Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '09

 
Kategori
Ekolojik Yaşam
 

Babaannemin organik tohumları

Babaannemin organik tohumları
 

Genetiği değiştirilmiş organizmalar, genetik modifiye organizmalar (gmo), transgenik bitkiler hepimizin hemen hemen her yerde duyduğu kelimeler. Konuyla ilgili teknik bilgi vermek istemiyorum, pek çok internet sitesinde bulabilirsiniz. Dünden bugüne tohumdan bitkiye hayatımızın içinde olan değişimlerden bahsetmek istiyorum. 

Tarım ülkesiyiz ve kazanç amaçlı olmasa da pek çoğumuzun ailesinde, akrabasında bahçesi olanlar vardır. Bahçede yetişenleri keyifle yeriz, nasıl yetiştiği konusunda fikri olanlar azdır. Fasulyenin, mısırın tohumunu az çok tahmin ederiz de kaçımız tanırız maydanozun, marulun tohumunu ya da kaçımız biliriz patatesin ne şekilde yetiştiğini, tohumun nasıl elde edildiğini, saklandığını? 

Babaannem her sene bahçesinden elde ettiği tohumlarını kurutur, gelecek seneye saklardı. Hatta tohumluk iyisinden olur diye, en iyilerini de seçerdi. Tohum yetiştirilecek bitki için önemli… Babaannelerimiz de “tohumum ne kadar iyi olursa üründeki verim de o kadar iyi olacak” diye düşünürlerdi seneler önce. Onun babaannesi de benzer şeyleri düşünmüştür çok seneler önce… 

Günümüzde uzmanlar, daha çok verim, daha dayanıklı tohum derken, hibrit tohumlardan sonra tohumların genlerini değiştirmeye başladılar. Bu şekilde genetiği değiştirilmiş ürünler ortaya çıktı. Konuyla ilgili denemeler devam ederken zamanla pek çok ülkede üretimde kullanılır oldular. Ülkemizde genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimi yasak olmasına rağmen, ithal giren ürünler ve tohumların genetiği değiştirilmiş organizma (gdo) olma şüphesi pek çok kişinin kafasını kurcalamakta. 

Genetiği değiştirilmiş organizmalar genetik malzemeyi (DNA) dizisinin ve yapısının çaprazlama veya doğal yeniden birleşme gibi doğal yolların dışında, laboratuarda değiştirilmiş insan dışındaki organizmalardır. Bu değiştirme işlemi hedeflenen tek bir özellik için olabileceği gibi birden fazla özellik için de yapılabilmekte. Bu işlemi yaparken organizmanın zayıf yönlerinin iyileştirilmesi amaçlanmakta. Uzun süre dayanıklılık (raf ömrünün uzatılması), hastalık ve zararlılara dayanıklılık, besin değeri yüksek ürünler üretmek hedeflenen amaçlardan bir kaçı. GDO lu ürünler en çok Amerika kıtasında ABD, Arjantin ve Kanada’da üretilmekte. Bu ülkelerde üretimi de tüketimi de serbest. AB ülkeleri konuyu daha sık eleyip dokumaya devam etmektedir. 

Ürünlerdeki genetik değişimler hem çiftçi için hem de alıcı için cazip gözükmekte. Bir de açlık sorunuyla baş etmeye çalışan dünyamızda faydalı bir çalışma gözüyle bakılabilir. Sorun bu ürünlerin kullanılmasından sonra ortaya çıkacak sorunlar ve biyolojik zenginliğimizin azalması. Bu tohumlar kullanılmaya devam edildiği sürece, babaannelerimizden kalan tohumlar unutulacak, yeni ürünler ortaya çıkacak ve hatta ülkemizde bulunan 11 bin bitki türünden 2 bin - 3 bin olan endemik bitkilerimiz de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Seneler sonra ortaya çıkacak sağlık sorunları olduğunda geri dönmek istesek de hangi tohumları, nerde bulacağız? Belki de o gün gelirse tohumlarımız en değerli mücevherimiz olacak. Çükü yaşamak için beslenmek zorundayız… 

Geleceğimiz için çok önemli olan “tohum gen bankası” nın temelleri atıldı. Toplanan tohum örnekleri 15, 0 ve -18 ile -40 derecede saklanabilecek, 1, 5 ve 20 yıl sürelerle muhafaza edilebilecek. Bu gelişme biraz yüzümüzü güldürse de babaannelerimizin tohumlarına sahip çıkmaya devam edelim. 

Dünyada pek çok tohum bankası bulunmakta. Asıl önemli olan bu bankalarda organik tohumlarımızı saklayabilmek. Yapabilecek miyiz? Zamanla göreceğiz. Bu konu biraz da biyogüvenlik yasasıyla ilgili. 

Dedelerimizden kalan topraklar kirleniyor, babaannelerimizden kalan tohumlar terk ediliyor. Bizler de bu süreci izliyoruz. Dedelerimizin toprakları, babaannelerimizin tohumları yarınlarımız için bize bırakılan emanetler.  

 

 
Toplam blog
: 69
: 718
Kayıt tarihi
: 29.01.09
 
 

Kelimeleri ardı sıra ekleyerek ve içine yüreğimden gelen sesi katarak yazdıklarım anlatır beni size..