Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '07

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Bağışlanan organ , filizlenen candır …

Bağışlanan organ , filizlenen candır …
 

19 Yaşındaki Rum vatandaşımız, hayatının baharındaki Yorgo Kurtuli’nin kalbi 42 yaşındaki Yeter Kaçar’a takıldı. Yeter Kaçar arkadaşımız Belgin Kaçar (Karayakalı) ın eşi.

Yorgo’nun kalbinin bir arkadaşımızın eşine takılması her zaman gazetelerden okuduğumuz ve bizlere çok uzak gelen organ nakli ile ilgili yaşanan dramları daha yakından hissetmemize neden oldu.

Yorgo’nun dört organı dört hayat kurtarıyor… Dört Türk insanının hayatını …

Bu topraklarda etnik ayrımcılık yapanlara ve yakınlarının organlarını bağışlamayarak çürümeye bırakanlara ibret olması için, olayı bizzat yaşayan ve eşi ile birlikte her an ölüp ölüp dirilen sevgili Belgin’in yazdıklarından yayınlamak istedik:

“30 Haziran 2006

Her şey bu tarihte eşimin göğüs sıkışması ile adını bile anmak istemediğim, kalp krizi geçiren birine müdahale edecek donanıma sahip olmayan ve ısrarla hastayı 36 saat vermemek için direnen bir hastaneye gitmesi ile başladı. Pazar günü gelen, ettiği Hipokrat yeminine saygısından, dürüstlüğünden ve hastamıza verdiği değerden dolayı kendisine şükran borçlu olduğumuz bayan doktor sayesinde bir özel hastaneye gidebildik.

Hastayı hastaneye götürmeden önce bu ünlü ve çok özel hastaneye giderek yaptığım "CAN PAZARLIĞI" nı unutamayacağım. Allah kimseye yaşatmasın. O tarihe kadar asla paraya önem vermemiştim. Ama sevdiklerinin hayatı söz konusu olduğunda paranın ne kadar önemli olduğunu anladım.

Hastaneden çıkışta eşim verilen ilaçların etkisi ile yalancı bir iyi sağlık durumu yaşıyordu. Her hafta kontrole gidiyorduk. 15 gün sonunda yavaş yavaş sağlığı bozulmaya başladı. Hastalık o kadar hızlı ilerledi k, 3 Ekim 2006'da yapılan bir anjiyo ile kalp nakline karar verildi. Kalp naklini duyunca sevinmiştim. Ülkemizde organ bağışının az olduğunu biliyordum bilmesine de Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gidip yatış işlemlerini yaptığımız salonda asılı olan elektronik panodo yazanları okuyunca eşime bir şey belli etmedim ama yıkıldım.

"Hastanemizde 1989 yılından beri 40 kalp nakli ameliyatı gerçekleşmiştir."

Senede 2 taneden biraz fazla. Eşimin yatacağı bölüme çıktığımızda ise aylarca yatmakta olan hastaları gördük ve biraz daha burulduk. 11 Ekim 2006 tarihinden itibaren bekleyiş başladı. Ramazan Bayramı ile birlikte solan umutlarımız yeniden yeşerdi. Çünkü 4 hastaya birden nakil yapılmıştı.

Dua bile edemiyorduk. Çünkü eşimin yaşaması için birilerinin ölmesi gerekiyordu. Ağzımızdan tek çıkan söz hep "Allah büyüktür" oldu. İnanın bu duygu çok acı. Her akşam iş çıkışı hastaneye gidiyordum. Bazı günler odada film seyrediyor, bazı günler 10-15 dakika hastanenin otoparkında arabada oturup çay içiyor ve kendimizi Emirgan’da düşlüyorduk. Bazı hafta sonları ise izin alıp eşim eve çıkıyordu. Ama her gün eşimin gözlerindeki ışığın biraz daha söndüğünü, renginin biraz daha bozulduğunu görüyor ve kahroluyordum. Çünkü elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Kalp bekleyen 2 hastanın ölmesiyle beraber umutsuzluğumuz had safhaya ulaştı. Ben eşime karşı metin olmaya çalışıyor, eve gelip ağlıyordum. O ise anne ve babasının yanına gömülmek istediğinden bahsediyor, mezarlık tapusunun yerini söylüyordu bana. Sürekli ikimiz de yaşadığımız hayatın muhasebesini yapar olmuştuk. Artık 100 m. yürümek bile onu yoruyordu.

