Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '06

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Baban mı var derdin var kızım!

Baban mı var derdin var kızım!
 

Karargahta pinekliyorum. Karargah; kitaplar, cd' ler ve düşüncelerden oluşuyor. Havada Haziran sıcağı. Camı adam gibi açamıyorum kedi atlar diye. Kedi bana bakıyor '' Ben senin gibi salakmıyım! '' Saat gecenin dördü olmuş. Herkes uykusunu demlemiş ben yeni uyumaya gideceğim. Bebeğimiz olacak . 15 gün daha var ama . Askerde bile bu kadar gün saymamıştım. Neye benzeyecek acaba? Nasıl birşey olacak? Bir sürü alengirli düşüncelerle dönüp duruyorum olduğum yerde.

Yatmaya niyet edip yatağa girdim. İçimdeki Editör, Sosyolog, Vicdan kutusu , Hayvansever şahıs uyursa ben de uyuyacağım. Onlar uyanıkken uyku tutmuyor. Eşim kalktı o sırada. '' Midem bozulmuş dedi'' '' HII HI'' dedim. '' Sen daha yeni mi uyuyorsun ?'' dedi. '' HII HI'' dedim. '' Kesem patlamış olabilir mi? bu su da ne?'' dedi. '' MİDEN BOZULMUŞTUR, HADİ YAT'' dedim.

O günlerde ve öncesinde Doktorların dediği herşeyi Tanrı yasası gibi belliyorum. Doğum tarihine daha 15 gün olduğu için kese mese patlamaz diyorum kafamda. Uyumam lazım. Haziran sıcağı. İşle ilgili düşünceler bir yandan kafamda. Kafam , Mısır'daki Mısır çarşısı gibi. Eşim gördüğü rüyayı anlatıyor bir yandan .'' Rüyasında odamızda bir beşik varmış ve beşiğin içinde ayağını sallayan bir bebek var. Bebeğe bakıp- Daha da doğuma var bu bebekte nereden çıktı diyormuş eşim. Sonra sarhoş bir taksi şoförünün kullandığı arabayla Doğuma giderken görmüş kendini. Bir yandan da bana bağırıyormuş, neredesin çabuk ol diyerek.''

Okuyucular için dipnot ; eşimin gördüğü rüyaların yüzde doksandokuzu çıkar. Ama yorumu doğru yapmak lazım. Rüyayı dinleyince içimde bir keman gıy gıy etti. Ulu rabbim! Hayırlara yor sen rüyalarımızı.''

Beş dakika sonra eşim bağırarak uyandı. Ben uyudum desem yalan olur. Göz kapaklarımı neyle yapıştıracağımı düşünürken hafifçe içim geçmiş diyelim. '' ÇABUK, ÇABUK, KESEM PATLADI.'' Hayatınızda , kaç olay başınıza geldi de kızgın saçta çıplak ayakla zıplar gibi bir duyguya kapıldınız bilmem ama ben tam böyle bir duyguyla uyandım. O andan sonra Şener Şen'in hiçbir zaman yakalayamayacağı bir performansla türlü tuhaflıklar yaptım.

Bir yandan eşime sakin ol diye bağırırken bir yandan da pantalon giymeye çalışıyorum. Uyumamak için yanlış gün seçmek diye buna deniiir. O sırada birşey geldi aklımıza, DOĞUM ÇANTAMIZ HAZIR DEĞİİİL!! günlerdir bilmiş bilmiş içine ne konur çantanın diye konuşuyoruz ama sanki Doktorlar bebeği eliyle koymuş gibi , onbeş gün var daha doğuma deyip çanta yapımını erteleyip duruyoruz. Al sana onbeşgün! Yalancı Doktorr!

Pantolonu giyip giyip üstümden çıkarınca eşim çıldırıp bağırdı'' Burada mı doğurmamı istiyorsun be? Çabuk olsana be adam!'' O an anladım ki ben hala uyuyorum. Annesini aradık gel diye, kadın sabahın bir vakti bir telaş , arada karım beni hırpalıyor'' kapat şu telefonu sohbetin sırası mı diye''( dedim ya uykuya geçmeye çalışıyorum.) Eşim hemen Doktoru aramamız gerektiğini söyledi, telefonu aldım , arayacağım numarayı bulamadım, numarayı eşim buldu ve telsiz telefonu yere düşürdüm! Telefonu yerden topladım, çatır çutur zorla yerine koydum parçaları, numarayı tuşladım '' Günaydın Doktor'' derken telefon gitti. Bir halta yarasın diye en pahalısından aldığımız telefon, tam da bir halta yarayacağı zaman selamsız habersiz gitti. Işık yok, ses yok. Telefona gün görmemiş küfürler etmek istiyorum, yakası açılmamış yakıştırmalarda bulunmak istiyorum, kelimelerimden tüm Balkanlar kıpkırmızı olmalı ama eşimle göz göze geliyorum. '' VER ŞU TELEFONU BANA İNEK ŞABAN'' diyerek hışımla elimden alıyor telefonu. Onun elinde şakıyor telefon. Doktoru arıyor, Doktor hemen hastaneye gitmemiz gerektiğini , doğuma çok az kaldığını, bebeğin yolda olduğunu söylüyor.''

