Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '18

 
Kategori
Güncel
 

Bağımsızlık Benim Karekterimdir

Bağımsızlık Benim Karekterimdir
 

               Uluslaraarası ilişkileri belirli bir hukuk düzeni içinde; Ülkelerin egemenlik haklarını ve uluslar arası ikili veya çoklu antlaşmaları gözeten Birleşmiş milletler saygınlığını ve güvenilirliğini kaybetti. Mesele bu günkü haline; bir gün, bir ayda, bir yılda veya bir iki kıytırık hata sonucu gelmedi. Zaten görevi buydu.

                İkinci Dünya savaşından önceki adı Milletler Cemiyeti olan Birleşmiş Milletler; İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya devletlerinin ve doğurdukları ABD devletlerinin lehinde Dünya düzenini bozmaya hizmet etmiştir.

                 Her ne kadar Rusya ve Çin devletinin veto hakkı olsa da, biraz denge unsuru olur gibi görünse de, kazın ayağı öyle değil.

                 İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya; 1492 yılından bu yana yaptıkları soy kırım ve yağma, Birleşmiş Milletler değil on tane birleşmiş milletler olsa aynı vahşeti sürdüreceklerdir. 1492 İspanya da Endülüs Müslümanları ve Yahudilere uygulanan soy kırımdan başlayarak hesaplarsak insanlığın kanı donar. Sadece birinci dünya savaşından 2000 yılına kadar aynı sebep ve yöntemle öldürdükleri insan sayısı 192 milyondur.

                 Bu yüzden; 193 devletin üye olduğu Birleşmiş Milletlere “Dünya beşten büyüktür” denmiştir. Çünkü Birleşmiş Milletlerin aslında sadece beş üyesi vardır, diğer üyeler seyircidir.

                 Bu uğursuz sekiz devletin kendileri de hür ve bağımsız, yani halk egemenliğine dayalı bir işleyişe sahip değildir. Birleşmiş Milletler ve NATO’yu kullanarak Dünyayı hala yağmalamaya ve soy kırım yapmaya devam ediyorlar.

                  Her ne kadar bu uğursuz sekiz devlet, devletmiş gibi görünse de, işin temelinde Kabala kültürü vardır. Bu zihniyet; Tevrat ve İncil kitabından harmanlayarak “Kutsal Kitap” adında yeni bir din ihdas etmişlerdir.

                  Dünyanın içinde sürüklendiği akıl ve vicdan dışı gidişat; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya devletlerini yöneten Siyonist Kabala kültürünün sinsice planladığı yenidünya düzenidir.

                  Artık Dünyada; hak, hukuk, adalet, insani değerlerden söz edilemez. Aslında bunlar hiçbir zaman işlevsel olmadı. İnsanlık Uluslar arası kuruluşları gerçekten adalet ve hukuku gözetiyor sanıyordu. Çünkü bu devletler; milletleri gizli yöntemlerle sömürüyor, Ülkelerde gerçekleştirdikleri katliamları bir birine yaptırıyorlardı. Bunun adı da “Vekalet savaşları” oldu.

                  SAVAŞ BAŞLADI

                 Savaş Körfez savaşı ile başladı. Evangalist baba George W. Bush; Evangalist kuru kafa tarikatının yönetim kademesinde önemli bir mevki sahibidir. Rockefeller ile Rothschild aileleri; güç servet ve gizemli geçmişleri ile ABD Evangalist tarikatını finanse etmektedir. Bu işin arka planında Kabala geleneği ve İncil-Tevrat kitaplarından derlenmiş “Kutsal Kitap” vardır.

                  Bu gün dünyanın geldiği nokta; daha önce yazılıp planlanmış ve adım adım uygulanmaktadır.

                 ABD tarafından; Kudüs İsrail’in başkenti ilan edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletleri Toplantıya çağırdı. ABD’nin bu kararı 9 kabul 134 ret oyu ile Türkiye Cumhuriyet Devletinin teklifi lehine sonuçlandı. Bu durum Siyonistlerin ‘küreselciler’ hiç beklemedikleri bir direnç oldu.

                 ABD; DEAŞ, PYD, PKK, FETÖ gibi terör örgütleri ile Türkiye Cumhuriyeti ile vekalet savaşı yürütmekte ve terör örgütlerine desteğini artık gizlememektedir

                  Sonra Suriye ve Ortadoğu için hazırladıkları strateji, Türkiye Cumhuriyetinin beklenmedik hamleleri, işin rengini değiştirdi.

