Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Babalar Günü
 

Babalar Günü hediyesi

Babalar günü hediyem, babamın kalp krizini öğrenmek oldu.

 

49 yıllık yaşamımın 35 yılını evden uzakta geçirdim.

 

Kendi sabit mekanım da bir türlü olamadığı için, 1. Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış iki dedemin göçebelik ruhu bana fazlasıyla yansımış. Hiç ev duygum olamadı.

 

Aile duygum da olmadı. Çocuğum da yok. Resmen nikahlı da değilim.

 

Ayrallıklarım saymakla bitmiyor: Solaklıktan işkence görmüşlüğe, 20 yıl askerlikten kaçmışlıktan sigortasızlığa kadar, yazarlıktan ateistliğe dek, tam ‘sürüden ayrılanı kurt kapar’ durumundayım. Sürü de eziyet için elinden geleni yapıyor sağolsun.

 

Kimi bu bana bir seçim gibi geliyor, kimi yazgı gibi geliyor. Ailemin tüm erkekleri aşırı yalnızdır çünkü.

 

Bu bende asal yalnızlık durumuna vardı.

 

İnsanları sevme yetimin de olmadığı kanısına vardım ama bazı insanlar öyle düşünmüyor.

 

Durumum aslında tam delilik ama bazı insanlar onu da öyle düşünmüyor.

 

Nekrofobim var (bu ateizm yazılarımı beğenmeyen Müslümanlar’ın bedduasını karşılayacak bir durum).

 

Haberi cep telefonuyla öğrendim.

 

Korkunç bir acı dalgası beni ezdi geçti. Kendimi rakıya boğdum.

 

Şu an ayığım. Nekrofobimle bir derece olsun başedebiliyorum.

 

İşin kötüsü, babamın zihnini kendi zihnimin içi gibi bildiğimden, onun neler hissettiğini de anlıyorum. (Bu empati değil, simülasyon.)

 

Çift acım var ve çevremde durumumu anlayabilecek kimse yok. İnsanlar ölümden benden beter korkuyor ama onu yok sayıyorlar ve ondan kaçmaya debeleniyorlar, bense duruyorum ve acının ruhumu vurmasını izliyorum.

 

Sıkı bir nefs eğitimi oluyor.

 

Tasavvufi yazarları okumuşluğum çoktur, onları çok iyi anlayabiliyor, hissedebiliyor ve düşünebiliyorum.

 

Durumum tam bir teslimiyet yönünde tevekkül gerektiriyor ama çok isyankar bir ruha sahibim.

 

Bu acıları yaşarken bile boyun eğmiyorum, eğemiyorum, kendimi öyle kilitledim çünkü.

 

Bu metni yazdım, çünkü Kafka-Fasbinder çizgisinde bu da özel bir acı izleği, günü gelince birilerini ölümden kurtaracak satırlar bunlar. Genel okur ise anlamayacak, çünkü ölümü kimse bilmiyor.

 

Ölümden geri adım atamam, çünkü % 50-50 çizgisindeyim, bi adım daha gerilersem hemen ölürüm. O sınır epsilona sıkışıp, altı akan donmuş bir nehre düşen bir ruh olarak, ölüm buzuyla yaşam sıcağı arasında kalmış havayı soluyorum ve bu hava aynı zamanda zehirli, beni daha çok ölüme yaklaştırıyor.

 

Korkak biri olarak şunu belirtiyorum: Korkuya gerek yok, eğer nefs eğitiminizi gençken yapabilirseniz, ölümü ve acıyı yenebilirsiniz. (Şu anda ölümsüzlük garantiye alındı, 20 yaş altı insanlar için böyle bir seçenek var.)

 

Bense sıkıştım ve ruhum bir kez daha yolunu yitirdi ama tao zaten sonsuzdur.

 

Ölüme hazırım, babalar günüm kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..