Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '19

 
Kategori
Sosyoloji
 

Babasız Evler Diyarı

  İlçede sanki fiili bir seferberlik ilan edilmişçesine  bazı evlerde baba, bazılarında kardeş, oğul, kuzen, yeğen yoktu. Evlerinde güzel eşyaları mutfaklarında yeterli gıdaları bahçelerinde sıhhat dolu meyve veren ağaçları olan bu insanların yine de bir yanları eksikti. Hep gurbette olan bir sevdikleri, bir arkadaşları, komşuları vardı. Sanki yaşam burada bir ayağı gurbette olmak zorundaydı. Bu durum halkta bir hüzne neden olsa da insanlar kanıksadıkları bu halle yaşamaya alışmış gibilerdi. Gülen yüzlerinin derinliklerine sakladıkları inceden inceye nakşolmuş olan duygu, uzakta olan bir  parçalarına duydukları bitmez hasretlikti.

 Antakya otogarı. Yaşlısı genci  birkaç kişi halka olmuşlar belli ki uzun sürecek bir ayrılık için çocuk sayılacak gençle vedalaşıyorlardı. Ak saçları  yazmasının altından görünen ihtiyar kadın çocuğunun elinden bırakmayacakmışçasına  tutuyor; baba ise elinden bir şey gelmemenin verdiği kırıklıkla ‘ Oğlum bizi merak etme. Biz kendimize dikkat edeceğiz. Eğer muvaffak olamazsan yerini işini sevmezsen hemen gel’ şeklinde kendinin de inanmadığı ama söylemeye mecbur hissettiği nasihatleri sıralıyordu. Oysaki baba da çocuk da biliyordu. Yaşı büyütülmüş askerliği ertelenmiş muhtemelen de kardeşleri okuyan çocuğun başarmasının ne kadar zaruri olduğunu. Birkaç dönümlük tarla ile birkaç hayvanın artık kendilerine yetmediğini. Çocuk bilmediği bir kültüre ve coğrafyaya muhtemelen Arabistan'a gidecek birkaç yıl çalışıp  birikim yaparak hayatını kurmaya çalışacaktı emsali yüzlerce arkadaşı gibi.

Ne kadar görkemli olsa da arabaları ve evleri , yanlarında babaları veya çocukları olmayan evlerin hep bir yanı eksiktir. Parçası olmayan bir bütün bu. Riyaller dolarlar bir çocuğa özgüven kazandırmıyor. Çocuğa rol model olacak babanın yokluğu, çocuğu televizyonların veya herhangi bir kimsenin sunduğunu kabule yönledirebiliyor. Giden; kendileri için yurt dışına gittiği ailesine hasreti de çocukluktan beri yaşatıyor. Geçimlerini sağlarken onların yanında olamama da rahatsız ediyor kendisini.

 İlçemizde hatta bütün Çukurova bölgesinde yaygın olan bu yaşama biçimi ekonomik refahı bir ölçüde sağladıysa da bir değere çok ağır zarar verdi.  Aileye! Çocuklar babasız, babalar çocuksuz yaşamaya başladılar. Eşlerinse aralarına binlerce kilometrelik  uzaklık girdi ve aile birbirine yabancılaştı. Aile ve sosyal politikalar bakanı duymazsın ama milletin derdi aile içi şiddet; biz ise tasvip etmesek de içinde şiddet işlenecek ailelere hasretiz! Aile olgusunun zayıflamasıyla emek harcamadan sahip oldukları paranın etkisiyle de gençlerin kişilik gelişimleri de sağlıklı ilerleyemiyor ve başta alkol madde bağımlılığı, şiddet eğilimi  olmak üzere birçok hastalıklı durum baş gösteriyor.

 Gurbet de sonzuza kadar sürecek değil ya. Bir iki yıl çalıştıktan sonra artık dönme isteği belirir. O kutlu gün gelip çattığında aile için artık bayramdır. Gülmeyen yüzler güler , aileler tanıdıklar komşular toplanarak  gurbetten gelen karşılanır. Konuşmayı yeni öğrenen çocuğa baba dedirtilmeye çalışılır. Her yerde ‘ hamdilleh cekiy il ğayib bil hayr’ nidaları duyulur. Gelen kıyafet, çay, jb- black,kahve, terlik, kalem gibi çeşitli hediyelerle herkesi memnun etmeye çalışır ;tabii işleri rast gitmişse. Yoksa bir paket  Rabia  çayıyla yetinir gelenler. Çocukların da hevesi kursağında kalır. Bisiklet, top nerde sorusuna ‘ Gümrükte el konuldu’ şeklinde anlaşılmaz ve sevimsiz  bir yanıt alırlar. Gümrük kim ya?...

 ‘Gelen yakındır, gidecek olan uzaktır’ derler, eskiler. Yani merhum dedem öyle derdi en azından.’ İl ce’yi karib, il rayıh ibğiyd’ Yurt dışında çalışan için memleketine gelmesi umuttur, gelince ise artık günlerin geçmesini istemez, her geçen gün yine gurbete yaklaşmaktadır çünkü. Kavuşmanın getirdiği saadetin süreli olduğunu bilen aile üyeleri kalan günleri içinden saymaktadırlar aslında. Bu ayrılma -kavuşma tekrarları iki farklı, iki uyumsuz yaşama alıştırıyor insanları. Bu aralarda falcılar fincanlarda önünde uzun bir yol var demeye başlarlar.

Önce Ekmekler Bozuldu kitabında insanlığın mayasının ekmek olduğunu savunur Oktay Akbal. ’Ekmek varsa insanlar mutludur, ekmek bozulunca insanlık da bozulmaya başlar ‘der. Ekmeğin bol insanların mutlu, ailelerin birarada olacağı hayatları, üreterek çalışarak birlikte kurmak mümkün. O günlere özlemle. ‘Allah iyhinnilkin le il ğaybin!...’ Allah gurbettekilerinizin işini rast getirsin!’(takribi meali)

                                                                          Av. Güney Cuma CAN

                                                                           guneycuma@hotmail.com

 

  • ****Bilgi notu: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre;
  • Suudi Arabistan: (115 bin Türk vatandaşı yaşıyor, 110 bini çalışıyor)
  • Libya: (2 bin 850 Türk vatandaşı yaşıyor, 2 bin 400‘ü çalışıyor)
  • Kuveyt: (3 bin Türk vatandaşı yaşıyor, 2 bin 750‘si çalışıyor)
  • Ürdün: (1130 Türk vatandaşı yaşıyor, 200‘ü çalışıyor)
  • Katar: (400 Türk vatandaşı yaşıyor, 400‘ü de çalışıyor
  • Bu çalışanların yüzde 64'ü de hataylıdır.

 

 
Toplam blog
: 44
: 470
Kayıt tarihi
: 09.09.13
 
 

 Merhaba. Yazmak, yazılarımı okuyucuyla paylaşıp onlarla birlikte öğrenmek için basladım bu yazın..