Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '16

 
Kategori
Deneme
 

Balık gözüyle gördüğümüz dünya

Balık gözüyle gördüğümüz dünya
 

Balık gözüyle bakıyoruz dünyaya, yamuk görüyoruz.


Balık gözüyle bakıyoruz dünyaya. Dengesiz, düzensiz bakıyoruz.

 

Denge düzen bilmediğimiz için öyle bakıyoruz.

 

Doğup büyüdüğümüz dünyada var olduğumuz günden beri birileri ya sürekli olarak ya da ara ara müdahaleler ederek doğal görüş alanımızı bozdu.

 

Sonra okullar, sonra basın yayın organları, gazeteler, televizyonlar bozdu.

 

Siyasetçiler bozdu doğal görüş alanımızı.

 

Her şeyi çarpık, yamuk, yanlış görmeye başladık.

 

Dışarıdakilerin değil ama yanımızda durup da bizi yanıltanların çoğunun da suçu kabahati yoktu aslında. Onlar da başkalarından aldıklarını sunuyorlardı bize, iyi niyetle, samimiyetle, ciddiyetle ve bazen coşkuyla.

 

Evdeki bireylere balık gözüyle bakıyoruz. İş yerindeki insanlara balık gözüyle bakıyoruz. Askerlere, doktorlara, ağalara, marabalara, devleti yönetenlere, patronlara, yöneticilere, çalışanlara balık gözüyle bakıyoruz.

 

Yaşadığımız, tanık olduğumuz, gündemimize şu ya da bu şekilde sokulan olaylara yamuk bakıyoruz.

 

Yamuk bakınca yamuk görüyoruz. Yamuk görünce yaptığımız her türlü soyut ya da somut eylemle, katkıyla bizler de sürekli olarak bir şeyleri daha da yamuklaştırıyoruz.

 

Elbette doğru gördüklerimiz de var. Her şeyi de tersten görmüyoruz, balık gözüyle bakıyor olmamız bizi bozmaya yetiyor. O şekilde bakarken gördüklerimiz orijinal biçimlerinden çıkıp yamuklaşıyorlar.

 

Yetersiz kültür ve vizyon, yanlış ya da zaman içerisinde, insandan insana geçerken zarar görmüş, özünden aslından kopmuş inançlar ve gelenekler bu durumların baş sorumlusu.

 

Peki, bu etkiler olmasaydı, insan doğal koşullarda kendi halinde ve özgürce büyüme şansı bulabilseydi bütün bu yamukluklar ortadan kalkar mıydı diye sorsaydınız yanıtım çoğu kez ve pek çoğu ortadan kalkardı derdim.

 

Belki doğal koşullarda insanların etkisi altında kalmadan yaşarken de insanoğlu kimi olaylardan  fazlasıyla etkilenerek doğal vizyonunu, bakış açısını yitirirdi ama günümüzde maruz kaldığı etkilerle yitirdiklerinin yanında bu kayıp önemsiz kalırdı.

 

Doğal koşullarda kendi halinde var olan insan olası doğal riskleri en saf ve uyanık haliyle görür, önlem alır, kaçar kurtulur ya da karşı koyardı.

 

Doğal koşullarda insan, insan eli değmiş ve ne sonuç vereceği önceden belli olmayan durumlarla karşılaşmaz, doğanın saf ve her defasında benzer sonuç veren birimlerinin davranışlarını öğrenir, daha akılcı tepkiler geliştirir, daha uygun çözümler bulmayı alışkanlık haline getirebilirdi.

 

Balık gözüyle bakıyoruz dünyaya, yamuk görüyoruz.

 

Gerekli şeyleri bir yana bırakıp gereksiz olanlarıyla haşır neşir oluyoruz.

 

Çözülmesi gereken sorunlarımızı görmüyor, ilgisiz, gereksiz sorunların ardına düşüyor; hiç gereği yokken onlarla ilgili bir şeyler başardığımızda da mutlu oluyoruz.

 

Çok yanılıyor, yanıltılıyor ama anlamıyoruz.

 

Kaygılarımızın, kırgınlıklarımızın, kızgınlıklarımızın çoğu anlamsız, gereksiz nedenlere dayanıyor.

 

Kişilerle, olaylarla, çevrelerle çok fazla meşgul oluyoruz. Çok fazla konuda fetiş duruyoruz. Bağlandığımız, inandığımız, kopamadığımız şeylerin çoğu bizim ömrümüzü, moralimizi, sağlığımızı, gelişme potansiyellerimizi kemirip duruyor.

 

Bilmiyoruz, fark etmiyoruz.

 

Öyle olunca da bu durumdan kaynaklı olarak karşımıza çıkabilecek muhtemel sorunlar için önlem almıyor; görmediğimiz, göremediğimiz yanlışlarımızı düzeltmeye çalışmıyoruz.

 

 

21.11.2016 19:34 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..