Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

02 Eylül '18

 
Kategori
Anılar
 

Bahar Anne Münir Baba

Bahar Anne Münir Baba
 

Bahar anne, tıpkı ismi gibi insanın içini bazen ısıtır, bazen serinletirdi.


 
Günümüz dünyasında komşuluk ilişkileri geçmişte olduğu kadar sıcak yaşanmasa da, Anadolu illerinde gelenek ve göreneklerine özen gösteren, komşuluğa büyük önem verenler hala mevcut çok şükür.
 
Apartman dairelerinde üstüste yahut yanyana dairelerde oturanların birbirlerini tanımadıkları, birbirlerini gördüklerinde selam bile vermekten kaçındıkları dönemlerdeyiz. İnsanların yaşamına bilgisayar vasıtasıyla çöreklenen sosyal medya, komşuluk ve akrabalık ilişkilerini zedelese de Anadolu topraklarında yaşayanlar insan kalabilmenin, komşuyla konuşmanın hassasiyetine, gereğince dikkat ediyorlar.
 
Televizyon denilen icadın dünyalarına girmesi aralarına mesafe koymuş olsa da, komşular her karşılaşmalarında sıcak sohbetler edebiliyorlar. Birbirlerinin sıkıntılarını bu sohbetlerle gidermeye çalışıyorlar.
 
Özellikle benim gibi komşuluk ilişkilerinin sıcak yaşandığı bir mahallede doğup büyümüş olanlar, bu güzel dostane komşuluğun sürdürülmesi için daha dikkatli oluyorlar. Belki dikkatli olmaya da gerek kalmıyor. Aileden nasıl gördüysen, onu devam ettirmen bu dikkati farkında olmadan üzerinde taşıtıyor.
 
Ben ilimin Gazikemal Mahallesi'nin çocuğuyum. "Çocuğuyum" diyorum, zira sonralarım başka mahallelerde geçti.
 
Şehrimin en merkezi yerindeki Gazikemal mahallesinde genellikle dışardan gelenlerce yerli halk denilen, şehrin öz evladı olarak bilinenler ikamet ederdi. Benim dedelerimde  asırlarca neslini aynı yerleşim bölgesinde sürdürenlerdendi. 
 
Şehrimde halen varlığını koruyan, cephesi hükümet binasına, hatta valinin makam penceresine dönük, bey hamamının yanındaki sokakta bulunan, yüz yıllar öncesi atadan kalma; ahşap, üç katlı, pencereleri ahşap kafes örgülü, geniş sofaları olan evimize bitişik komşu evleri vardı.
 
Aynı heybetteki evlerde oturan komşularımızın simaları bugün de hafızamdaki yerlerini korur. 
Onlardan bir kaçı vardır ki, anılarımda hiç solmazlar. 
 
Evinin hanayında çocuklarıyla birlikte nane ezip yağ çıkardıkları ve şişelerce nane yağını toptan satış yaptıkları için kendilerine "Nane Yağcılar" denilen komşumuz, belediyede nikah memuru görevinde bulunan Abdullah efendi ve eşi Müzeyyen Hanım, kızları Mübeccel... 
Alt katlarında kiracı olarak oturan, subay eşi Şekerim Hanım (Herkesle "şekerim" hitabıyla konuştuğu için komşularca kendinden bahsedilirken "Şekerim Hanım" deniliyordu.)
 Onların bitişiğindeki evde Yüksel Teyze ve biricik kızı Hadiye. Günün her saatinde ulaşabileceğimiz komşularımızdı.
 
 Ne güzeldi eski adı Bey Mahallesi olan, Atatürk'ün şehrimize teşrifiyle 1937 senesinde ismi Gazikemal'e dönüştürülen mahallemdeki komşuluk ilişkileri...
 
Bir gün nasip olursa bu saydığım isimleri geleceğe örnek olsunlar diye, ayrıntılarıyla yazacağım. Çünkü anlatılmaya değer çok renkli ve bir o kadar da saygın kişilikleri vardı.
 
Buradan kısaca değineceklerim Bahar anne ve Münir baba.
Her ikisi de bizim evin yan sokağında oturuyorlardı. Ama evleri aynı değildi. Çünkü onlar ayrı kişilerle evli olarak, karşılıklı evlerde oturan komşulardı. 
 
Bahar annenin evi taş merdivenlerle çıkılan iki katlı, ihtişamlı bir konaktı. Münir babanın evi daha mütevazı idi. 
 
Münir baba evinin bir bölümünde radyo tamirciliği yapardı. Hani günümüzde terk edilmiş eski sevgili konumundaki radyolar.
O yıllarda radyolar en önemli teknoloji olarak evlerin baş köşelerini süslerdi. Gösteriş için değil, itinayla korunmak için.
 
