Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '14

 
Kategori
Güncel
 

Babalar Günü'nde Babasız olmak!

Babalar Günü'nde Babasız olmak!
 

Her baba bir kahramandır!


Soma’da iş cinayetine kurban giden işçilerin çocukları da babasız giriyor bu Babalar Günü’ne; tıpkı benim gibi!

Bu nedenle kutlamak değil ama hakkını vermek için tarihe not düşmek gerekiyor!

Bilirim; baba çocuk ilişkisi, çok karmaşık ve de gergin bir ilişkidir.

Çoğu baba, çocuklarının, özellikle de kendilerini rol modeli olarak almalarını istedikleri erkek çocukların yanlış yapmasına asla tahammül edemezler!

Çoğu baba, kendi hayatlarını çocuklarının hayatı üzerinde temize çekmek ister.

Kendi yaptıkları yanlışları, çocuklarının yapmasına dayanamazlar.

Kötü bir niyetleri yoktur aslında!

Zannederler ki çocuklarının yaptığı yanlış, kendi defterlerine yazılacak.

Çoğu baba, çocuklarının yanlış yapmasını önlemenin en kestirme yolunu, kendi tecrübelerini onların üzerine boca etmekte bulurlar.

Bilmezler ki tecrübeden ders çıkarmak, kendinden önce yaşanmış hayatları birebir kopyalamak değildir!

HAYAT VE TECRÜBE!

Bilmezler ki her hayat, kendi tecrübesi içerisinde anlam kazanır!

Bilmezler ki ak kağıt üzerine kısacık çiziktirilmiş hayatların derinliklerinde ne büyük gelgitler yaşanır!

Her gelgit, bir çarpışma; her çarpışma, bir çatışmadır!

Bundan dolayıdır ki çoğu erkeğin hayatı, babasıyla kurduğu gergin ilişkilerin gölgesinde geçer.

Nihayetinde hepimiz, farklı hayatlar yaşarız!

Hayatlarımız farklıdır ama o hayatı yaşadığımız zeminler hep aynıdır!

Çoğu baba, çocuğunun başarısına sevinir; başarısızlığına üzülür!

Sevinmek güzeldir ve ortada bir başarı varsa her şey yolunda görünür.

Hayatta asıl turnusol görevini başarısızlık görür.

Ortada bir başarısızlık varsa inanın en çok babalar üzülürler!

Çoğu baba, üzülmekle kalmaz, yaşanan başarısızlığı kendisine teşmil edip, buna neden olan çocuğunu azarlamayı da ihmal etmez.

Çok az baba, çocuğu da olsa, her hayatın kendi içinde bir anlamı olduğuna ilişkin bilinç dönüşümüne sahiptir.

Çok az baba, başarıyı elde eden çocuğuna ilişkin haklı gururunu kendi içinde yaşar.

Çok az baba, başarısız bir hayat sürmüş çocuğunun yanında, hiç yüksünmeden, hiç sızlanmadan, olduğu gibi durabilir.

BİR LİDERİN OĞLU OLMAK!

Şimdilerde lider denince akla parti başkanları, çoğunlukla da Başbakan geliyor.

Oysa her çocuk Bilal değil; her baba da Başbakan!

Zaten çok az baba liderdir!

Benim babam öyle biriydi.

Bir dağ köyünde başladı benim hayatım; tıpkı babamınki gibi!

Metrelerce yağan kar nedeniyle yolların günlerce kapalı olduğu bir coğrafyada, gaz lambasının ışığında çalışılan derslerden daha ilerisini hayal etmek imkansızdı!

Öğretmenimin ısrarı, annemin desteği ve babamın kararıyla hayallerimi zorladım.

Sonrasında pek çok kez hata yaptım; pek çok kez yanlışa düştüm. Pek çok kez, ısrarla ve inatla “Amerika’yı yeniden keşfetmek” istedim.

Sayısız kere hayata “sıfırdan başladım”!

Sanki Samuel Becket, benim için yazmıştı şu cümleleri:

Hep denedin hep yenildin/gene dene gene yenil,/ daha iyi yenil”!

Bütün bu gelgitler, yenilgiler ve dibe vurmalar sırasında yanımda ayrılmayan, hep destek veren, yol göstericiliğini Doğu’nun meselleriyle anlatma inceliğini gösteren kişiydi babam.

Tam bir doğal liderdi!

Yeri gelir, risk alıp öne çıkar; yeri gelir, bir çocuğun bile düşüncelerini önemseyecek kadar alçak gönüllülük gösterirdi. Kendi tecrübelerini uzak diyarlarda, bilinmeyen hayatlara ait mesellermiş gibi anlatır; sıradan hayatları can kulağıyla dinlerdi. Olmadık zamanlarda, karşılaştığım her zorlukta yanı başımda biter; başarının ışığı üzerimde parlarken göz önünde kaybolurdu.

Açık sözlü ve nazikti! Ufku geni ve kendinden emindi. Dürüst ve adildi! Kendine de güvenirdi, muhatabına da! Duygusal olgunluğa sahip, olmadık işleri büyük bir beceriyle yapardı. Mizahi yeteneği de vardı, bilgisi de! Hayalleri de vardı, cesareti de!

Bizim kuşak için “kıldan ince kılıçtan keskin” bir süreci ifade eden 12 Eylül’ün karanlık günlerinde bana ışık tutmakla kalmamış; daha fazlasını da yapmıştı.

Yeri gelmiş; dedikleri dedik olan Sıkıyönetim Mahkemesi hakimlerine kafa tutmuş; yeri gelmiş ’82 Anayasası’na vereceği oyun rengini bile bana sormuştu.

Mutlaka bilinsin isterim.

Dönemin muktediri Kenan Evren’in yürüttüğü “Evet Kampanyası”ndan kuşkulanmış; kullanılacak oylardan hangisinin benim için daha doğru sonuçlar üreteceğine karar verememişti.

Resmi ziyaret gün ve saatlerinin dışında bir sabah erken, ziyaretçim olduğunu söylediler.

Gelen babammış!

Meğer kullanacağı oyun rengi konusunda düşüncelerimi öğrenmek istemiş.

Liderler böyledir; muhataplarını önemsediklerini hissettirirler!

O gün ve her zaman, beni önemsediğini hissettirdi.

Gerisin geri dönmüş; 82 Anayasası’na hayır oyu kullanmıştı.

Bildik babalardan değildi anlayacağınız!

Bir akşamüstü, “tez vakitte” verdiler acı haberi!

Zihnimde, “her ölüm erken ölümdür” dizesi düştüm yollara.

Meğer bir bildiği varmış!

Önlem alınamadığı için iş cinayetine kurban verilen Somalı işçileri erkenden karşılayıp onlara, “çocuklarınız için üzülmeyin; o çocuklar ‘fıtrat’a razı olmayacak ve hep birlikte yeni bir dünyanın kurulması için mücadele edecekler”  demek için “erkenden” gitmiş!

Rivayet edilir ki Asıl Babalar Günü o büyük gün geldiğinde kutlanacakmış!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..