Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Bakan Avcı'nın SBS sınavı

Bakan Avcı'nın SBS sınavı
 

Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı (1953 Bilecik)


Peygamberimizin, ‘Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz’ öğüdü yanında ‘İlim Çin’de bile olsa gidiniz’ öğüdüne rağmen İslam toplumları eğitim ve araştırma alanlarında üstünlüklerini ne yazık ki 1200’lerden sonra Batı’ya kaptırdılar. Bu yüzden olsa gerek özellikle Osmanlı çağlarında İslam öğretisi dışındaki aşnlarda gerektiği gibi yaygınlaştırılamayan bir eğitim düzeni karşılaşırız. Düşüncelerin yaygınlaştırılması ile eğitime katkıları bakımından çok önemli işlevleri olan 'matbaa' ne yazık ki Osmanlı başkentinde resmi olarak ancak 1727 Aralık ayı ortasında çalışmaya başlayacaktır. Oysa Batı, 'ağaç oyma' kalıp çıkartma uygulaması ile İ.Ö. 700'lerde Çin'de basılan ilk gazeteden esinlenerek 1430'da Hollanda'nın Harlem kentinde uygulanmaya geçtiği basın yayın işlerini günden güne yaygınlaştırmaya başlamıştır. Çin'e yakınlığımıza rağmen aradan geçen yaklaşık iki bin yıl için ne kadar yansak az değil midir? Bu bağlamda Asya, Afrika ile Avrupa'da toprakları bulunan çok uluslu, çok dilli Osmanlı Devletinin 1800'lerdeki toplumsal çözülme sürecinde de eğitimin İstanbul dışında gerektiği gibi yaygınlaştırılmadığını görüyoruz.  

1583'te Latin Katolikler tarafından İstanbul'un Galata semtindeki Saint Benoit Kilisesi'nde açılan ilk yabancı okudan sonra ABD misyonerleri 1824'de Beyrut'ta ilk Protestan okulunu eğitime açarlar. Protestan olmayan Hristiyan yurttaşlarımızın bazı tepkilerine rağmen ağırlıklı olarak ABD, İngiliz ve Franasız destekli olarak ilköğretimden yüksek öğretime kadar açılan yaklaşık beş yüz (500) kadar Yabancı Okullar ile onlara hizmet eden matbaalar ile hastanelerin açılmasına izin verilmesi ne yazık ki onların çok yönlü etkinliklerini artırarak Osmanlı’yı çökerten etkenler arasında gösterilebilecek bir gerçeğimiz. Bu yüzden olsa gerek Osmanlı çağlarında çeşitlendirilerek yaygınlaştırılması bakımından pek dile getirilmeyen eğitim Cumhuriyet’le birlikte öğretmen yetiştirilmesinden okulların yurt çapında dağıtımına kadar geniş bir uygulama alanı bulur.

Batı’ya karşı direnebilmek için olsa gerek, yıllarca ‘her şeyin başı eğitim’ diye diye büyüdük. Temizlikten üretime, araştırmadan meslek erbabı olmaya kadar eğitim gerekir. 1950'lerde eğitimin yaygınlaştırılması çabalarının da etkileri olsa gerek oldum olası eğitim konusunda duyarlıyım. Eğitimin açmazları konusunda pek çok anne baba ile okumakta olan gençlerimizin de ne kadar dertli olduklarını bilmeyen yoktur sanırım. 1960’ın nisan başında ilkokul beşinci sınıfta öğretmenimiz Mustafa Tabakay’ın bizden alınarak atanması karşısında arkadaşlarımızdan bir kaçı ile başlattığımız başkaldırıdan sonra bu konudaki tepkilerim hiç bitmedi.

Biliniyor ki iktidarların yıldan yıla önem vermeye başladığı eğitim işleri 'gelen vurdu, giden vurdu' yarışı ile gençleri de yakınlarını da bezdirdi artık. Bu yolda AKP iktidarı da başarılı bir sınav veremedi bence. 1960’lardan beri gelen çalkantılı eğitim açmazlarını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Çünkü söz konusu çalkantılı durum, eğitim süreçlerinden yardımcı kitaplara, öğretmenlerin konut sorunundan okulların onarımına kadar çoğalarak devam ediyor ne yazık ki. Gelmiş geçmiş bütün iktidarların eğitime yaklaşımlarını, ‘çala çala bir havaya döner’ biçiminde gördüklerini anladım sonunda. Özellikle 1950'lerde başlatılan gelişigüzel öğretmen atamaları ile öğretmen sürgünlerinin eğitimi olumsuz yönlerden nasıl etkilemekte olduğunun irdelenmesi ise başlı başına bir sorundur.

Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, SBS konusunda dün, ‘Bu yıl son kez yapılacak’ dedikten sonra, ‘Yeni sistemde çocuklar özel yetenekleri ile ve öğretmenlerinin kanaatiyle’ değerlendirileceğini ve ‘üniversitelerin de kendi sınavını yapabileceğini’ açıklamış. Demek ki dört yıl kadar önce dönemin ilgili bakanı da SBS’nin kaldırılacağını söylemiş olsa bile sorun uyutularak bekletiliyordu.

Nasıl olsa para çok, zaman su gibi, gençlerin ömrü sınav, başarıya ne ödül ne de iş var. Bakan Avcı bu alanlardaki gecikmeler için kendisinden önceki bakanlara dava açsa ne güzel olur değil mi? Çünkü onlar, bana göre bu tür sorunlar ile dile getirilmeyen daha niceleri için hiç bir çözüm getirmeden çekip gittiler. Bakan Avcı Siyaset-Ticaret-Başarı ve İş denklemini nasıl çözebilecek.

Eğitimdeki 4+4+4 düzenlemesinin 2012’deki yasalaşması sırasında TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı olarak Bakan Avcı dün, ‘4+4+4 dönüşüm süreci kolektif bir çalışmadır. 15-20 yıldır önerilen çözümlerden yapılmış bir çalışmadır’ dedikten sonra liselerdeki karmaşa için, ‘Programlar çoğaltılacak. Eğitim çeşitlenecek. Okul türlerini azaltmaya yönelik çalışmalarımız var’ açıklaması her şeye rağmen eğitim alanında suların durulmayacağının kanıtı değil de nedir.

Oysa eğitim süreçleri gençlerin beyin gelişimleri boyunca öğrenebilecekleri yanında olumlu kişilik sahibi olabilmeleri için uygun davranış değişikliklerin sağlanabileceği niteliklerin toplamıdır. Eğitim süreçleri boyunca gençlerin sıkboğaz edilmeleri ve masrafa boğulmaları gibi saçmalıklara artık bir son verilmelidir.

Ayrıca ilköğretim çağındaki öğrencilere her türlü mikrop üremesine açık çiğ süt yerine her yörenin özelliklerine göre değişlik ürünlerin sunulması daha akıllıca bir çözüm olmaz mı, diye de sormak istiyorum. Eğer iktidarın Çiğ Süt Üreticilerine verilmiş bir sözü yok ise öğrencilere yer fıstığı, fındık, portakal, mandalina, muz, kivi, elma, armut, ceviz, incir, salatalık, erik, kayısı, su, çörek, pekmez, bastık gibi besleyici yöresel ürünler neden sunulmasın, değil mi?

Bence her alanda olduğu gibi eğitim alanında yaşanılan sorunları özünde de ilgili bilim alanlarında bize göre çağdaş yaklaşımları içeren orta yola dönük kuramsal yaklaşımların bulunmamasıdır. Kaldı ki bir toplumun eğitim, kültür, maliye, basın yayın, adalet, güvenlik ve bilimsel araştırma gibi alanları, gelip geçici ve çıkarcı Siyasi İktidarların erişiminden bağımsız olmalıdır. Böylece ‘enine boyuna düşünülmeden, ‘ben yaptım oldu’ gösterişi yanında ‘oy avcılığı için her yolu mubah görmek’ açıkgözlülüğü de engellenmiş olmaz mı?

Biliyoruz ki Siyasi İktidarlar emek sömürüsünü de içeren Sermaye Kesimi için her türlü uzlaşma ve denge peşinde kul köle gibi koşarken (yasalar ve yönetmelikler çıkartmak anlamındadır, bu koşu) sorun gençlerin ve geniş toplumun eğitimi ve dirliği için var olan alanlardan esirgenmektedir.

Bakalım Bakan Avcı öncelikle SBS’nin kaldırılması konusunda nasıl bir sınav verecek. Peşinden de ’15-20 yıllık çözümlerden yapılmış bir’ miras olarak önünde duran (4+4+4) sarmalının iyileştirilmesi konusundaki tasarılarını çağdaş eğitimin gerekleri doğrultusunda nasıl gerçekleştirebilecek, umarım yakında anlayacağız.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..