Lambalı ve ahşap kaplamaydı radyolar. Arkasından ışığı görünmese, sesi biraz cırıldasa, bozuldu sanılıp Münir babaya koşturulurdu. Kısa sürede radyoyu eski haline getiren Münir baba, işinin karşılığı para pul istemezdi. Bağından, bahçesinden geliri var bilinirdi. Emeğinin karşılığı" denilip zorla veren olursa mahcup tavırla teşekkür ederek kabul ederdi.
"İyi niyetinin karşılığı ardından edilen dualar, onun geçinmesine bereket yağdırıyor" derdi büyüklerimiz.
 
Babacandı Münir baba. Kimseye kötü bir söz söylemez, hiç sinirlenmez. Herkesin nazını çeken, mahallenin sokakta oynayan çocuklarını koruyup kollayan, onlara zaman zaman şeker dağıtırken birbirlerini hep sevmeleri konusunda nasihatler eden biriydi. Mahallelinin babası mertebesine belki de bu özellikleriyle erişmişti.
 
Bahar anne; dedikodu nedir bilmeyen, kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmayan, sadece kendisine başvurulduğunda dert ortağı konumunda olan; çaresizliğe düştüğünü düşünene teselli veren, doğru yolu gösteren bir çarekardı. 
Evinde börek- çörek yapsa "kokusu gitmiştir" diye, daha kendi tatmadan çevresindeki evlere dağıttırırdı. Birinin başı ağrıdığını duysa, telaşa kapılır. "Bugün komşum yemek yapamamıştır" düşüncesiyle çorba pişirip ulaştırırdı.Yoldan yoksul birinin geçtiğini görse, evindeki yeni giysilerle üstünü donatır, karnını doyurur, cebine harçlık koyardı. Bunları gizli yapardı, ama mahalleli onun herkese karşı iyiliğini bakışlarından, narin konuşmalarından bilirdi.
Bahar anne, tıpkı ismi gibi insanın içini bazen ısıtır, bazen serinletirdi.
 
Baharın yeşilliğinin aksine, akça pakça bir teni vardı Bahar annenin. Bütün gün evinin içinde olan güneş, bu aklığı tüm yansımasına karşın karartamazdı. Kocası zengin bir tüccardı. Onca varlıklarına rağmen Bahar anne evinin bütün işlerini kendi yapardı. Yine de elleri pamuk gibi pürüzsüz ve yumuşacıktı.
 
Dikiş dikmesini en az yemek yapmak kadar iyi bilirdi. Merhametliydi. Yüreği sevgi doluydu. Bakışları hep gülümser ve gülümsetirdi. Sımsıcak ve nazik bir ses tonu vardı. Biz çocukların sokakta oyun sırasında tartıştığımızı duyarsa camı tıklatır, evinin önüne çağırır, sonra da yüksek sesle konuşmanın edebe aykırı olduğunu söylerdi.
 
Hele başakları kıskandıracak sarıllıkta saçları bulunan, ismi, bir kuş adı olan güzeller güzeli Kumru kızını evinde gören başka mahalleliler. Bahar annenin ondan başka hiç bir çocuğu sevemeyeceğini düşünerek ne çok yanılırlardı.
 
Tüm mahalleliye hiç bir insan ayırımı yapmaksızın annelik ederdi Bahar anne. Ona herkesce anne denilmesi bu yüzdendi. Hem de sadece yüzüne karşı değil, arkasından konuşulduğunda da o hep iyi anılan, hep anne olarak yad edilendi. Gazikemal Mahallesinin her mevsim baharıydı Bahar anne.
 
Artık o eskinin iyi canları yoklar, böyle daha niceleri toprağa kavuştular. Onların çocukları mı, o gün bugün görmüyorum. Kimbillir belki onlarda zamane yaşama ayak uydurmuşlardır.
Geçmişte kalmış büyükleri gibi olabilmeleri mümkün değil. Zaten artık Gazikemal Mahallesi de eskisi gibi değil. 
 
Örneğin bizim o mahalledeki ata ocağı çok yıllar önce belediyece istimlak edildi. Yerinde işlek bir trafiği olan cadde var. Evimizin arka sokağına açılan bahçe kapısı, günümüzde mevcut bey kahvehanesinin giriş kapısı şimdilerde. 
 
Ve ben o kapıya o kadar uzağım ki, artık mahallem bile diyemiyorum büyüdüğüm mekanlara. 
Sadece çocukluk anılarım kaldı o mahallede, bir de eskilikten sit alanı ilan edilmiş bazı komşu evleri. 
 
Bahar annenin, Münir babanın evleri de duruyor. Kendileri artık içeride olmasalarda, ara sıra çocukluğumu anımsamak için, evlerinin önünden geçerim. Gözlerim buğulanır. İçim bir tuhaf olur. Çünkü ne görünürler, ne de geçmişten sesleri duyulur.
 
İyilikleriyle eşdeğer oldukları meleklerin yanlarında olduklarını düşünür, sevgilerini hala taşıdığım yüreğimden duallar gönderirim. Mekanları cennet olsun.
 
Ayfer AYTAÇ - ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..