Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Eğitim
 

Bakan haklı, o başa bu maaş!

Bakan haklı, o başa bu maaş!
 

BAKAN


Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Eğer bu ülkede en yetenekli insanlarımızı ögretmenlige yönlendirebilirsek, ögretmenlerimizin başarısını arttırabilirsek, arkasından çalisma şartlarının iyileşmesi, ücret ve maaşlarının arttırılması çok daha kolaydır” dedi. 

Sn bakan, bu konuşmasıyla aslında şunu demek istiyor: Bu ülkede yeteneksiz, vasat, sıradan, insanlar ögretmen oluyor ve bu başlar (kafalar) değişmeden bu maaşlar değişmez diyor. Şimdi bu noktada Sn Bakan haklı çünkü yaklaşik yedi yüz bin (700.000) kişilik bir camiada Milli Eğitim Bakanı olmaya namzet bir ögretmen çikmamis ve eğitim gibi çok ciddi bir konuyu yönetmek işletmeci birine düşmüşse bu vizyonsuzluğun, yeteneksizliğin, basiretsizliğin kanıtıdır ve öğretmen maaşlarının kuşa dönmüş olmasının sebebi de budur. Sn bakanın, sözlerinde ve davranışlarında ögretmenleri küçümseme, yerme, hatta biraz tepeden bakma gibi bir tutum sergilediği bir gerçektir. Sn ÖMER Dinçer’in bu tutumu, belki de bir anlamda ögretmenlerle ilgili yıllardır toplumun bilinç altında toplanmış olan tortulaşmanın dışa vurumudur.

Lakin! Bizde, bir işletmeci olarak Sn bakanın eğitimden ne kadar anladığını merak ediyoruz doğrusu. Anaplı eski bir bakan olan Yılmaz Karakoyun’ludan dinlemiştim. ‘Devlet vereceği maaşi işin önemine göre belirler’ demişti. Sn bakanın yukarıdaki sözleri bunu aynen teyit eder mahiyettedir. Şimdi! Burada, fayda yaratma perspektifinden bakılınca, gelinin noktada ülkemizde toplum ve yetkili kişiler nazarında ögretmen/okul algısının faydasız, önemsiz, değersiz bir anlayışa büründüğü gerçeği karşimızda gün gibi durmaktadır. Düşünün! Yedi yüz bin kişilik bir camia, Yunanistan nüfusu kadar bir kitleye direk hitap eden ve bir ülkenin geleceğini yetiştirmekten sorumlu insanlar hakkını, hukukunu aramaktan, korumaktan mahrum. Çünkü ortada özgüven, öz değer ve öz saygı eksikliği gibi özgüllükle ilgili ciddi problemler var. Sözün şurasında şunu söylemek gerekir ki; Eğer, bir hakkı elde etmek istiyorsak, öncelikle kendimizin onu hak ettiğimize yürekten inanmamız gerekir. Ögrenciyi yüksek ögrenime hazırlama işinin dershanelere ihale edildiği bir ülkede, devlet okulları doldur, başinda dur, boşalt durumuna, Ögretmenlere de bu işi yapan inzibat görevi düşmüştür. Okumayan, yazmayan, konuşmayan, spor yapmayan dahası düşünmeyen bir beyine beklemekten başka ne iş düşebilir ki. Bir filoz derki; düşünmeyen bir beyin ölmekte olan bir beyindir. Ölmekte olan bir meslek mensuplarını kim başinda taç yapacak ki! Yapılan bir araştırmaya göre ögretmenlerin sadece % 5 ayda bir ya da iki kitap okuyor. Oysa okumak gibi bu kadar güçlü bir silahı kullanması gereken ögretmenlerin maalesef okuma konusunda okulda kaldıkları bir gerçektir. Oysa okumayan bir ögretmen oku olmayan bir savaşçi gibidir onun herhangi bir hedefi olmadığı gibi o sadece kolay bir hedef tir.

Üzücü olan bir diğer konu, ögretmenlerin acayip bir uygulama neticesinde sırf 60- 70 TL fazla maaş için aldıkları uzman ögretmenlik payesidir. Oysa ögretmen adıyla sanıyla ögretmen olarak ögretmendir. Düşünün! bu mesleğin manevi kuvvetinden dolayı peygamberlere dahi ögretmenlik atfedilmiştir. Bu anlamda 60-70 TL’ lik maddiyat için alınan uzmanlık payesi, ögretmenligin manevi kudretini zayıflatmaktan, anlamını daraltmaktan, asli algısını bozmaktan, ruhunu daraltmaktan başka bir işe yaramaz. Yaramadığı da sn bakanın ifadesiyle ortadadır. Bu anlamda uzman ögretmenler baltayı ayaklarına vurmaktan başka bir şey yapmamış oldular.

Lakin! Sn bakanın da yanıldığı bir konu var. Kalitenin artması için kişilerin değil kafaların değişmesi lazım düşünün ucuz bir kumaşi ne kadar iyi boyarsanız boyayın ne kadar iyi ütüleyip ambalajlarsanız ambalajlayın onun kalitesi artar mı? Hayır! Bundan dolayı kumaşin kalitesini arttırmak için doğasından, dokusundan başlamak gerektiği gibi, ögretmenin kalitesini arttırmak içinde kafaların içindeki değişimden başlamak gerekir. Çünkü tarih bize şunu ögretmistir ki, herhangi bir durumu içsel değişim olmadan, dışarıdan devirmeye çalisanlar devirdiklerinin altında kalmaya mahkum olmuşlardır.

Şimdi Sn bakan dahil, herkes önce kendisinden başlamak üzere iş başina!

Benim hikayeme gelince iki kez miletvekili aday oldum lakin seçilemedim. Milli Eğitim bakanı olup, Türkiye’nin uzaydaki geleceği dahil, ülkemizi topyekun geleceğe sevk edecek A’ dan Z’ evrensel ve ulusal değerler bütünü bir eğitim programı hazırlamayı çok isterdim.

Üstat

N.FAZILIN DEDEĞİ GİBİ!

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çinar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çirak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

(m.ali şirin tarih ögrt) 

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..