Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Baklava yedin mi?

Baklava yedin mi?
 

Dün  eve mutfak alışverişi yapmak için eşimle beraber büyük marketlerden birisindeydik. Alışveriş yaparken bir bey ve yanında Türk olmadığı her halinden belli bir gençle gözgöze geldik.

Beyefendinin çaresizliği gözlerinden okunuyor. Bize hitaben :

- Yav İngilizce biliyor musunuz? Bizim yeğen bişeyler istiyor da anlamadım.

Aradaki akrabalık ilişkisini halen çözebilmiş değiliz. Çünkü yeğen bildiğimiz Avrupalı, beyefendi de bildiğimiz Gaziantepli bir Türk vatandaşı. Yardımcı olabileceğimizi söyledikten sonra misafirin çeşitli yiyecek ve içecek almak istediği anlaşıldı. Teşekkür edildi, önemli olmadığı söylendi derken bir müddet sonra market çıkışında tekrar karşılaşıldı. Neredeyse yanyana yürüdüğümüz  için konuşmalarına kulak misafiri olduk. Evsahibi beyefendi Türkçe bilmeyen misafirine baklava ısmarlamak istiyor.

- Baklava yiycen mi?

- ???

- Baklava yedin mi sen daha önce. Gel baklava ye.

- ???

Allah'tan vücut dili diye bir iletişim yolu var. Ev sahibinin ısrarlı baklava ısmarlama teklifi karşısında cevabın olumsuz olduğu bir şekilde taraflar arasında  anlaşıldı, arabaya binip gittiler. Tek kelime bile İngilizce bilmeyen beyefendinin iletişim sağlama ve misafirini memnun etme konusunda ki çabası takdire değerdi.

İlkokulda  ulusumuzun özelliklerini öğrenirken üst sıralarda "misafirperverlik" vardı. Ben çocukken çat kapı misafir gelirdi veya misafirliğe gidilirdi. Kimse kimseden rahatsız olmaz, çaylar yapılır,mutfaktan çayın yanında yenmek üzere bisküvi ve benzeri artık ne varsa çıkarılır, güle oynaya sohbetle beraber yenilirdi

Gelişen teknoloji, değişen ve zorlaşan hayat koşulları derken özellikle büyük şehirlerde herkes kendi kabuğuna çekildi. Apartman komşumuzu bile tanımaz olduk. Ankara'da yaşarken son oturduğum apartmanda 44 daire vardı. Apartman önünde cenaze arabasını görünce bir vefat olduğunu, ambulansı görünce hasta olduğunu, gelin arabasını görünce düğün olduğunu anlıyorduk. Aynı kattaki komşularımızla ilişkimiz selamlaşmaktan ibaretti.

Doğup büyüdüğüm Eskişehir'de komşuluk, arkadaşlık  ilişkileri  o yıllarda çoğu yerde olduğu gibi sıcaktı. Çalışan bir annenin çocuğuydum. O zamanlar  etüt ve benzeri olmadığı için ilkokul yıllarımda yarım gün evde yalnız kalmak zorundaydım.Annem akşam eve döndüğünde o gün neler yaptığımı, saat kaçta sokağa çıkıp içeri girdiğimi bilirdi. Çünkü komşular benimle ilgili rapor verirdi:) Susayınca kendi evimize bile gitmez giriş kattaki komşumuzdan su isterdik. Bir komşu bebeğinden dolayı bakkala gidemezse ekmeğini, sütünü artık ne lazımsa komşu çocuklarından biri alıp getirirdi. Şimdi nerde? Kimsenin kimseden haberi yok maalesef.

Günümüzde küçük şehirlerde durum biraz daha farklı neyse ki.Örneğin burada, Gaziantep'te hala yeni taşınan daire sahibine apartmanın eski sakinleri hoşgeldine gidiyor. Evde pişen pasta börekten komşuya da bir tabak gönderiliyor. Bir dükkana alışveriş veya sadece bir şeyler sormak için girdiğinizde dükkan sahibi çay veya bu yörenin meşhur içeceği olan zahter ikram ediyor. İçmek istemezseniz üzülüyor. Adres sorduğunuzda canla başla anlatmaya çalışıyor. Kısacası insani ilişkiler daha samimi ve Türk milletinin "misafirperver" özelliğine çok daha uygun.   

Gerçekleşmesi pek mümkün görünmese de umarım gün gelir okullarda öğrendiğimiz  "Türk milleti çalışkandır, doğrudur, hoşgörülüdür, yardımseverdir, misafirperverdir..." gibi meziyetlerimizi milletçe tekrar kazanırız.

    

 
Toplam blog
: 47
: 607
Kayıt tarihi
: 11.01.12
 
 

Dünyayı güzellik kurtaracak... ..