Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '11

 
Kategori
Aile
 

Babaannemin fotoğrafı

Babaannemin fotoğrafı
 

Babaannem Yasime Karaali


İnsan varlığı ilk önce dili kullanarak ürettiği sözcüklerle düşünce aktarımını başlatmış, sonra yazıyı bulmuştur.

Fotoğraf, söz ve yazıdan sonra insanlığın en önemli buluşu olarak kabul edilmektedir.

Dolayısıyla, fotoğraf, zaman ve mekânı durdurarak, onlarca, yüzlerce yıl sonraya, içinde bulunulan zamanı anlatma başarısını göstermiştir.

Fotoğraf sayesindedir ki, görüntü konusu zaman, mekân ve insanın geçirdiği tekâmül hali, kültürel yapısı, estetik dünyası, sosyo psikolojik yapısı hakkında bilgi sahibi olmaktayız.

***   ***   ***

İnsanlar her zaman mutlu değildirler, insan hayatında mutlu anlar, mutlu dakikalar vardır. Ben de bugün o mutlu an ve dakikalardan birini yaşadım.

Rahmetli büyük halamın torunu sevgili seçil ve annesi müzeyyen abla,  telefonla beni aradılar, Uzun zamandır ellerinde olan, rahmetli babaanne, Yasime Karaali’nin yaşlılık dönemine ait bir fotoğrafını, İnternet yoluyla bana gönderdiler. Teşekkür ettim.

Fotoğraf babaanneye ait mi, değil mi?  Zihnimde bir soru işareti var!

Allah (c.c) sağlıklı ömür versin, fotoğrafı anneme göstermesi için, ağabeyim Rıdvan hocayla telefonla görüştüm, bana; “teyit ettirmene ne gerek var, fotoğrafa dikkatle bak! Halama, ablama benzemiyor mu? Dedi.

-“Evet doğru” benziyor,

-Sonra Müzeyyen abla bu fotoğrafı nereden bulmuş?”

-Rahmetli halam; fotoğrafa “ annemin fotoğrafı” diyerek bakarmış, ancak, halanın vefatından sonra,  müzeyyen abla, annesinin çeyiz sandığından alıp muhafaza etmiş!”

-Tamam, o zaman resim babaanneme aittir.

Konuşma bu şekilde oldu. Fotoğrafın Yasime Karaali’ye ait olduğunu, sabahtan annemde söyleyince kesinleşti.

Rahmetli Babaannem, ahir ömründe, gelini (annemle) aynı evde bir müddet oturdu. Sonra babasının adını verdiği, en küçük oğlu Yusuf’un evine gitti, 20 Kasım 1956 yılında bu evde vefat etti.  

Babaanne, Rize’nin tanınmış ailelerinden “Hacişeker” lerden, Yusuf Şeker’in kızıdır. Bu aile soyadı kanunu ile birlikte “Şeker” soyadını almıştır.

 

Dedemle 18 yaşında evlenmiştir. Sekiz çocuk dünyaya getirmiştir. Çocuklarının isimleri Ömer, Zekeriya, İlyas, Lütfiye, Şaban, Fadime, Elmas ve Yusuf’tur.

Ömer ve Elmas babalarının sağlığında vefat etmiştir.

***      ***      ***

Dede Rıdvan Karaali, Rize ile Erzurum arasında ticaret işi yapardı. Yıl 1919, Rize Erzurum güzergâhında gidip gelmek tehlikelidir, risk içermektedir.

O tarihte başkent İstanbul müttefik orduları tarafından işgal altındadır. Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkmaya hazırlanmaktadır. Rumlar Doğu Karadeniz’de, Ermeniler Doğu’da caniyane eylemlerde bulunmaktadır.