2 kere kalp çıkar gibi oldu, olmayınca yaşanan hayal kırıklığının tarifi ise imkânsız. İnsan olmanın, vicdan sahibi olmanın bedeli de çok ağır. Bir sürü bekleyen hasta varken size kalp çıkması da bir şey ifade etmiyor. Şanslı olduğunuz için, kan grubunuz en çok bulunan A(+) olduğu için de utanıyorsunuz.

8 Şubat 2006 saat 17.08'de eşim aradı. Kalp bulunduğunu ve yoğun bakıma çağırdıklarını söyledi. Bu sefer durum ciddiydi herhalde çünkü yoğun bakıma çağırılıyordu. O her gün gittiğim 13 km’lik yol bu sefer bitmek bilmedi. Nasıl gittiğimi bilmiyorum ve eşimi yoğun bakıma girmeden görebildim. Bizi geçici bir süre ayıracak olan kapıya kadar elele gittik. İçeri girmeden son kez sarıldık ve öpüştük.

Ondan sonra ise bahçede kalbin gelişini beklemeye başladık. Gereken kanlar eş, dost ve akrabalar tarafından temin edildi. Ama kalp bir türlü gelmiyordu. Her gelen ambulansa koşuyordum. İşte yaşamadığınız zaman bilemiyorsunuz. Şehir efsanelerinin etkisinde kalıyorsunuz. Oysa kalp hassas bir organdı ve uzman ekipler tarafından vericiden alınması gerekiyordu. Saat 21.10'da ambulans, organı alacak ekip ve organın taşınacağı özel kutu ile beraber hastaneden ayrıldı. Verici Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde idi.

Bir aksilik olacak diye yüreğim çarpa çarpa bekliyordum. Saat 00.05'te kalp geldi. Saniyeler bile önemliydi. Doktorlar çok hızlı hareket ediyorlardı. Bütün bu süreyi vericiye ve ailesine dua etmekle geçirdim. Diğer yatan hasta ve hemşirelerle beraber saat başı gelen haberleri bekliyorduk. Bütün kalp bekleyen hastalar eşim için dua ediyorlardı. Ben de onlar için. Orada olmadan anlaşılamayacak bir duygu bu. Diğer hastaların gözlerinde umut ve umutsuzlukla karışık hüznü görmeniz yüreğinizi sıkan buzdan bir el gibi. Allah kimseye bunu yaşatmasın. Hiç kimseye.

Sabah 06.00'da ameliyat bitti. İyi haberler geldi.

Mutluydum ta ki YORGO’nun resmini görene kadar. Kim olduğunu bilene kadar. Gencecik bir çocuk , hayatının baharında , daha hiçbir şey yaşamamış, kara toprağa girmişti. Cenazeden haberimiz olmamıştı ve gidememiştim; o da bana ağır geldi. Bize insanlık dersi veren o babanın ağlayışları, döktüğü her damla göz yaşı yüreğimi dağladı. Ömrüm boyunca unutamayacağım. Keşke görmeseydim, keşke bilmeseydim. O bizim isimsiz kahramanımız olsaydı.

"SEVGİLİ YORGO, NE DESEM BOŞ. SAYENDE KAZANILMIŞ BİR HAYAT DEĞİL; HAYATLARIN BEDELİ NASIL ÖDENİR? BUNU ÖDEMEYE BİZİM GÜCÜMÜZ YETMEZ. SENİN VE BABANIN ÖDÜLÜNÜ YÜCE RABBİME BIRAKIYORUM. MEKÂNIN CENNET OLSUN."

Benden tüm bunlar yaşanırken ilgisini ve desteğini esirgemeyen sevgili arkadaşlarım,

Ben bu maratonu yaşadım, duyduğunuz her şey yalan. Organ nakillerinde torpil yok, organlar zenginlere gitmiyor, fakir de aynı durumda, zengin de.Doktorlar sizin için ne kadar mücadele ediyorlar? O yüzden siz daha ölmeden organlarınızın alınması söz konusu değil. Bu herkesin her zaman başına gelebilir. Yakınlarımızın ölümüne üzülmemek ya da kurtuluşlarına doyasıya sevinebilmek için organlarımızı bağışlayalım. O hüzün ve sevinçle karışık bakan gözleri güldürelim. Çaresiz kalan ana-babalara, eşler, çocuklara umut olalım.

