Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '10

 
Kategori
Eğitim
 

Balık verdiğiniz ile balık tutmayı öğrettiğiniz arasındaki fark

Balık verdiğiniz ile balık tutmayı öğrettiğiniz arasındaki fark
 

“Bana her gün balık vereceğine balık tutmayı öğret” şeklinde Çin çıkışlı bir özlü sözü hemen duymayanınız kalmamıştır. Duymayanınız kalmamıştır da acaba bu sözün anlamını detaylı bir şekilde kaç kişi düşünmüştür? Bu söz binlerce yıl önce Çin’den çıkıp bütün dünyaya yayılmış ise ve halen ağızlardan düşmüyorsa çok derin anlamları olsa gerek. Kendimce balık ile ilişkilendirerek bu sözü yorumlamaya çalışıyorum. Her gün balık verdiğiniz kişinin evden çıkmasına gerek yoktur. Onun düşüncesi içinde yaşadığı ev büyüklüğündedir. Balık tutmayı öğrettiğiniz ise rızkının peşine düşecek, nehre ve denize gidecektir. Onun düşüncesi görebildikleri ölçüsünde büyüyecektir. Özetle balık verdiğinizin ufku dar, balık tutmayı öğrettiğinizin ufku daha geniştir. Balık verdiğiniz risk almaz, elindekileri kaybetmemeye çalışır. Balık tutmayı öğrettiğiniz hayatın risklerle dolu olduğunu kavramıştır. Kaybedersen hayatın sonu değil başka bir kazanç kapısı her zaman bulunur diye düşünür. Kısaca balık verdiğiniz değişime direnir, balık tutmayı öğrettiğiniz değişimden korkmaz. Balık verdiğiniz hem bedenen hem zihnen tembelleşir. Her zaman bir şeyi yapmak için değil yapmamak için bahaneler üretir. Balık tutmayı öğrettiğiniz hareketi sever. Karşısına engeller çıkacağını ve bu engelleri aşması gerektiğini bilir. Balık verdiğinizin rüzgarla, yağmurla, güneşle ilgisi yoktur. Balık tutmayı öğrettiğiniz ise rüzgarı, yağmuru, güneşi hesaba katmak zorundadır. Rüzgarın çıkıp çıkmayacağını, yağmurun yağıp yağmayacağını tahmin etmeye çalışır. Balık verdiğiniz olana bakar, anla ilgilidir, balık tutmayı öğrettiğiniz gelecekle, olacakla ilgilidir. Tehlikeyi önceden algılar. Balık verdiğiniz zamanı savurur, balık tutmayı öğrettiğiniz zamanı doğru kullanır. Balık verdiğinizin niçin, neden diye sorması gerekmez. Balık tutmayı öğrettiğiniz ise bir sabah suyun yüzündeki ölü balıkları gördüğünde kaygıya kapılır. Balık ölümlerinin nedenlerini arar. Nedenini keşfeder ve dengenin kurulması için tavır koyar. Balık verdiğinizin ise böyle bir derdi yoktur. Dünya yıkılsa umurunda olmaz. Balık verdiğinizin yaşamla ilgili hiçbir planı yoktur. Balık tutmayı öğrettiğinizin ise A planının yanında B ve C planları da vardır. Çünkü hareket halindeyken yaşamın sonsuz seçenekler sunduğunu keşfetmiştir. Balık verdiğiniz balık verene itaat etmek zorunda olduğunu hisseder ve bu rolünü kanıksar. Yağcıdır, yalakadır, kuyruk sallayıcıdır. Balık vereni tut derse tutar, yat derse yatar. Okşasa da azarlasa da balık vereninden vazgeçemez. Kendi iradesi yoktur, balık verenin iradesine bağlıdır. Balık tutmayı öğrettiğinizin ise böyle bir zorunluluğu yoktur. İradesi özgürdür, iradesini kendi vicdanına, dünya görüşüne göre kullanır. Şimdi biraz da siz düşünün memleketin manzarasına bakarak; Bu memlekette insanlara balık mı verilmiş? Balık tutmak mı öğretilmiş? Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin eğitim olduğu, mutlak bir eğitim reformuna ihtiyaç duyulduğu görülüyor değil mi? Herhalde bu reformun öncülüğünü balık verenler ile balık verilenler yapmayacak. Anlaşılan balık tutmayı öğrettiğimizi zannettiklerimiz de gerektiği gibi bu işi öğrenememişler. Gündemimizde “EĞİTİM REFORMU TASARIMI” olmaması başka nasıl izah edilebilir?
 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..