Bölgeden, devamlı şekilde şekavet olayları işlendiği haberleri gelmektedir. Komitacı Rum ve Ermeniler tarafından köyler, kasabalar yağmalanmakta, kervanlara saldırılar düzenlenmekte, Kadın erkek, çocuk genç, yaşlı demeden insanlar katledilmektedir  

Rıdvan Dede, bilinen bu şartlar içerisinde, 17 yaşındaki oğlu İlyas’ı da yanına alarak Erzurum’a gitmeye kararlıdır. Bayburt ‘a kadar gider. Şiddetli bir soğuk vardır, Bayburt deresi buz tutmuştur, Hayvanları yorgundur, bir müddet mola verirler, derenin buzunu delip dereden su almak isterler, bu oyalanma esnasında, eşkıyalar tarafından etrafları sarılır, değerli eşya ve paralarını teslim etmeleri istenir. Dede, Padişah Abdülhamit döneminde İstanbul da 5 yıl askerlik yapmış, Rıdvan Çavuş olarak anılır. 37-38 yaşlarındadır. Silah kullanmasını bilir, gözü kara, çevik ve cesurdur.

Belinden silahını çeker, yolunu kesen eşkıyalarla çatışmaya girer, ancak baş edemez, vurulur…

Rıdvan Dede çatışma esnasında eşkıyayı oyalarken, oğlunu eşkıyalardan kurtarır, evladının kaçmasını sağlar. Oğlu ilçeye giderek durumu anlatır. Jandarma olay yerine gelir, eşkıya kaçmıştır, cenaze Bayburt Merkez camiine götürülür. Cami imamı, ölenin sırtından vurularak öldürüldüğünü dolayısıyla ”ŞEHİD” olarak öldüğüne hükmeder, MERKEZ Caminin haziresinde defnedilir.

***      ***      ***

Seksen yıl sonra, dedenin torunlarından, Endüstri Orman Mühendisi Adnan Karaali Bayburt Orman İdaresine, Kurum Müdürü” olarak atanır. Belediye başkanına; Dedesinin mezarının cami haziresinde olduğunu söyler. Belediye başkanı: “Camiyi genişletmek istediklerini, haziredeki mezarları, yeni kurulan şehir mezarlığına nakletmek istediklerini, mademki dedenizin kabri burada, o zaman, sizin de huzurunuzda mezarları nakledelim” derler. Bilahare, yeni kabristan’da bir mezar yeri belirlenir, kemikler oraya nakledilir, mezar türbe içerisine alınır. 

Dede Rıdvan Karaali’nin 1335 (1919) yılında ölümünden sonra, geride kalan, en büyüğü 19 yaşında, en küçüğü 2 yaşında olan, altı yetim çocuğu, Babaannem Yasime, çok büyük mahrumiyetler içinde büyütür.

Dedem Rıdvan’ın ölümünden sonra, büyük dede, (Saatçi)Emin Hasan Karaali, ölene kadar (1930) torunlarına kol kanat gerer, gücü yettiği kadar yârdim eder.

Babaannemin fotoğrafını bana gönderen Halakızına teşekkür ediyorum,

Sevgili babaanneme, dede ve ninelerimize,  baba, amca, hala dayı, teyze, ahrete intikal etmiş bilcümle geçmişlerimize Allahtan (c.c) rahmet diliyorum. Yaşayanlara sağlık diliyorum.

NOT:

Büyük dedem, Emin Hasan’ın babasının adı İbrahim, Amcasının ismi ise (Molla) Aziz’dir.

Dedesi; Ali, onun da babası Muhammed’dir. Büyük dedem Emin Hasan Karaali’nin diğer kardeşlerinin isimleri (Molla) Bayram ve Halit’tir.

***      ***      ***

Karal, Karali, Karaali, Karaloğlu, Karaalioğlu Sülalesi Kimdir.?

Sülalede, soy isimler incelendiğinde, bazen aynı haneden bir kardeşin soy isminin Karali, diğer kardeşin soy isminin Karaali, diğer taraftan, bir kardeşin soy isminin karali, diğer kardeşin soy isminin, Karal, bir diğerinin ise, Karaloğlu olduğunu biliyoruz.

