Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '09

 
Kategori
Aile
 

Babamdan kalan miras!

Babamdan kalan miras!
 

Rahmetli babamın fazla bir resmi yok bende. 27 yıl ayrı kaldım ondan. İşte rahmetli babam!


Babam rahmetliden para olarak pek bir şey kalmadı bana. Nur içinde yatsın, bizleri kimseye muhtaç etmeden annemle birlikte yetiştirip, büyüttüler, yeter!

Çok iyi bir baba olduğunu söyleyemem ama çok iyi bir insandı.

Babamın bir namussuzluk yaptığını hiç görmedim. Bu fani dünyaya gözlerini kapayıncaya kadar (1974'de, 74 yaşında vefat etti) orucunu tuttu, beş vakit namazını kıldı.

Aslında ben babamdan pek bir şey öğrenemediğimi düşünüyordum. Bana iyi bir insan olmayı, kimseye kötülük yapmamayı öğretti. Sol omzumuzda kötülük, sağ omzumuzda da iyilik meleklerinin olduğunu, her hareketimizi deftere yazdıklarını öğretti.
Ama ticaret yapmayı, para kazanmayı öğretmedi. Ben büyük bedeller ödeyerek kendim öğrenmeye çalıştım.

Besmele çekmeden bir işe başlamamayı da babamdan öğrenmiştim. Derin nefes alırken sık sık,

"- Allaaah, çok şükür!" derdi.

Nasıl olduğunu soranlara da hep,

"- Hamdolsun iyiyim!" diye cevap verirdi.

O zamanlar bu kelime Başbakan ağzında sakız olmadığı için kimse alay etmezdi. Babam hem dindar bir adamdı, hem de namuslu bir karaktere sahipti.

Bana kötü olmayı öğretmediği için rahmetliye çok kızdığım anlar oldu. İnsanlara iyi davrandıkça başarıya ulaşamıyordum. Ama huzurluydum. Sırlarımı anlattığım çok yakın dostlarım bazen beni hançerliyorlardı.
Bunda tüm suçun babamın beni yetiştirme tarzında olduğunu düşünüyordum ama değişemiyordum.

Ağaç değildim ama yaş iken eğilmiştim...

Suçsuz yere 3 yılımı demir parmaklıkların arkasında geçirdiğimde, tüm servetimi, eşimi, en yakın dostlarımı kaybettiğimde, tahliye olunca yatacak yerim kalmayınca bile Allah'a isyan etmedim. Her şeyde bir hayır olabileceğini düşündüm.

Sıkıntılar uzayınca "Bu ne biçim hayır, tut bacağından ayır!" düşüncelerine kapıldım ama yine isyan etmedim.

Bazen kendi kendime konuştum, deli zannetmedi kimse. Dikkat ettim, yalnız kaldığımda mırıldandım,
"Allah'ım ben insanlara iyi davrandıkça, onlar beni suiistimal ediyorlar!" dediğimde bile sonra pişman olup, Allah'tan af diledim. Beterin de beteri olabileceğini düşündüm.

Çok çile çektim ama en çileli vaziyetlerde bile mutlu olabilecek imkânlar buldum.

Babamın küçük bir oteli vardı İzmir Fevzipaşa Bulvarı'nda. Ben de sık sık babama yardıma giderdim, daha doğrusu istemeyerek de olsa gitmek zorunda kalırdım.

Babamla düşüncelerimiz tamamen farklıydı. İzmir'de pavyonda çalışan iki kadına oda verdim diye beni nasıl azarladığını, kadınları sertçe kovduğunu unutamam.

Söke'ye gidip gelen kamyon şoförleri de yatardı bizim otelde devamlı müşteriler olarak. Onlar fazla paralarını babama verirlerdi, kasada muhafaza etmesi için. Babam rahmetli, parasından bir miktar alıp da o gece pavyona gidip içki içerek geç vakit dönenleri görür, ertesi gün adam kendi parasından bir miktar isteyince, hesap sorardı:

- Yine mi pavyona gideceksin? Para filan vermiyorum, yıkıl karşımdan! derdi.

Müşteri o an kızardı belki ama ertesi gün elini öperdi babamın,

- Sağol Ömer Ağa, iyi ki dün para vermedin bana, bi daha da pavyona gitmeyeceğim, derdi.

Namuslu insanın, "Namussuz" damgası yemesi çok kolaydır. İnsanın, namusuyla çalışıp çok para kazanması biraz daha zordur. Kazandığı para yetmezse, kirasını ödeyemediğinde, "Namussuz kiracı, şerefsiz! Hâlâ kirayı ödemedi.", bakkala borcunu ödeyemeyince, "Namussuz bir aylık hesabı var şu kadar, ama kapamadı!" diye arkasından konuşulur.

