Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bakmak ve görmek

Biz insanoğlu nedense hep gördüklerimizle kısıtlıyoruz yaşamı. Her şeyi görünenden ibaret sanarak yaşamın sadece bir boyutunu yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi. Oysa yaşam gizli güzelliklerde saklıdır. İşte bakmakla görmek arasındaki fark da buradadır.

Günlük yaşamın koşuşturmacası bir çok şeyi hiç fark etmeden yaşamamıza sebep oluyor. Bir başkası fark edip size “Aaa! Bunlar ne güzel çiçeklermiş böyle” demese bazen her gün yürüdüğümüz yolun kenarına ekilmiş güzellikleri bile göremeyeceğiz neredeyse. Sanırım alışkanlıklara fazla alışık insanlarız. Sanırım çok görünenin bir zaman sonra görünmez olması bu alışkanlıkların bir eseri artık.

Her gün güneş doğup batıyor, her gün gece sabahı sabah geceyi izliyor, sevdiklerimiz şu an zaten yanımızda, hayat böyle gidiyor işte! Hiç düşündünüz mü ya bir gün böyle olmazsa? Ya çizdiğiniz ve bir çerçeve ile sınırlandırdığınız yaşam tablonuz bir gün parçalanırsa! Yanımızda olan insanlar bir gün yanımızda olamazlarsa, bizi yaşatan bu doğa bir gün yok olursa… Ya bir gün güneş çizdiğimiz o tabloda dağların ardından bir daha doğmazsa! Hiç düşündünüz mü?

Çoğumuz düşünmedik, itiraf edelim. Doğrusu düşünmek işine gelmiyor insanın. Zaten var olan bir şey için niye kafa yoralım ki! Alışmışız olmayanın ve kaybedilenin ardından yakınmaya!

Hiç güneş tutulmasını izlediniz mi? İzlerken sizce bize neyi anlatmak istiyor merak ettiniz mi?

Gündüz gök yüzüne baktığımızda fark edemediğimiz ay “İşte ben buradayım. Beni göremeseniz de gündüzleri de ben buradayım!” diyerek kendini gösteriyor. Güneş ışınları altında kendini gösteremeyen ay demek istiyor ki “Her şey görünenden ibaret değildir. Bakmak değil görmeyi bilmek gerekir. Bazen görünmeyeni bile, bilerek görmeyi…”

Doğa bize her şeyin bakıp geçilecek kadar basit olmadığını ve her şeyin görünenden ibaret olmadığını öyle güzel anlatıyor ki! Güneş tutulması buna sadece bir örnek.

Küçücük bir çekirdek içinde koca bir ağacı saklıyor…Ağaçlar oksijeni… Küçücük bir hücre bile içinde milyonlarca bilgi taşıyor… Dünya kurulmuş bir makine gibi durmaksızın dönüyor ve canlılara hayat sağlıyor… Tüm bunları izliyor ve her geçen gün şahit oluyorken acaba yeterince iyi bakıp görebiliyor muyuz?

Çevrenize, doğaya bir de bu açıdan bakın. Bize anlattığı o kadar çok şey var ki! Sahip olduğumuz duyularımızı doğru kullanmayı bildiğimizde tüm bunlar bizi gitmemiz gereken yola götüren rehberler oluyorlar. Çizdiğiniz yaşam tablolarını çerçevelemekten vazgeçin ve durup bir an olsun bunu kendinize sorun! “Nereye gitmek isterken nereye gidiyorum?” Cevabı bulmak içinde lütfen doğru yere bakın ve görmeyi deneyin.

 
Toplam blog
: 16
: 1747
Kayıt tarihi
: 17.12.08
 
 

1984 yılı Nisan ayının 16'sında Ankara'da doğdum. İlköğretim ve liseyi Ankara'da, lisans eğitimimi P..