Bal

Bal, doğanın insana en güzel armağanı. Bütün şifaların bitkilerde toplandığı, bütün bitkilerin'de balda bir araya geldiği bilinen bir gerçek. Yapılan laboratuvar çalışmalarından edinilen bilgilere göre bal aynı zamanda bir antibiyotik özelliğine sahiptir. Hipokrat zamanından beri bir tedavi aracı olarak değerlendirilen balı Mısırlılar cerrahi tedavilerde kullanırlardı. Kalp ve damar rahatsızlıklarında, soğuk algınlıklarında, mide ve oniki parmak bağırsağı yaralarının tedavisinde balın rölü olağanüstü büyüktür. Kalp hastalarına doktorun tavsiye ettiği ölçüde verildiğinde bal kan bileşimini normalleştirir, kırmızı kan hücrelerini artırır tansiyonu normalleştirir, sinir sistemi bozukluğunda uykusuzluk hallerinde en iyi tedavi edici olan balın cilt bakımındada önemli bir yeri vardır. Süt yumurta sarısı ile karıştırılan bal maske halinde temizlenmiş yüze sürüldüğünde cildin canlanması ve yumuşaması sağlanmış olur. En ağır yanıklarda bile krem yerine kullanılan bal yaranın iz bırakmadan çabuk iyileşmesini sağlar. Balın temel karışımı çiçek tozudur. Bir kilo balda 6000 çiçek tozu bulunduğu belirtiliyor. Bal bitkisel proteğin açısından çok zengindir. Balın bileşiminde yüzde 18 oranında su, yüzde 38.08 oranında üzüm şekeri, yüzde 39 oranında meyve şekeri, yüzde1.3 oranında sakkaroz, yüzde 4.8 oranında dekstrin, yüzde 1.9 oranında minarel maddeler, yüzde 0.1 oranında organik asitler, yüzde 0.45 oranında bitkisel proteğinler bulunur. b2 ve b6 vitaminleri yüksek oranda bulunurken diğer vitaminlerin oranı düşüktür. Vucuttaki yağların erimesine'de yarayan bal içinde bulunan su miktarı ne kadar fazlaysa bozulmadan saklanma süresi o kadar uzun olur. Doğanı bu üstün harikası olan balı sürekli elde edebilmeyi büyüleyici bir dünyanın işçileri olan bal arılarının akıl almaz bir disiplin içinde çalışmalarına borçluyuz.