***

Organ bağışı konusunda www.bobrekhastalari.org.tr sitesinden bazı bilgileri sizlerle paylaşmayı uygun gördük:

ORGAN NAKLİ NEDİR?

Görev yapmayacak kadar hasta ve hatta bedene zararlı hale gelen bir organın, bir yenisi ve sağlamı ile değiştirilebilmesi işlemine" Organ Nakli" veya Organ Transplantasyonu" denir.

ORGAN NAKLİNİN ŞU ANKİ DURUMU NEDİR?

Günümüzde göz, böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, kemik iliği, kalp-akciğer, kemik ve ince barsak en çok nakledilen organlardır. Bu nakillerde organlar hemen hemen daima ölülerden ya da 1. derecedeki akrabalardan sağlanmaktadır. Örneğin kalp hastalığından ölmüş bir kişinin sağlam kornea ve böbrekleri alınıp, görmeyen insanlara ya da böbrek hastalarına nakledilmektedir.

ORGAN BAĞIŞININ VE TRANSPLANTASYONUNUN DİNÎ İNANÇLAR YÖNÜNDEN AÇIKLAMASI NEDİR?

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, organ bağışını insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlanmıştır. 6.3.1980 tarih 396 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu bildirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de de (Mâide Suresi, 32) " ...Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir..." denilmektedir.

NASIL ORGAN BAĞIŞLAYABİLİRSİNİZ?

Tüm ülkeler ölüden böbrek temini sorununu, sağlıklı kişileri beklenmedik ölümleri halinde bütün organlarını bağışladığına dair bir belge doldurmaları suretiyle çözümlemişlerdir. Bağış belgesi taşıyan bir kişi öldüğünde artık ailesinden izin almaya gerek kalmamakta, böbrekleri alınarak hastalara takılmaktadır. Organ bağışında bulunmak için " TIBBEN YAŞAMIM SONA ERDİKTEN SONRA DOKU VE ORGANLARIMIN DİĞER HASTALARIN TEDAVİSİ İÇİN KULLANILMASINA İZİN VERİYORUM." diyen bir belgeyi iki tanık önünde imzalayıp kimlik kartı gibi taşımanız yeterlidir.

ORGAN BAĞIŞI İÇİN YAŞ SINIRI VAR MIDIR?

Günümüzde yeni doğmuştan 60 yaşa kadar olan ölülerden organ alınabildiği gibi, 18 veya üstünde bir yaşta olup aklî dengesi yerinde olan herkes ORGAN BAĞIŞ KARTINI imzalayabilir, böylece organ bağışında bulunabilir.

HER HANGİ BİR YERE KAYDOLMAK GEREKİR Mİ?

Hayır. Sadece organ bağış kartını şahitlerle doldurup imzalamanız ve sürekli üzerinizde taşımanız yeterlidir.

SONRADAN FİKRİNİZİ DEĞİŞTİREBİLİR MİSİNİZ?

Evet. Bağış kartınızı yırtıp atmanız yeterlidir. Bu konuda özgürsünüz.

ORGAN BAĞIŞI İÇİN PARA ÖDENMESİ SÖZKONUSU MUDUR?

Hayır. Kişilerin bir bedel karşılığı organlarını vermeleri 2238 sayılı yasaya göre yasaktır.

İNSANLARA YAŞAMA ŞANSI TANIYAN ORGAN BAĞIŞINA NASIL YARDIMCI OLABİLİRSİNİZ ?

Çevrenizdekilere Organ Bağışı Kampanyası'nı tanıtın ve Bağış kartlarını verin. Organ Bağışı'nın öneminin anlatılmasına ve yaygınlaştırılmasına yardımcı olun. Organ Bağışı hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için "TÜRKİYE BÖBREK NAKLİ VE DİYALİZ HASTALARINA HİZMET VAKFI " ile irtibat kurunuz.

Unutmayınız:

"Bağışlanan organ, filizlenen candır."

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..