Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Aile ve Çocuk Danışmanı Burcu Polatdemir

http://blog.milliyet.com.tr/yasamsenin

19 Haziran '21

 
Kategori
Psikoloji
 

Bahanemiz:Sevgi

Bahanemiz:  Sevgi

Dünya üzerinde bu yüzyılda yaşayan insanlığın son birkaç yılda katettiği yolculuğu düşünürsek; yaşanan olumsuz  durumların tüm bahaneleri  ‘sevgisizlik’ üzerinden anlatılıyor. İnsanlar tahammülsüz; çünkü sevgisizlikten, insanlar acımasız ; nedeni sevgisizlik, insanlar çaresiz hissediyor bunun da nedeni tahmin edeceğimiz üzere ; Sevgisizlik..

Böyle başlıklara atıfta bulunmak;  birçoğumuzu rahatlatsa da bahsedilen sevgisizlik sadece çocukluk döneminde yetişkinlerin ailelerinden alamadığı duygu yoksunluğu değil aynı zamanda sonradan geliştirilebilen empati yoksunluğuyla da eşdeğer.. Sadece çocukluktan içi doldurulmamış sevgi ihtiyacı ,her davranışımızın temelinde bazı işaretler gösterir. Bu bir gerçeklik fakat  başımıza gelen  tüm olumsuz deneyimlerin sorumluluğunu da çocukluk dönemine  yüklemek doğru tespitten bizi uzaklaştırır.  Bunun nedeni; ‘ Çocuklukta yaşanan duygular silinmez’ anlayışının aksine , erişkinlikte kişinin;  kişilik gelişimi konusunda kendi üzerinde  söz sahibi olabilduğudur.

Bir bireyin; Sadece sevgisizlikten başına geldiğini düşündüğü olumsuz deneyimler, bu anlayışla fazla sevgi korumacılığı yaptığında da gelebilir. Bu daha çok ergenlik anlayışı dediğimiz; kişinin aşk konusunda yaşadığı derin duygularla başlayan deneyimlerdir. ‘Aşık olduğu için’ bunun  sonucunda kişiliğine yapılan her davranışı kabule geçmesiyle bu süreç başlamış olur. Burada da kendine şöyle bir dil oluşturacaktır: ‘Ne yapayım seviyorum’ . Burada bilinçli yetişkin dili olarak algılanan bir cümle olduğunu varsaydığımızda kişinin ‘sevgi dili’ nin kendi üzerinde bir kontrolü olmadığını hissederiz. Burada öğrenilmiş çaresizlik mekanizmasından alınan pay oldukça büyüktür.Duygusal olarak aldığımız zararların hepsinin zaten  bizim dışımızdaki nedenler yüzünden başımıza  geldiğini kendimize inandırmış olup duygusal rahatlama yaşarız. Bu da kişiye ; yaşadıklarından dolayı suçluluk duymasının önüne geçerek ,yaşadıklarına aradığı bahaneyi bulması için yeterli sebep olarak görünür.

Sevgi , insanların yaşadığı durumlara bunca negatif etki getiriyorsa sahiden sevdiğimizi düşündüğümüz her olgu bize bu yaptırımı uyguluyor olabilir mi? Bazen sınırlarımızı zorladığımız alanlar bizim ‘seviyorum’diyerek kendimizi  bir kalıba soktuğumuz hatta  kurban psikolojisine girdiğimizden dolayı mı gerçekleşiyor? Yaşananların sorumluluğunu almak, kimi  ne kadar zorluyor? Hangi karakter yapın sana bu suçlayıcı dili normal göstermekte? Yaşanan acı deneyimleri, kişinin hayatına sonradan  eklenen yükleri,  külfetiyle yaşanan tüm tecrübeleri sahiden SEVDİĞİMİZ  ŞEYLER yüzünden  mi yaşıyoruz?

‘Sevdiğim için böyle oldu? ‘ ya da ‘Sevgisizlikten hep bunlar? ‘ gibi cümleler ; Kendimizden ,irademizden, kararlılığımızdan ne kadar bağımsız? Ya da ne kadar bağımlı?

Sevmediğimiz için mi böyle oluyor? Çok sevdiğimizden mi bu başımıza gelenler?

Bunları bir düşünelim. Sahiden ne kadar  bizim dışımızda tüm bu yaşananlar? Çok mu yakın  sevgiyi bahane etmek? Ya da ne kadar uzak?

İyi haftalar..

 
Toplam blog
: 82
: 140
Kayıt tarihi
: 12.04.15
 
 

Çocukların duygu ve davranışlarının sonuçlarından yola çıkarak ,çocuğun ruh dünyasında oluşan değ..