Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '19

 
Kategori
Şiir
 

Badallılar

BADALDA YAĞDANLIK
 
 
Hava yağmur yerler yaş
 
Yerde bir beden yanında, bir baş
 
Hemen yanında, kocaman taş
 
 
Yer çamur, sıçramasın yavaş
 
Akşam oluyor,  bir telaş, bir telaş
 
Yemek enfes de olsa mekân salaş
 
 
Gökyüzünde ağlayan bulutlar
 
Susunca boşa gidiyor umutlar
 
Fıkralarla gerçek olan hayatlar
 
 
Dua lazım bir aralık
 
Denizde öksüz balık
 
Badaldaki yağdanlık.
 
 
 
*
KAFFA
 
Güzel kafa yordun
 
Kafan güzel oldu mu?
 
Çirkinliklere üzüldün
 
Çirkin güzel oldu mu?
 
Ballandı, bal badem
 
Düşündün mü sen madem
 
Düş görmekle, düşünmek
 
Aldığın en büyük hediyen
 
Konuş ara sıra kalsan da kendin
 
Kaybolmasın
 
Eski kelimelerin.
 
 
 
 
**
 
renkler
 
 
beyazla siyah yok ki hayatta
 
sarılar, sarışınlar da var
 
buzlar ülkesinde,
 
griler, kırkından sonra
 
beyazlar elliye doğru
 
mevsimler bile yazla kış değil
 
baharlar var, ilkbahar umut,
 
sonbahar mevsiminde hasat,
 
yazın çalış, kışın tüket;
 
dostluklar bile, farklı lezzetli
 
kesin demek zor işte
 
bolca tereddütle bir hayat
 
kontrol, temkin ve tecrübeyle sabit
 
 
 
 
***
 
uzun kısa
 
 
uzun mu kısa mı olsun
 
yolculuğun,
 
bilemezsin.
 
akar gidersin, akışına
 
karşı çıkmak zordur
 
akıntıya karşı kolayca yüzemezsin
 
yorulur pes edersin
 
yok olur emeklerin
 
diye diye ne diye duruyorsun
 
yüzsen de gideceksin
 
yüzmesen de gidiyorsun
 
dalgalar hayata eşlik ediyor,
 
o kadar…  
 
 
 
****
 
 
ISSIZ VE ÖKSÜZ
 
ıssız ve sessizdir
 
Anadolu’nun bazı köylerinde
 
gurbet şarkıları da susmuştur
 
giden gelmeyecektir belli
 
sonsuza kadar terk edilmiş köyler
 
iş makinelerinin homurtusu ile uyansa da bazen,
 
uzak tepelerde altın madenleri
 
varsa kime ne faydası var,
 
sahipleri uzaktan kumanda ellerinde
 
açılır bir tavandan gökyüzünü seyrederler
 
onlar da yapayalnız
 
kim ister ki
 
dışarıda şarap şişesine şişlenirken insan
 
kim ister, altın sürahiden su içmek alenen!
 
 
 
*
ampuller
 
 
Sağa sola, yüzlere, bedenlere, çocuklara,
 
yollara, yolculara
 
en sonunda son kez tavana baktılar
 
son kez tavana
 
tavanda asılı kaldı lambalar.
 
 
 
 
**
 
 
sobabaşı
 
yanan sobanın başında iki ihtiyar,
 
oturmuşlar öylece sessizce yaşanır sonbahar
 
nice sonbaharlar gibi,
 
kimsenin umurunda değil,
 
televizyonda akşam akşam aynı haberler
 
bir de yıllar önce ölen kemal sunal’a
 
ikide bir rahmet okuyan ihtiyarlar
 
kendilerine rahmet okuyanlar.
 
 
 
 
**
aradım
 
 
Sen yoktun ya ben seni çok aradım
 
Sen vardın ya ben seni çok aradım
 
Seni ben anlamadım
 
Seni anladığımda çoktan gitmiştin
 
Anlatamadım, sustum
 
Susmadım da kendimle konuştum,
 
Konuşmadım adeta, içim içimi yedi... savaştım…
 
 
 

Şişelere doldurup yeni yüzyıl mesajlarını

toprağa gömdük, denize attık,

ormanının en tenhasına gizledik,

gökyüzüne fırlattık, uzay araçlarıyla,

bekliyoruz yeni mesajları gelecekten

geçmişten geldi, biz aldık anladık da

geleceğe mesaj yolluyoruz.

 

Gerçi bizle gidiyor mesajlarımız…

 

*

akıllı ve kurnaz

 

Kimi akıllı diğeri kurnaz

Biri bilimle hileyi birleştirdi

Diğerine dünya zulüm

Dil bilmediğin dünyada

Sana yer yok be gülüm.

*

değeri düşen

 

Değeri düşen onca şey var ki

Bunca yaşanmışlığa belki değer

Kışın dondurucu soğuğunda el eler değer.

 

Yüksek tepelerde bir kartal uçar

Güneş ışıkları ilk o tepelere çakar

Yalnızlık tepelerde değişmez kural

 

Düz mantık bu ya değişmeyen kanun

Aslanın huyu belli, postuna aldanman

Onu otçul yapmaz, çünkü o bir etçil

Bu da aslanın inan ki suçu değil.

 

*

eski karyola gıcırtısı

 

Eski karyola, soğuk bir kış gecesi

Odun varsa, evin tüterdi köyde bacası

Yaşlının ayrı sallanır karyolası

Gencin nefes nefese canı çıkası

Biri mutlu bir gülümsemeyle uyur

Diğerinde acının verdiği ıstırap duyulur,

Sabah ahırdan gelen ineğin sesi

Biri aladır, diğeri birazcık sarımsı

Köpek havlamasa, horoz öter

Gıdaklayan cilveleşen hayatlar

 

 

*

namus bekçileri

 

En büyük namus bekçileridir

Sözde namuslular, ya geçiniz bir kalem,

Ne gözler süzülür bilmez mi gören

 

El âlem ne der diye sürekli söylenen

El âlem olmayınca, gece karanlıkta

Beyaz peynir, beyaza çalan göğ su ne?

İçinden ne geçiyor var mı gören, bilen

 

Şimdilerde baharla bahar arası

Yaşanır yaşanan, kış sonrası

Görünüşte kontrol her şey tamam da

Görünmez mi gece, mısır tarlası

 

*

kirli bohça

 

Kipkirli hem de pasaklı bir bohçaya

Servet sakladım,

Sonra unuttum yerini

Bir daha bulamadım

Bir ömür boyu çöpe biriken ne varsa

Galiba yerini buldu

Ben öyle anladım.

Kirloz bohçayı, çöpte bulanlar

Belki saklamazlar diye umalım.

 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..