Burada tabii namussuzluğun iyi bir şey olduğunu anlatmaya çalışmıyorum. Ama namussuzların işleri daha kolaydır. Karakterleri de bozuktur çoğu kez bunların. Her türlü yalana, dolana başvurarak sahtekârlıkla kazandıkları paralarla, Hacca giderler, etraflarındakilere yardım ederler, borçlarını zamanında öderler ve namuslu olurlar.

Şener Şen'in filmindeki gibi, "Namusluymuş namussuz!" denmese bile, görüntüleri çoğu kez güzeldir bunların.

Son zamanlarda blogdan birçok arkadaşımızın hakkımdaki olumlu düşünceleri ve bunları komplekse kapılmadan ifade edişleri beni çok mutlu etti.

Almanya'dan sevgili Mine Ertürk, Almanya/ İzmir'den sevgili Alev Meisel Hanımlar bana bu Blog'da her zaman moral vererek destek oldular.

Bir ara birbirimize soğuk baktığımız Vakayinüvis arkadaşımız da "Sizi tanıdıkça, doğru bir insan olduğunuzu gördüm." diyerek beni çok duygulandırdı. Sevgili Sabiha Rana Hanım da aynı davranışlarla hep sevgi dolu sözler sarfetti hakkımda. Zirve/ Özden Bora Hanım, ALYOŞA/ Hülya Hanım ve diğerleri... Tabii en başta da Bursa'dan Sevgili Adem Çalışkan, İzmir' den Sevgili Zehra Pınar (kızım gibi severim.), Sevgili September Özlem Hanım.

İsimleri tek tek yazrsam, blog daha da uzayacak. Güzel duygularını belli eden herkese teşekkür ediyorum.


BU YAZIYI NEDEN YAZDIM?

Bugün "Emekli Öğretmen" lâkaplı sevgili Necip Mesut Bey geldi ziyaretime. Epey bir görüştük. Kendisine uzun uzadıya, "BLOG YAZARLARI DERNEĞİ" ile ilgili düşüncelerimi ve neler planladığımı anlattım, bu konuyla ilgili sorularına cevap verdim. Büyük bir memnuniyetle iştirak etti düşüncelerime.

Tabii kurucu üyelerin aylık 5 TL, yıllık 60 TL olan aidatı yıllık olarak ödemeleri gerek. Yoksa kuruluş çalışmaları yapılamaz. Bu yüzden ilk etapta, 10-20 kişi kurucu üye olarak gerekiyor ki, dernek kurulmadan yapacakları 1 yıllık aidat ödemesi ile kuruluşa katkıda bulunsunlar.

Necip Bey, benden sonra ilk üye oluyor bu durumda. Beni en çok duygulandıran da,

- Anlattıklarınıza inandım, sizin ahlâklı ve doğru karakterde bir insan olduğunuzu gördüm. Sık sık geleceğim yanınıza ve dernek kuruluşuna katkıda bulunacağım, dedi ve 1 yıllık aidatın 50 TL'sini hemen ödedi.

Moralim bir düzeldi ki anlatamam. Derneğimizin temeline ikinci taşı koydu ve beni methetti.

İşte bu akşam bunu düşünüp gözlerimdeki yaşlara akması için izin verdim. Bunlar sevinç gözyaşlarıydı. Kendi kendime mırıldandım yine:

"- Babacığım, nur içinde yat! Sen bana en büyük mirası bırakmışsın ama ben bazen fark edemedim." dedim

Namuslu olmak bazen maddi zarar verse de manevi huzur veriyordu bana. Ama şimdi tam bir mutluluk verdi. Birkaç saatlik konuşmayla, emekli bir öğretmen olan arkadaşıma güven verdim. Bu güveni çalışmalarımla tüm üyelere vermek istiyorum.

Kısa zamanda Blog yazarları arkadaşlarımıza büyük faydalar sağlayacak derneği kuruyoruz. Birkaç günde konuyla ilgili blog yazacağım.

Çocuklarımıza parasal miras bırakamazsak da, ahlâkî değerleri öğreterek, iyi yetişmelerini sağlarsak, bu da en az para kadar değerlidir. Bazı durumlarda paradan daha değerlidir.

Saygı ve sevgilerimle.

Mustafa Mumcu, 17 Mart 2009 / 23:10


 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..