Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Babamın karısı ben oldum

Babamın karısı ben oldum
 

Son günlerde *İnsana taş uzaktan gelmiyor* diye bir cümleyi sık duymaya başladım. Daha önce hiç duymadığım bir cümle. Çok doğru bir cümle. Atasözü gibi.

İnsan en boş bulunduğu anda taşı en yakınındakinden yiyor. Çünkü yakınınızda olandan böyle bir taş beklemiyorsunuz, hazırlıksız yakalanıyorsunuz.

Korunma mekanizmamız her daim çalışıyor ama yakınımızdakiler için değil genel anlamda çalışıyor. Sürekli tetikte beklemek de çok rahatsız edici bir durum.

Tecavüzlerle ilgili yapılan açıklamada kız çocuklarının en çok aile içi cinsel saldırıya uğradıkları, babanın kızına cinsel saldırısının çoğu zaman anne tarafından bilindiği ama sessiz kalıp göz yumduğu ortaya çıktı

Yıllar önce böyle bir film izlemiştim. Amerikan filmiydi. Baba el ayak çekildikten sonra her gece küçücük kızına tecavüz ediyordu. Çocuk kendisine yapılanları sevgiyle karışık korku duyguları yaşayarak boyun eğiyordu ama yaşı büyüdüğünde bunun sevgi değil sapıklık olduğunu anladığında yine korkudan sesini çıkaramadı kimselere söyleyemedi.

Genç bir kadın olduğunda evlendi ve baba tecavüzünü kocasıyla paylaşarak yaralarını sarma yolunu seçti. Bir daha babasını hiç görmedi. Aradan uzun yıllar geçtiktan sonra baba felç oldu ve ölüm döşeğindeyken son arzusu olarak iki kızını yanında istedi.

Büyük kız babanın yanına geldi ama küçük kız gelmedi. Ablanın küçük kız kardeşe ısrarı üzerine ortaya ilginç bir şey çıktı. Babalarının her gece anneleri uyuduktan sonra önce büyük kızına tecavüz ettiği hemen sonra da küçük kızının odasına girip küçük kızına tecavüz ettiği ve annenin bu tecavüzlerden haberi olduğu ortaya çıktı.

Çocuklar bu durumu yaşamış ama ne annelerine söyleyebilmişlerdi ne de birbirlerine. Olayın en acı ve anlaşılmaz tarafı da, anne kocasının her gece iki kızına tecavüz ettiğini biliyordu ve tepkisiz kalmıştı.

İki kardeş geçmişin hesabını ilk defa yaptılar ve o bizim babamız diye babalarını ölüm döşeğinde yalnız bırakmadılar. Ve baba öldü.

Gündüz kuşağı programında film değil ama film gibi bir olay izlemiştim:

Yüzü maskeli bir kadın annesi evi terk ettikten sonra babasının her gün kendisine tecavüz ettiğini anlatıyordu. Telefona anne bağlandı ve kadın telefondaki annesine *Sen gittikten sonra her gece babam bana tecavüz ediyor. Artık babamın karısı ben oldum anne. Neden gittin anne beni neden bıraktın* diye hıçkırıklara boğulmuştu.

Böyle iğrençlikleri insan normal olarak en yakınındakilerden beklemiyor. Bunlar akla hayale gelmeyen şeyler. Aile çocukları için hane dışındakilere karşı dikkatli olmaya çalışıyor ve hane içinde böyle şeyleri düşünemiyor bile.

Ruh sağlığı bozuk insanlar yüzünden ve cezaların yeterli olmayışı yüzünden aile kurumu her geçen gün biraz daha yara alıyor. Aile kurumunun böyle bir şey olmadığı çok kutsal olduğu baba ve abinin bir tehlike değil tehlikeye karşı kalkan olduğu hatırlatılmalı.

Bilmeyen sapıklara da onların anladığı dilden doğrusu öğretilmeli.

Yakın akrabaları da unutmamak gerek. Abi, amca, dayı hatta dede. Bunlar da ailenin vaz geçilmezleri. İnsanın evladını gözü kapalı emanet ettiği kişiler. Bunlardan evladına zarar gelebilecek olmasını düşünmek bile imkansız.

Tecavüzlerde tacizlerde suçlular en ağır şekilde cezalandırılmalı. Bu öyle bir ceza olmalı ki ibretlik olmalı.

Aksi halde Aile kurumu gerçekten zan altında ve bu son derece tehlikeli. Bu kurumun saygınlığını bozmayada da kimsenin hakkı yok.

 
Toplam blog
: 112
: 790
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

İnsanın kendini anlatması ne zormuş. Bu bölüm blog yazmaktan bile zor geldi. 10 Temmuz 1963 doğumluy..