Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '07

 
Kategori
Aile
 

Babalık zor zanaat

Babalık zor zanaat
 

22 aylık bir cıva benimkisi; ele avuca sığmayan cinsinden;

Henüz bu sabah için bir kahvaltı programı yapmıştık. Hani şu açık büfe olarak adlandırılan hizmet tarzı ile çalışan bir yerde, kahvaltı ihtiyacımızı karşılayacaktık. Yani 2 – 3 saat içerisinde ne yesen kar olanlardan. Tabi bu amaca ulaşabilmek için yapmanız gereken masada oturmak, az laf yapıp, bol çiğneme ve yutma işlemini yerine getirmekti.

İşte tam bu görev esnasında devreye benim oğlan girdi ve “baba, kalk” cinsinden direk cümlelerini sıralamaya başladı. 2, 5 saatlik sürecin yaklaşık bir saatini merdiven başında oğlumun basamak inme çıkma becerisini geliştirmesini izlemekle geçirdim. Bir yürüyüş rampasında ağır aksak çıktığı noktadan, koşarak inmesi esnasında 2-3 denemede bir düşüp ağlamasını susturmakta ikinci büyük etkinliği oldu kahvaltı sürecinin.

İş hayatının içerisinde olan eşimle birlikte, oğluma karşı bir suçluluk içerisinde olduğumuz doğrudur. Ancak henüz iki yaşını doldurmamış olan oğlumun bu vicdan azabının farkında olup, bundan faydalanmak için hiçbir fırsatı kaçırmaması da oldukça dikkat çekici.

Hafta içi her gün, işten geldikten sonra, oğlumun, benim kendisine vakit ayırma talebi oldukça içgüdüsel ve alternatif barındırmayan nitelikte. Henüz tek kelime üzerine kurulu ve yavaş yavaş iki kelimeyi bir araya getirme çabası taşıyan konuşma tarzı, doğaldır ki, ağırlıklı olarak emir kipleri üzerine kurulu. Ancak sorun yalnızca çoklu kelime barındıran konuşma yapamaması değil, çünkü yaptığı konuşmaya kattığı mimikler ve ısrar, emir kipli konuşması ile inanılmaz bir bütünlük taşıyor. Anlayacağınız, karşımda, itiraz hakkımın olmadığı bir patron yer alıyor. Patron bile yanlış bir tanımlama. Gerçek bir patrona en azından bir şeyin neden olamayacağını anlatma çabası içerisine girebilir ve patronun tipine göre belki ikna da edebilirsiniz. Ancak oğlumla ilişkimde bırakın ikna etmeyi, ikna etme çabasına girişme şansım bile yok.

Elbette ki, oğlum anne ve baba ilgisi açısında şanslı bir dünya zamanında dünyaya geldiğinin farkında değil. Bizden iki önceki kuşakta, bir babanın başkalarının hele ki büyüklerinin yanında çocuklarını sevmesinin ayıplandığı bir dönemden, oğlumun yaşadığı sürece hızlı bir geçiş yaptık.

Galiba bizler biraz da bunun tecrübesizliğini ve sabırsızlığını yaşıyoruz. Çocuklarına özel bir ilgi ve sevgi gösteren ikinci kuşak sayılırız. Ve bizden önce bu deneyimi yaşayan tek bir kuşak var ve onlarda bu süreci birçok eksik ve hata ile tamamladıklarını kendimizden biliyoruz. Yani faydalanabileceğimiz önemli bir deneyim olmadığını söyleyebiliriz.

Bir çocuk yetiştirmenin verdiği sorumluluğun stresi ve kendi zamanından vermek durumunda kaldığın fedakârlık elbette ki çocuk sevgisi karşısında önemsizleşiyor. Ancak zaman içerisinde, harcadığın çabanın, yanlış çocuk yetiştirme tarzları yüzünden heba olduğunu düşünmekte insanı yıpratıyor.

Hayatımızda her şeyin eğitime tabi kılındığını düşündüğümüzde, hele ki, bir ÖSS yerleştirme kılavuzu inceleyip de her işin bir okulu olduğunu gördüğümde, babalık gibi en geniş üyeye sahip bir zanaat dalı için neden bir eğitim süreci öngörülmediğini insan merak ediyor doğrusu.

Ve bu sebeple, ben ebeveynliğinde eğitime tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum.. Hadi anneler bu işi daha çok içgüdüsel olarak başarabilseler de, biz babalarda böylesine bir avantaja sahip değiliz.

AÇEV tarafından bir dönem NTV’de de yayınlanan bir eğitim faaliyetini, yine TV üzerinden takip etmiştim. Ancak bu sürecin bir yaygın eğitim faaliyeti olarak ele alınmasının gerekliliği bir kez daha düşünülmeli.

Hele ki, 5 - 6 çocuk sahibi olmayı düşünüp de, ilk iki çocuğun yanlış eğitimlerle heba olmasını göze alıp, 3. ve 4. çocuklarda ustalık dönemi yaşayıp, 5. ve 6. çocuklarımı baş yapıt olarak değerlendirebilecek bir nüfus projeksiyonuna sahip olmayınca, yani kısacası deneyim biriktirecek bir süreç yaşamayacağım düşünülürse, kendi kendini, zaman içerisinde eğiten değil, oluşmuş deneyimlerin aktarıldığı bir eğitim süreci insana fazlası ile akılcı geliyor.

İyi pazarlar dileği ile,

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..