Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Balans ayarı yapan kim?

Balans ayarı yapan kim?
 

"Balans ayarı" tabiri, otomobil tamirciliği terimi iken, 28 Şubatın "kudretli generali" Çevik Bir tarafından devlet ve siyaset terminolojisine de katılmıştı.

Çevik Bir, 28 Şubat post-modern darbesiyle; siyasete "balans ayarı" yaptıklarını söylemişti. Aslında, Tükiye çok partili demokrasiye geçtiğinden beri, bu balans ayarları sürekli yapılıyordu ama böyle ifade edilmiyordu.

27 Mayıs darbesinin "balans ayarı" yapmakla kalmayıp arabanın şoförünü ve muavinlerini de ipe çektiğini hepimiz biliyoruz. Ondan sonra da ortalama her on yılda bir bu "balans ayarları" sürüp gitti.

Ama bugün geldiğimiz noktada anladığımız şudur ki, bu balans ayarları arabanın öndüzeni bozulduğu için yapılmamış; aksine bu "balans ayarı" yapma fırsatı doğsun diye, özellikle arabanın öndüzeni bozulmuş...

Bir ara benim oturduğum semte, gece yarısı arabaların lastiklerini delen bir "sapık" dadanmıştı. Başka hiç bir zarar vermiyor; sadece arabaların lastiklerini kesiyordu. Bu iş o kadar yoğunlaştı ki, ertesi gün lastik tamircilerinde kuyruklar oluşuyordu.

Polis söz konusu "sapığı" bulmakta fazla gecikmedi. Meğer, mahallenin lastik tamircisi, kendisine iş çıksın diye, arabaların lastiklerini kesiyormuş...

Bizim ülkenin "öndüzencileri" de, kendilerine iş çıksın diye benzeri bir iş yapmışlar bugüne kadar...Elbette bunların "balans ayarı" nın maliyeti ile, bizim mahallenin "lastik tamircisi" nin maliyeti kıyaslanamayacak kadar farklı oldu.

Merhum Özal'la birlikte biraz gözlerimiz açılmış ve sivil siyaset halktan aldığı yetkiyi hakkıyla kullanmaya başlamıştı. Demek ki, bu ülkeyi siviller de en güzel bir şekilde idare edebilir, diye tam inanmaya başlıyorduk ki, Özal öl/dürül/dü ve 28 Şubatla birlikte vesayet yeniden ön aldı...

AK Parti'nin tek başına ve iki defa üst üste iktidar olmasının getirdiği siyasi istikrar ve konjonktürel değişiklikler Türkiye'yi "muhkum olduğu" vesayet rejiminden kurtulmaya itiyor...Ama toplumun bir kesimi- bir kesim aydınları- bu itelemeye karşı ayak sürüyor...

Mehmet Ali Birand'ın dün yazdığı "AKP askere balans ayarı veriyor" başlıklı yazı çok ses getirdi. Bugün de Hasan Cemal, Birand'ın bu yazısı üzerine yazmış; Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç'ın bugünki konusu da son günlerde fazlasıyla dillendirilen "demokratik dikta" serzenişlerinin "kahramanları" olmuş...

Demek ki, bizim gibi ömrü bir "vasi" yönetimi altında geçmiş ülke insanları, kendi kendilerini idare edebileceklerine inanmıyorlar. Eğer, bir vasimiz giderse, yerine kim gelecek kaygısı var...Bugüne kadar asker vesayetli rejimden şikayetçi olanlar, bugün "o giderse yerini kim alacak" korkusuna kapıldılar...

AK Parti'nin, üst üste aldığı başarılı sonuçlar ve Türkiyenin giderek daha demokratik bir ülke olma çabaları vesayetin rahatlığı içinde "yan gelip yatanları" rahatsız ediyor; uykularını kaçırıyor... Oysa, bugün Radikal'de İsmet Berkan'ın yazdığı gibi, Türkiyenin vesayetten kurtulup gerçek bir demokrasiye erişmesi için daha yenecek çok fırın ekmek var.. Yani korkmaya gerek yok!!..

Galiba, az oksijenli ortamlarada yaşama alışmış bir kuşak, bol oksijenli ortamda "zehirlenme" korkusu yaşıyor. Görülen o ki, ancak bizden sonraki kuşaklar bol oksijenli gerçek bir demokratik hayatı içselleyebilecekler... Bizim gibi, darbelerin darbesiyle zedelenmiş ruhların "tam bağımsız" düşünme yeteneği kısıtlanmış belki de..

Ya da, bir kanadı kırılmış kuş misali bizim kuşakların özgürce uçması imkansız.. Ancak bizden sonrakiler, bizden öğrendikleriyle ama çift kanaklı olarak özgürce uçabilecekler...

Elli yıldır yaşadığımız darbeli ve vesayetli dönemler bünyemizde sandığımızdan daha büyük yaralar açmış anlaşılan; şimdilerde bunların farkına varabiliyoruz.. Ömrünü özgürlük hayalleriyle geçirdiği halde, affedilce dışarıya çıkmaktan korkan "müebbed mahkumları" gibi olmuşuz...

Kolay atlatılacak bir travma değil bizimkisi ama yine de atlatmaya çalışacağız başka çaresi yok.. Türkiye daha fazla zamanın gerisinde kalamaz çünkü..

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..