                   Türkiye Cumhuriyeti; Balkanlardan, Doğu Türkistan’a, Afrika kıtasında Osmanlı zamanından kalma özel itibarımızı tazeleme hamleleri oyunu bozulma noktasına getirdi..

                Yani; Türkiye Cumhuriyeti; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya ile savaş halindedir. Bu savaşın temel nedeni her ne kadar petrol ve enerji koridoru gibi görünse de, esas gaye, 1991 yılında baba George W. Bush’un dediği gibi “Haçlı seferleri” haçlı savaşıdır.

               ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya‘dan oluşan emperyalist küreselcilerin kendi aralarındaki gizli ittifakı su yüzüne çıkmış, SSCB dağıldıktan sonra hedef düşman İslam coğrafyası olduğunu zaten baştan ilan etmişlerdir.

               Türkiye Cumhuriyetini; 1939 yılından bu yana Birleşmiş Milletler ve NATO ile kendi içine sıkıştırıp, ikili ilişkilerde, iki egemen ülke saygısı içinde olan Türkiye Cumhuriyetinin 'Yurtta sulh, Cıhanda sulh' Devlet olgunluğunu  2000 li yıllara kadar alyhimizde kullandılar. Ülkemize o dönemlere kadar bu günkü Suudi Arabistan ve Mısırdan farklı davranmadılar.

               Özellikle 2008 yılından sonra unuttuklar çok önemli bir Türk milleti özelliği hafızası geri yüklenmeye başladı. Milletimizde hızla bir farkındalık, milli ve yerlilik, Vatan ve bayrak duyguları gelişti. 15 Temmuz ihanet girişimine karşı fiiliyata geçerek tekamül etti.

               Türkiye Cumhuriyeti ile problemleri aslında; Osmanlı devletinin Dünya milletleri üzerindeki adaletli, merhametli, üstünlüğü sadece “Takva”da (İlim İrfan sahibi) gören ve insani vasıfları önceleyen yapısından gelen itibarıydı. Çünkü bu itibar onların şeytani emellerine uymuyordu. Bu İslami terminolojide “hak ile batılın savaşı” olarak tanımlanıyor.

              Savaşın Türkiye Cumhuriyeti ayağı özel tasarlanmıştı, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya çetesi tarafından.

              Herkes hatırlar, daha çok yeni çünkü. Uçaklar Başbakanın bulunduğu binanın üstünden alçak uçuş yaparak, yakında bulunan caminin minaresinin Âlem’ini uçurmuştu. Kısa süre sonra da, Bülent Arınç’a suikast bahanesiyle hakim kararıyla çoğu savcılardan bir heyet TSK’nın gözü gibi koruduğu kozmik odaya girmişti.

                Kozmik odada aradıkları gizli dosyada; çok gizli bir savaş senaryosunun strateji planları vardı. Türk milletinin Karahanlılar, Selçuklu, Büyük Anadolu Selçuklu devleti, Osmanlı devleti, Türkiye Cumhuriyeti devletinin askeri geleneğinde sürekliliği olan bir strateji planıdır.

                Devlet işgal edildiğinde, Asker dağıtıldığında, tüm kurum ve kuruluşları ile düşman tarafından ele geçirildiğinde işletilecek olan, Türk Milletine özgü bir model teşkilatlanma planıdır. Kozmik oda baskını; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, İtalya çetesinin işgalinden sonra Türk Milletinin muhtemel direnç geleneğini bildikleri anlamına geliyor.

                Çünkü Türk milleti Devleti lağvedilmiş, askeri terhis edilmiş, Devlet tüm kurum ve kuruluşları ile elinden alınmış olsa bile, genetik bağımsız olma şuuru ile, tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi sadece bir Türk evladının “hadi gidiyoruz” demesiyle harekete geçip, karşısında bütün dünya bile olsa, Devletini, Bayrağını ve bağımsızlığını geri alır. Gazi Mustafa Kemal işte bu duygu ve düşünceler içinde “BAĞIMSIZLIK BENİM KAREKTERİMDİR” demiştir.

               Milletin içinde; her statü seviyesinde, kozmik odadan çalınan savaş senaryosu doğrultusunda eğitilmiş, o şartlarda ne yapacağını bilen top yekun bir savaş çerçevesinde kısa sürede toparlanacak yapı iki bin yıldır mevcuttur ve her zaman günceldir.  

 

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..