- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bal arısı
Bildiğimiz bal arısı, sadece yarım kilo bal yapabilmek için, meğer tam üç milyon yedi yüz elli bin çiçeği ziyaret ediyormuş.
Ayrıca, bal arıları bir peteği doldurabilmek için yüz milyon civarında çiçeğin nektarını emiyor ve yüz bin kilometre kanat çırpıyorlarmış.
Ne tuhaf değil mi?
Tam bunları yazarken bir balarısı geçti
Yokuştan aşağı freni patlamış bir misket gibi hızlanan motorla geçiyorken yanımdan.
Önce dağ çileklerinin, sonra doğayı yeşile boyayan çam ağaçlarının kokusu doldu içime
Ellerimle özgürlüğü yakalamak üzereyim
Yüzümde aptal bir tebessüm
Rüzgârın sesinden çalan müziği duymak epey zor
Denizin rengi ışıl ışıl
Paletinde yalnız mavi rengi kalmış bir ressam koca bir yorgan gibi örtmüş tüm Karadeniz’i
Martılar ve kayıklar hep bildiğim gibi
Uzun sahil alabildiğince temiz
Sahilin sonundaki bankın yanına çekti motorunu
İnsanları, gürültüyü ve telaşı arkasında bıraktı
Oturdu
Güneş değmemiş bacaklarının beyazlığını savunmasız bırakan şile bezinden bir etek vardı üstünde
Derin bir nefes aldı…
Hasır çantasında çıkardığı şarabını bardağına doldurdu
Tam güneş batıyorken ve kızıla boyamışken gökyüzünü kadehinden bir yudum aldı
Sonra bir yudum daha, bir yudum daha
Üstündeki şile bezinden olan beyaz elbiseyi ve hasır çantasını kuma fırlattığı gibi bırakıverdi kendini mavi sulara
Rüzgâr kısa kıvırcık saçlarının arasında dans ediyor, deniz dalgaları haylaz bir kedi gibi bacağına değiyordu
Tam bir saat on dakika çıkmadı sudan
Suda durmaktan buruşan narin tenini, ince belinden akan su damlacıklarını havluyla kuruladı
Çantasından çıkardığı şilteyi serdi kuma, uzandı
Manzarayı seyre daldı
Tam içi geçiyordu ki beyaz bir köpeğin sularını üzerine silkelemesiyle irkildi yerinden
Denize koyduğu buz gibi şarabından bir kadeh daha doldurdu
Kurnaz bir bal arısı yanaştı yine yanına, ıslak tenine usulca değdi ve gitti
Hava kararmaya başlamıştı
Toparlandı.
Beyaz bankın yanına çektiği motoruna atladı
Arkasına dönüp son bir kez daha manzaraya baktı
“Yaşamak ne güzel şey” diye haykırdı kadın
Gazladığı gibi kayboluverdi yokuşun başından…