Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '12

 
Kategori
Blog
 

Ballıkaya'larda bal tadında anılara dönüşen anlar...

Ballıkaya'larda bal tadında anılara dönüşen anlar...
 

Milliyet Blog Ballıkayalar'ı şenlendirdi...


 

Ballıkayalar bir doğa harikası, bu yüzden de 94 yılında doğal tabiat parkı ilan edilmiş. Gezdikçe doyumsuz tatlar yakaladığımız, şehir hayatının stresini atarak huzur bulduğumuz, kelimelerle anlatamayacağım, anlatılamaz ancak yaşanırsa anlaşılır diyebileceğim, fotoğraflara baktığınızda ne demek istediğimi bir nebze de olsa anlayabileceğiniz ama mutlaka gidip görmeniz yaşamanız gereken bir doğal tabiat parkı. Cennetten bir köşe…

Geçen kış ilk kez soğuk bir kış akşamında gitmemize rağmen dışarda göl kıyısında oturmuştuk. Bidonların içinde odunlar yakılarak hem ısınma sağlanmış hem de soğukta yanan ateşin görüntüsü hoşluk yaratmıştı. Sarıldığımız polar şallara rağmen hafif üşüsek de kapalı mekana geçmedik. Çünkü gölün ışıklandırılmış muhteşem görüntüsü, zaman zaman göldeki hayvanların çıkardığı sesler ve gölde gezintileri, yanan odunların çıtırtıları büyülendiğimiz bu atmosfere bizi mıhladı kaldı. Ve ben bu ilk görüşte aşık olduğum beldeyi Milliyet Blog’da yazan arkadaşlarımla da yaşamaya karar vermiştim.

Geçen hafta yani toplantı öncesindeki hafta sonu şirketten bir bayan arkadaşımla yine mekândaydık. İş çıkışı gitmiştik saatin nasıl geçtiğini anlamadan geceyi iki edip dönmüştük evlerimize.

Beklediğimiz 14 Nisan günü gelip çattı. Havanın yağmurlu olacağı kesindi ama 21-22 derece olan ısının düşmeyeceğini okuyunca ertelemedim. Katılan arkadaşlarımla yaptığım istişarelerde “şeker miyiz eriyeceğiz” diye de yorumlar almıştım. Bir kısım arkadaşlarla Üsküdar iskelesinde buluştuk, kiraladığım minibüsle diğerlerini e5 güzergâhından alarak koyulduk yola.

Mekâna vardığımızda hafiften yağmur yağıyordu. Mekân sahibi Hayri beyin sıcak karşılamasıyla göl kenarında ayaküstü çaylarımızı içip kapalı mekâna geçtik. Tüm arkadaşlarımın yüzlerindeki hoşnutluğu sezince pek keyiflenmiştim. Yemek öncesi açlığımızı bastıracak sıcacık sigara böreklerimizi çay eşliğinde yedikten sonra yağmurun dindiğini görüp civarı keşfe çıktık.

Yağmur yüzünden zemin kaygan olduğu için yürümemiz biraz zordu. Tabi normal bir yol değildi geçtiğimiz yerler, kayalar, taşlar, suların üzerinden atlayarak, keklik gibi sekerek ilerliyorduk. Karşılaştığımız manzaralar inanılmaz güzellikteydi. Kimi yerde yeşil, kimi yerde mavi renk alan ve bazı yerlerde minik şelaleler şeklinde çağıldayarak akan suyun görüntüsü, şırıltısı muhteşemdi. 

O kadar özlemişim ki bu görüntüleri ben yaklaşınca suya atlayan iki kurbağayı çığlıklar atarak izledim. Biraz uzağımda sesi epeyce gür bir kurbağanın sesini yine keyifle dinledim. Suların kenarlarında biten doğal otlar, çiçekler görüntüyü daha da güzelleştiriyordu.

Bu akan suyun iki yamacında da dik kayalar, dağımsı sarp tepeler ilginç bir görünüme sahip. Dağcılar bu sarp tepelere tırmanıyorlarmış, trekking yapmak isteyenler için de uygun bir alan. 500 metre kadar gittikten sonra öyle bir yere geldik ki bayanlar biz geçemeyiz diye karar aldık, riski göze alamayarak hep birlikte mekana döndük. 4-5 saat yürüme mesafesinden sonra çok güzel şelaleler varmış ama bu meşakkatli yürüme turunu başka bir güne bıraktık.

Keyifli bir sohbetin ardından yemek siparişimizi verdik.  Bu arada gözümüz de televizyondaydı. Maçın ertelenme durumu söz konusuydu. Beşiktaş bilekliğimi takıp sloganlar atıp rengimi belli ettim arkadaşlarıma, takımdaşım mekan sahibi Hayri bey de gülümseyerek izliyordu beni. Maçın ertelendiği haberini görünce sevindim çünkü normalde fasıl ekibi Çarşamba günleri geliyordu, cumartesi günleri maç izleniyordu. Bize özel gelen ekip,  maç arası ve bittikten sonra ancak çalacaklardı. Eh maç ertelenince erkenden başladılar çalmaya, söylemeye.