Aklımıza gelen ne varsa çantaya koyduk. Kedimize bakıp '' Bize şans dile dedim.'' Sanırım kedimiz uyuması gerektiğini söyledi. Asansörle inerken , eşime kamerayı almadığımızı söyledim. O da ; ''kendisini unutmamamın büyük bir başarı olduğunu ve bu başarının yeterli olduğunu söyledi''. Ben de küsüp arabayı çalıştırdım.

Arabaya bindik. Garajdan çıktık. OO MAMA MİA! ARABADA BENZİN YOK! SAPSARI BİR IŞIK'' BENZİNİN NERDE YAVRUM'' diyor bana. Eşim avazı çıktığı kadar söylenmeye başlıyor.'' Rüyamdaki sarhoş taksi şoförü sendin, anladın mı sendin, hayatta yetişemeyeceğiz bu doğuma , İNSANIN ARABASINDA BENZİN OLMAZ MI HİİİÇ'' diye yol arkadaşlığı olsun diye muhabbet açmaya çalışıyor bana.

Ben de bir yandan düşünüyorum. Ulan olacak iş mu bu? Nasıl görmem ibrenin dibe vurduğunu? Hey ulu manitu. Ağzından '' B Planı çok önemlidir lafı'' düşmeyen ben , kesesi patlamış bir kadın ve benzini olmayan bir arabayla yollardayım. '' Allahım! aklımı koru''

Neyse ki yollar bomboş sanki askeri darbe olmuş gibi. Kadıköy'e doğru uçuyorum arabayla. Elimde deri eldivenler varmış gibi, içimde özel bir göreve gidiyormuşum hissi. Taksicilere göz açtırmıyorum. Araba , içinde bin türlü duygu ve benim boncuk terlerimle asfaltta kayıp gidiyor. Hemen benzin alıyorum. Stresim biraz geçiyor. Eşim de daha rahat. İki kere hastanenin girişini kaçırıp aynı yolu tekrar turladıktan sonra hastaneye geliyoruz.

Doğumhanenin önünde bekliyoruz kayınvalidemle. Bu sahneyi kafamda yüzlerce kere canlandırmıştım. Benim kafamdaki sahnede, geniş ve uzun bir koridorda ; topuklarımı ''tak- tuk'' vurarak sigara içiyordum. Burası ise avuç kadar bir koridor üstelik sigarayı bırakalı iki yıl olmuş. Kayınvalidem bir sürü şey söylüyor. Sanki onun heyecanı beni geçmiş. Bense uyku haline geçmiş gibiyim , çoğu şeye ezber cevap veriyorum'' HII, EVET, BELKİ, YAAA''

Saat 5.20'de kapalı olan camı açıyorlar. Camda , Hemşirenin elinde orkinos balığı gibi salladığı bir bebek ağlamaktan kıpkırmızı olmuş. Belki de kıpkırmızı ? O bebek BENİM BEBEĞİM! Dünyanın en acayip aracından, en acayip şey çıkmış gibi bakıyorum camdan. Kayınvalidem ağlıyor ben Şarlo gibi sırıtıyorum. Hoşgeldin Kızım.

Şimdi sen Kızım ; Babana rağmen büyümeye, gelişmeye, değişmeye çalışacaksın. Senden 36 sene önce Dünyaya gelmiş; ön yargıları, kompleksleri, insanca inatları, insanca korkuları olan Baban. Egomla, sahte bilgilerimle, eski inanışlarımla, totemlerimle çıkacağım karşına. Sen, 36 yıl ileriden suyun akışını değiştirmeye çalışacaksın. Bana tahammül etmek, beni anlamak, benimle paylaşmak zorunda kalacaksın yaşadıklarını. Bazen olur olmaz şeye sinirleneceğim muhtemel; yavru bir kedi gibi boynunu aşağı yukarı çevirip bakacaksın.

Masum isteklerine bir General gibi'' Hayır!'' diyeceğim belki. İlk aşkına kudurup deliye döneceğim. Benden gizlediğiniz için ; Anneni ve seni Acil şura toplantısına çağıracağım ya da . Resmimi çizip üstüne çakı fırlatmak isteyeceksin belki de olur ya! Beğenmeyeceksin beni. Düşüncelerimi çağdışı, fikirlerimi bağnaz, babalığımı alaturka bulacaksın.

Umarım bunların hiçbiri olmaz kızım. Sen ve Ülkemin kızları ; çağdaşların ve tüm çocuklar, insanların mutlu, hayvanların neşeli olduğu bir Dünyada yaşayın Kızım. Bizi de güzelleştirin, değiştirin ve dönüştürün. Çiçekler şakıyarak, ağaçlar cilve yaparak büyüsün. Ama yine de unutma şairin dediğini'' Baban mı var, derdin var kızım. ''

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..