Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '08

 
Kategori
Şiir
 

Balkız dan mektup

Balkız dan mektup
 

Delinin biri yazmış dersin ya
Bir diyeceğim var yine de...

Kerpiç duvar arasında
Açtım gözümü dünyaya
Dokuz çocuk
Üç öküz, dört inek
Yirmi de koyunu vardı babamın

Anama hasret büyüdüm
Koca gün tarlada ırgat
Akşam babama kadın
Dedemle, nineme gelin
...Eli hiç değmedi saçıma
Ya çamaşır leğeninde
Ya da sarı kızın memesinde

Elleri nasır, Topukları çatlak
Bildim bileli al basmalı bir entari üstünde
Bir de kiraz oyalı yazması
Kınalı saçlarını soluklayana kadar
Kokusunu toprak bildim yıllarca

Hasan’mış ilk oğlu babamın
Okul yolunda
Dayanamamış soğuğa
Kar düşmüş üzerine
Kırmızı yanakları
Cam gibiymiş
Buzdan heykelmiş bedeni bulduklarında

En büyüğümüz Ayşe ablam
Onüçünde vermişler muhtar oğluna
Onbeşinde bir oğlu vardı dizinde
Bir de kızı karnında

Ne yoklukla okuttu babam
Mehmet abimi
Kasabaya gönderdi
Öğretmen çıkacaktı
Köy çocuklarını okutacaktı
Sarhoş bir şöförün tekeri
Kestirdi ayaklarını

Ali , yağız delikanlı
Keskin nişancı
Ağanın çiftliğinde
Dayımın adını vermiş dedem ona

Deli Osman dedikleri ortancamızdır
Traktörden düştü sünnet düğününde
Tezek toplar, balya yapar
Öyle mutludur ki dolarsa o gün çuvalı

Bağdagül
Mayıs ayında açmış gözlerini
Gül kokulusu ninemin
Yanağında gamzesi
Yüzü nur, sesi billur

Topraktan iyi anlıyor kardeşim Umut
Adı gibi ekiyor tarlamızı
Elleri bereketli
Yüreği kadar verimli hasad zamanı


Yaşar okudu, adam oldu
Şimdi mahkeme salonlarında
Üç kuruş maaşla
Kürsüde adalet için direniyor
Düzeni bozuk ülkemde

Aydın’la dört yaş var aramızda
Çoban oldu komşu köyde
Dağlarını gezer sabahtan akşama
Kaval yerine saz vardır elinde
Yanık yanık türkülerinde
Buram buram tüter Anadolu

Ben en şanslısıymışım bizim evin
Balkız demiş rahmetli babam
Daha doğmadan adıma

...

Hepimiz bir bahçedeydik bir zamanlar
Sabah çilli horozun sesiyle uyanır
Bir siniye onüç kaşık dalardık
Sarı kızın sütünü içerken
Ciğerlerimize dolardı Ilgaz

İlk papatyayı hep babam söylerdi
Baharı da gördük bu yıl diye
Ama bu kez sondu baharı
Başakların arasında
Saplanmıştı sol göğsüne
Kan davalı kör bir kurşun

Anamın ciğerleri kanamaya başlamış
Son birkaç gündür
Sağlık ocağında, yeni yetme bir hekim
Demiş ki -Şehirde kolay tedavisi
Yola çıkacak bu hafta
Mehmet abimin yanına
Yengem bakarmış elbet
İnanmam ya...neyse
...
Şehir bozuyor adamı
Kim gitse gelirim diye
Dönmedi

Bir kaç evlat gitti komşularda
Para yolladı birkaç ay
Sonra sırra kadem bastı

Okumaya gidenler
Unuttu köy yolunu
Çelik çomak oynadıkları
Okulun bahçesinde
Yeni derslik yaptıracaklardı
Zengin olunca

Şimdi televizyonda
Çok meşguller belli de
Kırmızı koltuklarda
Gülüşüyle saklıyor
Manasını unuttuğu utanmazlığı


Bense bir yatakhanede
Daraldığım gecede yazıyorum bu satırları
Düşlerim kadar çıplak uykularım
Köyümün ekmeği kokar bu satırlar
...
Memleket koca şehirler değil ki sadece
Adı olmayan köyler var
İsimsiz gömülen bebeler
Öğretmeni olmayan okullar
Ya da öğrencisi olmayan sıralar

Siz renklerini beğenmezsiniz kalemlerin
Bizim avucumuzda kaybolur kurşun kalem
Etiketi olmayan kazağı giymezsiniz
Büyüse de abi, ablamız
Bize kalsa deriz giysileri,
Altında bir deliği olan ayakkabı bayram bekler

Soğukta kızarır burnumuz, ellerimiz buz
Sıcak suyun kokusunu
Bahçede, tezek ateşinde
Çamaşır kazanında biliriz
Bir leğende on maşrapa sudur banyomuz
Yemeğimiz tek tencerede
Siz tadını bilmezsiniz
Biz lezzetine doymayız yayıktaki ayranın

Hangimiz şanslı bilinmez...
Siz daha zenginsiniz dünya malında
Biz daha doymuşuz çocukluğa

Adım köy çocuğu aranızda
Oysa Balkızıyım köyümün
Uğramazsa göğsüme
Bir şehir magandasının
Maç sonrası kurşunu

Yarının öğretmeniyim
Memleketin bir ucunda
...
Birkaç satır karaladım uyksuz saatimde
Sen deli saçması de
...
Yolunu bilmediğiniz
Köyümü özledim sadece.

 
Toplam blog
: 88
: 392
Kayıt tarihi
: 13.11.07
 
 

Nisan -1970 İstanbul doğumlu. Genç Kuşak Aktüel dergisi genel yayın koordinatörü. Haftalık yayımı..