Karal,Karali, Karaali, Karalioğulları, Karaloğulları gibi, farklı yazılmalar olsa da, söz konusu sülalenin tek sülale olduğu yaşlı dede ve ninelerimizin anlatımlarıyla kesinlik kazanmıştır. Diğer taraftan evlilikler yoluyla akrabalık ilişkisi pekişmiştir. Kaynaklarda 17. Yüzyıla kadar gidilmekte ise de, 1463 Trabzon’un fethi ile başlayan, Doğu Karadeniz’in Türkleştirilmesinde ve İslamlaşmasında öncü olmuş,15 yüzyıldan bu tarafa yörede yaşamını devam ettiren bir sülale olduğu yolunda deliller mevcuttur.

İnanç yapısı itibariyle İbrahimi, ehlisünnet akidesine sahip, mollalar yetiştirmiş, tarımla tüccarlıkla iştigal etmiş, tevazu, ibadet, hayrat ve hasenat sahibi bir Osmanlı sülalesi olduğunu anlıyoruz.

Kan davalısı olmayan ender sülalelerden biridir. Vatan haini yoktur.

Akrabanın bir bölümü Rize şehir merkezinde, bir bölümü Güneysu’da, bir bölümü Çayeli de, bir bölümü ise Trabzon Sürmene’de mukimdir, Ticaret, Tahsil, Memuriyet gibi nedenlerle ikametini değiştiren, yada, Geçim zorluğu sonucu bölgede yaşanan göç kervanına katılıp yöreyi geçici ve kesin terk etmiş olan akraba sayısı da, oldukça fazladır. 30 yıla yaklaşan bir süredir gidip geldiğim, sonrada, memur olarak atanıp,  mukim olduğum, İstanbul’da, yüzlerce akraba ile fiilen görüşme ve tanışma imkânına sahip oldum.

Sülale’den, birçok ailenin Resmi Makamlara yaptıkları müracaatlar sırasında, yanlış okuma ve anlama ve yazımlardan kaynaklanan,  ya da yapılan tashihler sonucu; Karaali, Karali, Karaalioğlu, Karaloğlu ve Karal şeklinde soy isimleri taşıdıklarını biliyoruz.

Halen İstanbul’da ikamet eden, babamın amca çocuklarından birinin soyisminin “Köroğlu” olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Sorduğumda;  “Nüfus nakli sırasında, Rize’den gönderilen kayıtların, sehven “Köroğlu” olarak gönderildiğini, o tarihte,  Almanya’da işçi olarak çalıştığını, bugün yarın bakarım, derken, mahkemeye vererek soy isim düzeltmesi için başvuramadığını, zamanla çocuklarının büyüdüğünü, emekli olduktan sonra bütün kayıtların “Köroğlu” olarak kaldığını mükerrer karışıklık olmasın diye, “Köroğlu” soy ismi ile yola devam ettiğini belirtmiştir.

Sülalenin fertleri, Doğu Karadeniz başta olmak üzere, Sinop, Adapazarı, İzmit, Hendek, Düzce, Erzurum, Iğdır, Ankara, Bursa ve İstanbul’da yaşamakta olup,  Taşıdığı soy ismi ve sülalenin onurlu bir ferdi olma bilinci içerisinde hareket ettiklerine şahit oldum.

Ayrıca, Hatay, Adana gibi şehirlerde yaşayan, aynı soy ismi gururla taşıyan an birçok değerli insanla tanıştım.

Diğer taraftan,  günümüzde pek çok yerde rastladığımız ve akraba taassubu ile kurulduğu yolunda kesin şüphe ve şaibeleri olan, tüzel kişilikler bulunduğu ancak, ülke sathında ve yurt dışında mukim sülalemizin fertlerince, bir araya gelinip kurulmuş bu nevi vakıf, dernek gibi organizasyonumuz ya da her hangi bir teşkilatımız yoktur.

Sosyal, siyasal, hukuki ve çevresel yarar için kurulmuş, ülkenin genelini ilgilendiren ve toplum yararına hizmet amaçlı dernek, vakıf ve organizasyonlara katılarak yapılacak olan hizmetin daha verimli ve yararlı olacağını düşünmekteyiz.

Selam ve sevgiler.

Ali Emir KARAALİ

03.12.2011

Kartal/İstanbul

 

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..