Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '19

 
Kategori
Öykü
 

Bağlı

Gecenin ilerleyen saatlerinde evime ulaşmak için sessiz ve ıssız caddede adımlarımı hızlandırarak yoluma devam ediyorum ve tek amacım kendimi eve atmak. Üzerimde bütün günün yorgunluğu var. Lakin farlarından göremediğim araç bana izin vermiyor, gözlerimi neredeyse kör edecek! Sanki araç adımlarıma ayak uydurmaya başladı. Etrafta hiç kimse yok, tedirgin olmaya başladım. Bir anda direksiyonu önüme doğru kırdı. Ben ne olduğunu anlayamadan önümde aniden duran araçtan birkaç kişi inip üzerime atıldı.

Kafama sert bir şeylerle vurmuş olmalılar ki bayılmışım, gözlerimi açmaya çalıştığımda bu aptal sandalyeye beni bağlıyorlardı. Kendime yeni yeni geldiğimden dolayı hem olayı anlamlandırmaya çalışıyorum hem de gücüm yerinde değil karşı çıkamıyorum. Gerçi ne yapabilirim onu da bilmiyorum.

İlkin göbeğimden göğsüme kadar birkaç tane kalınca ip geçirdiler ve arkadan bağladılar. Hareket etmemi pek istemiyorlar sanırım arkadan ipi iyice geriyorlar. Vücudumda dolanan yılan gibi sarmalı hissediyorum, rahatsız edici. İyi yönden de bakmak lazım bu kadar ip olmasa hala kendime gelemediğimden dolayı çuval gibi öne yıkılırım.

Gövdemi iyice sabitledikten sonra ayaklarıma geçtiler. Aynı şekilde özenle sarıp bağlıyorlar. Sanki bir yere gidecek halim var. O kadar sıktılar ki neredeyse bacaklarımdaki kan dolaşımı duracak. Buradan kurtulsam bile galiba bir süre yürüyemeyeceğim. Kesseydiniz daha iyiydi be!

Kafamın arkasında epey bir ağrı var, kendime geldikçe ağrıyı daha fazla hissediyorum. Ağrının geçmesini beklerken neden burada olduğumu düşünmeye çalışıyorum. Hatırladığım kadarıyla kimseye bir şey yapmadım, en azından bu kadarını hak edecek! Elimde olmadan biraz ses çıkarmışım ki ayılmaya başladığımı anladıklarında içlerinden biri tam burnumun üstüne sağlam bir yumruk geçirdi. Burnumda buz gibi soğukluk hissediyorum, kan bir anda boşaldı. Galiba burnum kırıldı, gözlerime engel olamıyorum tekrar bayılacağım. Hiç acımaları yok bu insafsızların!

Nefesim kesildi! Üzerime atılan buz gibi suyla mücadele etmeye çalışıyorum. Tanrım çok soğuk tüm vücudum donuyor! Gözlerimi açsam da bandın altından hafifçe gelen ışık dışında hiçbir şey göremiyordum. Evet, gözlerimi de bağlamışlar! Anlamsızca sudan korunmaya çalışarak bandın altından bunu yapana bakmaya çalışıyorum, boşuna. Bir süre sonra kahkaha atarak demir kapıyı olanca gücüyle çarptı. Titrememi durduramıyorum, üşüyorum. Odadaki rutubet kokusu midemi bulandırırken istemsizce vücudumu kasmaya başlıyorum.

Ellerimi de arkadan bileklerimden düğümlemişler. Hareket etme olanağım oldukça kısıtlı. Soyundurmuşlar bir de daha ne kadar açık olabilirim! Çok utanıyorum, ayrıca bu halimi kimse görmemeli! Ellerimi hareket ettirmeye çalışıyorum, ah ellerimdeki ipi bir çözsem kurtulabilirim lakin olmuyor, filmlerde böyle olmuyordu! Yüzümdeki kan su sayesinde biraz aksa da silebilmeyi ve en çok üzerimi örtebilmeyi çok isterdim.

Çevreden hiçbir ses duymuyorum, belki biri imdadıma gelir. Belki de bu kötü bir şaka! Olanca sesimle haykırdım: “Kimse yok mu, biri beni buradan çıkarsın, imdat!” Birkaç kere tekrarlama fırsatım oldu. Karşımda bir kapı açıldı ve birisi içeriye girdi. Sessiz adımlarla yanıma doğru geliyor. Sanırım kurtulacağım! Kulağıma doğru eğildi, ince ve güvenilir ses tonuyla “Merak etme bunların hepsi geçecek.” dedi. Sonra yanağımda demir bir bıçağın soğukluğunu hissettim. Bir kahkaha patlatıp soğuk demiri yanağımdan hızlıca geriye çekti. Yanağımdaki derin kesiği hissediyorum, adeta yanıyor.

Bana bir şeyler anlatıyor. Bazen sesinin yükseldiğini bazen de iyice kısıldığını duyuyorum fakat acımdan dolayı odaklanamıyorum. Bu şartlar altında onu anlayamayacağımı tahmin ediyor olmalı. Her cümlesinin sonunda vücuduma derin olmayan ama acı veren bir kesik atıyor. Bedenimde her kesiğin ardından akan kanı hissediyorum. Yavaşça aşağıya doğru hareket ediyor, ısısını hissediyorum. Umarım anlatacağı çok fazla şey kalmamıştır.

Konuşmaya çalışıyorum, çok zorlanıyorum zira kendimi toparlayamıyorum. Her gücümü toparlayıp bir şeyler söylemeye çalıştıkça soğuk metali vücudumda bir kez daha hissediyorum. Çok fazla kan var, midem bulanıyor. Kendimi daha fazla tutamayacağım gözlerim tekrar ağırlaşmaya başladı, sanırım başımın içinde deprem oluyor. Başım öne doğru düşerken dudaklarımdan bir kelime çıkabildi: “Neden?”

Tekrardan üzerime atılan suyla uyandım. Dudaklarımdaki suyu püskürterek derince nefes alıyorum. Bu sefer su o kadar soğuk da değil. Sonra gelen kişinin odadan çıktığını duydum. Giderken ağzıma bir şeyler tıktı, artık konuşmaya da iznim yok. İğrenç kirli bir bez tadı var neyse ki yerini demirimsi kan tadı alıyor. Ağzımın içindeki kan tadı zamanla hoşuma gitmeye başladı. Kokusu burnuma geliyor. Tüm vücudumda da zonkluyor. Hiç mi vicdanınız yok, zaten hareket edemiyorum. Şimdi bir de haykıramayacağım. Bari ağzımı kapamasaydınız hem konuşmaya gücüm dahi yoktu.

Her hareket etmeye, kurtulmaya çalıştıkça bir kez daha gelip acımasızca vurup gittiler. Arada bayılıp sonradan kendime geliyorum. Yavaş yavaş sanki bu duruma alışıyorum. Bazen insaflı davranıyorlar da üst üste aynı yere vurmuyorlar. Daha ne kadar sürecek bu, kıpırdamamı dahi istemiyorlar.

Hareketsizce kanımın içinde acıyla uyandım, tüm ipler çözülmüş ve gitmişler.


http://www.donattan.com

 
Toplam blog
: 16
: 73
Kayıt tarihi
: 08.05.19
 
 

Merhabalar ben Donat, öncelikle hoş geldiniz. Belirteyim, burada sizlere hiçbir şey vaat etmiyoru..