Ben bu arada gelen arkadaşlarımı alfabetik sıraya göre yazmak istiyorum, gelenlerin hepsini tanıyordum Hızır Kabil’in eşi hariç:

Arife Durtlu : Toplantılarımın gediklisi canım arkadaşım yeni görüşmelerde hep birlikte…

Filiz Samakoğlu: Ablamın Şarköy yazlık komşusu ama komşuluktan öte dostu, benim de tabii. Şimdi kendisi MB’da da yazmaya başlayacak hayırlısı ile. Son günlerde birlikte takılıyoruz pek de iyi yapıyoruz değil mi canım…

Hadiye Kaptan ve eşi Hızır Kaptan: Beşiktaş Musiki Cemiyetinin üyesi bir karı koca. Yan yana oturup meşk ettik, sohbetler ettik. Biliyorum ki artık hep birlikteyiz, çünkü keyiflerimiz uyumlu. Harikasınız iyi ki tanıdım sizi de.

Hatice Kaya: Özlem’ciğimin (beenmaya) annesi. Bir tanıdım Özlem’i unuttum, işleri dolayısıyla Özlem gelemese de Hatice’m her daim yakınımda, yamacımda, sen hep gel canım benim.

Hızır Kabil ve eşi Kamile Kabil: Bir gün önce Kamile hanımla telefonda konuşmuştum. Güne damgasını vuran hanım oldu, zarif konuşma üslubu, tarzı ile grubumuza neşe kattı. Hoş geldi sefalar getirdi eşi Hızır beyle. Hızır bey vallahi sohbetiniz neşeli kişiliğinizle artık hep bizimlesiniz diyorum başka bir şey demiyorum. Bu arada Sema hanım buraya bir daha gelmek farz oldu dediğinizi de unutmuyorum.

Kerim Korkut: İki ayrı mesaj yazmışsınız toplantı yeri ile ilgili vallahi görmedim, şayet bu yüzden gelemeseydiniz üzülürdüm. İyi ki geldiniz ama bir dahakine eşinizi mutlaka bekliyoruz lütfen bu davetimi kendisine okuyun.

Macide Kahraman: Yazmıyorsun ama toplantılarıma katılıyorsun sevgili Macide. Seni tanımaktan çok mutluyum, nice toplantılarda birlikte olmak dileğimdir bilesin.

Nigar Ertekin: Canım ablam, yıllardır Alzheimer hastası eniştemle (Allah rahmet eylesin) yaşadıklarından sonra biraz gözü gönlü açılsın istedim. Ablam uyumludur, sevgi doludur, belki onu da MB’a üye yaparız belli mi olur?

Şükran Demirtaş: Yine toplantılarımın gediklisi olan arkadaşım, son günlerde daha bir yakınlaştık seninle ve ben çok hoşnudum, umarım sen de öylesindir.

Ve ben Sema Şener: Canlarım, dostlarım, arkadaşlarım; iyi ki geldiniz, beni onurlandırdınız, gururlandırdınız, yücelttiniz, övgüler yağdırdınız… “Senin pozitif elektriğindir bizi çeken” “Sen olmasan gelmezdik” dediniz. “Toplantılar kraliçesi” lakabı taktınız. Kiminiz ilk kez benim toplantıma katılıp iyi ki gelmişiz dediniz. Bu söylemleriniz beni daha çok coşturuyor. Tabiri caizse verdiğiniz bu gazla dünyayı bile dolaşırız diyorum. Ben sizinle olmaktan çook mutluydum, sizlerin de olduğunuzu biliyorum. Gerek yüzleriniz gerek sözleriniz bunu yansıttı bana…

Yemekler yenildi, (arkadaşlardan tepki aldım hiç yediğimiz yemeklerden bahsetmemişsin diye, gerçekten et yemekleri, mezeler, salatalar hepsinin tatları damaklarımızda kaldı) rakılar içildi, şarkılar söylendi, (bendeniz Sevmekten Kim Usanır'ı elimden geldiğince yorumladım) sohbetler yapıldı hatta memleket meseleleri bile masaya yatırıldı… Velhasıl keyifler her zamanki gibi tavan yaptı…

Bu arada bizlerin bir araya gelip güzel arkadaşlıklar, dostluklar kurmamıza, yazılarımızı üleşmemize (hala alışamadım bu kelimeye ama ne yapayım korkuyorum sevgili Ümit Culduz oklarını bana yöneltir "Tinaa! paylaşmak yok üleşmek var" der mazallah) sebep olan Milliyet Blog'a da şükranlarımı iletmek istiyorum... 

Sizleri çook seviyorum, yeni birlikteliklerde buluşmak, görüşmek dileğim ve sevgimle…

Not: Mesut Selek hocam aniden oğlu askerden izinli geldiği için gelemedi. Hasan Basri ve Şahin beyler de o gelmedi diye gelmediler. Esen’cim çok önemli (benim bildiğim) özel sebebi dolayısıyla gelemedi. Meral Yağcıoğlu hastası olduğu için il dışındaydı, gelemedi. Şennur Köseli yine ani gelen yatılı misafiri dolayısıyla gelemedi.  Aramızda olmalarını çok isterdim ama bazen elde olmayan sebepler çıkabiliyor, sağlık olsun, birbirimizin yüreklerinde olduğumuzu biliyorum.

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..