Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bal yiyemem

Bal yiyemem
 

Beş yaşlarındaydım, köyde evin önünde oynarken bir hareketlenme olmuştu, herkes sedyede getirilen adama doğru gidiyordu. Kırk yıl sonra hala gözümün önünde. İki uzun tahtaya bir çarşaf gererek yaptıkları sedyenin üzerinde ellerini yukarıya doğru uzatmış bir halde kaskatı görünen bir adam getiriyorlardı. Kimileri "ölmüş mü?" diye sorarken başkaları bal tuttuğunu söylüyordu.

Bizimkiler, çocukken bize bal yedirmeye korkarlardı ve kendileri de az yerlerdi. Büyükbabamın baldan bir parmak alıp sadece o kadarını yediğini anımsıyorum. Bizim oralarda arıların o zamanın tamamen doğal koşullarında, bazı özel çiçeklerle yaptığı bal biraz tehlikeliydi, çok yenildiğinde hiç şakası olmazdı.

O günlerde bala karşı oluşan çekingenliğim artık bal yememin bir tehlikesi kalmadığı zamanlarda da sürdü. Balın kokusuna da bir tepkim oluştuğu için hiç bal yemedim.

Bizim kovanlarımız yoktu ama komşularımızda olurdu. Arıların uçuşmalarını, kovanın önünde toplanmalarını izlerdim. Kafasına ince tel örgülü bir başlık takıp, eline de duman çıkartan bir alet alıp kovanı açıp oradan petekleri alırken yakından izlememize izin vermezlerdi. Arıların o sırada ne yapacakları belli olmaz diye bizi uyarırlardı. Dağda, taşta büyüyen üzerlerinde küçük mor (1) çiçekleri olan bitkilere ağu çiçeği derlerdi. Herkesi tutan balları bu çiçeklere gelen arıların yaptığını anlatırlardı.

Birkaç yıl önce İnebolu’da bir arıcılık kursu açılmış, babam da o kursa gitmiş. Sonra arıcılık yapmadı, aslında yapsa iyi yapardı. Arılarla ilgili öğrendiklerini anlattıkça arılarla ilgili ben de birşeyler öğrendim ama bal yememe alışkanlığım değişmedi.

İki yıl önce Van’ın ünlü kahvaltı sokağında çeşit çeşit yiyeceklerle hazırlanmış kahvaltı masasının en ilgi göreni ballı kaymaktı. Garsonu çağırıp tabakta yalnızca kaymak olmasını istediğimde garson da masadaki arkadaşlar da şaşırdılar. Bal yemeyen birisi olabilirmiş demek ki.

(1) Benim aklımda rengi mor kalmış. Belki eflatun, belki de koyu bir pembeydi. O renkleri hiçbir zaman tam öğrenemedim.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..