Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '12

 
Kategori
Babalar Günü
 

Babalar ve oğulları

Babalar ve oğulları
 

Balçova Mezarlığı 2o11 Aralık


Tersane’den emekli, Neyzen Mehmet Efendi de pek ketumdu nedense… Okul öncesi yıllarımda önde o, arkada ben, Balçova kırlarında başlayıp İnciraltı’nda biten uzun yürüyüşlere çıkardık. Pek yüz vermezdi bana. O; ellerini arkasına kavuşturarak yürürdü… Pek beceremezsem de onu taklit etmeye çalışırdım ve sorularımın ardı arkası kesilmezdi.


-Oğlun işe giderken beni götürmüyor…


-Götürür!


-İşten gelirken bana oyuncak da getirmiyor!


-Getirir!


“Oğlun” dediğim de babamdı işte. Okula giden ablalar nedeniyle sorumluluğum elleri arkasında yürüyen bu yaşlı adama havale edilmişti. Benden yaşça büyük erkek torunları vardı ama onun adını ben taşıyordum.


Biz iki hormonsuz kır yollarından, çağla ağaçlarının altından ve Ilıca bostanlarının kenarından yürürdük. Balçovalı köylüler saygıyla selam verirlerdi dedeme. Sarılı beyazlı Yörük poşularına doldurdukları turfandalıkları ısrarla ona vermek isterlerdi…


“Almış kadar oldum ağalar” der, kestirip atardı, dedem.


Dede Dağı eteklerindeki Kabaoğlu Çeşmesi’nde soluklanırdık. Fırsat bu fırsat deyip mızmızlanırdım:


-Oğluna söyle de bana top alsın!


-Alır!


-Bir de bisiklet!


-Bisiklet tabii!


Çok ama çok sonraları anlatmıştı oğlu; (Neden bilmem, biraz da küçümseyerek) onun ünlü bir neyzen olduğunu. Baba oğul çatışıp dururlardı işte.


Babama hayrandım…


Ama dedemi severdim.


O çatışmalarda “taraf” olamamak kahrederdi beni. Ama her çatışma sonrası gidip dedeme yanaşırdım.


İnciraltı’na gelince okaliptüs ağaçlarının serinliğine sığınmış kahvehanenin maviye boyanmış iskemlelerine otururduk. Dedemin söylediği o sıcak gazoz beni daha da susatırdı.


-Konak Vapuru ne zaman gelecek, dede?


-Birazdan…


Ve birazdan gelirdi Konak Vapuru… Gözleri parlar, yanında olduğumu unutup uzun uzun seyrederdi vapura inip binenleri.


Kasımpaşa Tersane… Yandan çarklı Haliç vapurları ve İskeleleri.… Edirnekapı Dergâhı… Balat meyhaneleri… Alibeyköy, Hasköy, Eyüp! Babaannemin dırdırları… Babamın haytalıkları… Halalarımın huysuzlukları…


Neden bilmem dili çözülür, sigarasından derin nefesler çekerek anlatır da anlatırdı işte.


Göztepe’deki Hakimiyetimilliye mektebine ilk o götürmüştü beni… Ağlaya zırlaya girmiştim sınıfa…


Akşam okuldan dönünce göremedim onu.


Evdekiler bana bir şeyler sezdirmemeye çalışarak; “ Deden Konak vapuruna binip İstanbul’a döndü ” dediler.


Duvarda asılıydı oysa arkası şimendifer resimli cep saati ve kasketi.


***
Gömüye kapalı olan Balçova mezarlığında baba oğul yan yana yatıyorlar şimdi.


Zamanım elverdiğince ziyaretlerine gidiyorum.


Mezarlık ıssız ve sessiz… Sadece rüzgârda savrulan gazellerin hışırtısı var…


Bir de çok uzaklardan gelen yanık ney sesleri…



 

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..