Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '08

 
Kategori
Dostluk
 

Bacım, beni niye ektiniz!

Bacım, beni niye ektiniz!
 

Telefonum çaldı, baktım arayan kankim Şükrüye. Benim semtimde Rehberlik Araştırma Merkezi’nde prens Arda sınava girecekmiş. Oraya geliyorlarmış.

Gaipten gaipten de konuşuyor, “ ben evden yeni çıkıyorum sen de oraya gel, 15.00 e kadar Arda’nın sınavı var birlikte bekleriz, çıktıktan sonra da bir yerlere gidip takılırız birlikte “ diyor.

Üç vakittir de birbirimizi görmedik özleşmişiz de, “ tamam geliyorum “ dedim ve hazırlanıp çıktım. Neyse ki kaybolmadan Rehberlik Merkezi’ni buldum. Buldum bulmasına da bunların hiç acımaları yok. Hep merdiven hep merdiven. Üstün gayretlerim sonucunda üst kata ulaştım, baktım kankim oraya park etmiş durumda beni bekliyor.

Beni görünce hemen ayaklandı, “ ayyy canımmm kıyamam, nasıl çıktın o kadar merdiveni “ diye telaşlandı. Tabi ki yürüyerek dedim.

Bir süre hasret giderdik. Hemen ayaküstü dedikodu yaptık. Ayşecan’da olsaydı tam süper olurdu diyerek onu da aradık.

Ayşecan telefonda bana, “ bacım beni niye ektiniz, gözünüz kör olmaya e mi! “ dediği vakit hemen olaya el koydum.

“ Yok canımcım ekme yok. Bu Şükrüye bacın varya, bizim buralara gelmiş kaybolmuş. Beni aradı ki, Esma ben kayboldum gel beni bul diyor. Ben de insanlık öldü mü diyerek, gelip onu buldum. Durum bundan ibaret “ dedim.

Hemen telefonu Şükrüye’ye verdim ki bu fırçadan o da nasibini alsın.

Ayşecan tam gaz devam, “ kız gidip oralarda kayıp mı oldun, bide Esma’ya gülüyoduk, biyeri bulamıyo diye “ dediği vakit Şükrüye gülmekten konuşamıyor. “ Yok kızım bee, ne kaybolması “ falan diyor ama Ayşecan inandı mı bilmiyorum...

Kankimi solgun bezgin gördüm. Hikmetini sorduğumda utandı yüzü kızardı, “ ben, şey, nasıl sölesem “ falan diye mızıklıyor.

“ Ne iş? “ dedim. Bizim kanki ev hanımcılığı oynamış, mutfak rafına çıkmış. Aklı sıra mutfak dolaplarını silecek. Hamarat hanım bir taraftan da ocağa çay koymuş. Bu arada çay kaynamaya başlayınca bizim ki, “ dolapları da silerim, çayı da demlerim, kim tutar beni " diye çayı demlemeye kalkışınca kendini yerde bulmuş.

Duyunca içim acıdı. Kıyamam canım benim

O hala bir taraftan da sıkılarak, “ ameliyattan hemen sonra düştün diye valla sana gülmemiştim, hatta çok üzülmüştüm “ diyerek kendini savunuyor.

Yüzündeki bitkinliğin, kullandığı ağrı kesiciden kaynaklandığını da böylece anlamış oldum.

Kankime büyük geçmiş olsun.

Biz laflarken Arda’nın sınavı bitti ve kalktık. Neyse sınav derdinden de böylece kurtulmuş olduk. Soluğu pizzacıda aldık. Arda da tutturmuş bize pizza ısmarlayacak. “ Valla yemem şu sıcakta, gider soğuk bir şeyler yeriz “ dedim. Arda pizzada ısrarlı, mecburen girdik. İki dilim pizza yedi, kalanını bıraktı.

Daha sonra tatlıcıda yerimizi aldık. Arkadaşım çeşit ya, ille de bizden farklı birşeyler yiyecek. Biz kocaman bir dilim meyvalı pasta yerken, o tuttu kazandibi yedi.

Gırgır şamata derken akşamı ettik Arda da huysuzlanıyor, sınav stresi kendini yeni yeni belli etmeye başladı. Bizde onu üzmemek için kalktık. Beni sokağımın başına kadar bıraktılar sağ olsunlar. Orada vedalaştık.

Bu anlamlı fotoğraf günün anlam ve önemini olduğu kadar, eğitimin anlam ve önemini de özetliyor.


:) Hoş kalın.

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..