Bakan'a güvendiler ve öldüler...

Etraf toz duman…

Acılar yürekleri dağlamış…

Görevliler, bir türlü uzanmayan eli, hep uzandı gibi gösterip, halkın acıma duygularından faydalanmaya çalışıyor…

Van 1. depreminin üzerinden onca zaman geçti, hala doğru düzgün bir koordinasyon yok. 

Çığ gibi artan yardımlar, bir türlü ihtiyacı olanlara ulaşamıyor…

Televizyonların yardım kampanyalarına katılan, sözde yardım sever işadamları, isimlerini duyurup, kendi reklâmlarını yaptıktan sonra, söz verdikleri para yardımını bir türlü yapmıyorlar.

Halkı yardıma çağırmak için telefon başına geçen ve ekranlarda görünen ünlülerde, kendilerini kullananlara lanet ediyordur her halde.

Halka dağıtılan çadırlara bakıyorsun, cemaatle arası iyi olanlara, dışarıdan gelen ve her şarta ve hava durumuna uygun çadırlar yandaşlara, Kızılay’ın dandirik çadırları gariban Mehmet efendiye.

İşte bu yüzden Bitlis’in Adil Cevaz ilçesinde iki çocuk, soba gazından zehirlenerek hayatını kaybetti. Çünkü çadırlar soğuktan korumayınca, bizim uyanık Adilcevazlı, çadırın her deliğini kapatıp, içeride kömür sobası yakınca, rüzgârın etkisi ile sızan gaz iki çocuğun hayatına mal oldu.

Halk depremin etkisini yavaş yavaş üzerinden atarken, iktidar sahipleri, halkı evlerine dönmeye çağırdı. Halk oy verip 3. kez iktidara taşıdığı ve “ustalar” ın yönetimindeki iktidar partisine güvenip, Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın sözüyle evlerine girdiler.

Ancak bir doğa olayı olan deprem bir türlü durmak bilmiyor, Van’ı bir beşik gibi sallamaya devam ediyor. Halk beşik gibi sallanan evine, iktidarın (Şehircilik ve Çevre Bakanı) verdiği “Van’da bundan sonra deprem olmaz” sözüne güvenerek geri döndü. Birçok basın mensubu ve kurtarma ekibi de şehrin merkezindeki iki otele yerleşerek işlerini yapmaya başladılar.

Her şey yoluna girerken, doğa yine yaptı yapacağını…

Basın mensupları ve kurtarma ekiplerinin kaldığı iki otel ve birçok hasarlı binayı 5.6’lık bir deprem yerle bir etti!

Van’da meydana gelen bu ikinci depremde şu ana kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 13’e ulaştı. 1. Van depreminde de 605 kişi yaşamını yitirmişti. Toplam insan kaybımız 618 oldu. Bu rakamlar Kandilli Rasathanesi yetkililerinin verdiği tahmini rakamlara yaklaşıyor. Onlar 800–1000 arasında insan kaybımızın olabileceğini söylemişlerdi.

Van’da meydana gelen ikinci depremin kurtarma çalışmaları sürerken, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay maiyeti ile birlikte kurtarma çalışmalarını denetlemek için yıkılan otel enkazı önüne geldiğinde, geceyi soğukta, dışarıda geçirmiş halk tarafından karşılandı. Kendilerine yeterli yardımın gelmediğini söyleyen halk kitlesi, Sayın Beşir Atalay tarafından susturulmak istenince kıyamet koptu. Hele bir de ‘Vali İstifa’ sloganı atılınca, tetikte beklemekte olan polis, protestocu kalabalığın üzerine çullandı! Gaz bombaları ve biber gazı ile hücuma geçen polis, protestoculardan ziyade, kurtarma çalışmalarına katılan kurtarma ekiplerini hedef alınca, olan oldu ve kurtarma ekipleri işlerini bırakıp, yanan gözlerini yıkamak için su aramaya başladılar.

Protestocular mı?

Onlar bu bomba ve biber gazından fazla etkilenmeden, ara sokaklara dağılarak izlerini kaybettirdiler.

Koskocaman Başbakan Yardımcısını dinlemeyeceksin, sonra Vali’yi istifaya çağıracaksın, siz o gaz bombalarını ve biber gazını çoktan hak ettiniz!..

Ta Ankara’lardan Başbakan Yardımcısı memleketinize gelmiş. Onun karşısında esas duruşa geçip, her söylediğini niye alkışlamıyorsunuz?

Arada bir ‘Padişahım çok yaşa’ diye niye slogan(!) atmıyorsunuz?

Hem iktidarı protesto ediyorsunuz, hem de yardım istiyorsunuz! (Yanlış anlaşılmasın, vali ilde devleti temsil etse de, artık o günler geride kaldı. Şimdilerde valiler illerde iktidarı temsil ediyor.) Bu nasıl bir anlayış?

Bu iktidar statükoyu yerle bir etmedi mi?

Siz ne zaman biat edeceksiniz?

Bildiğiniz gibi biat etmeyenlerin sonu bertaraf olmaktır!..