Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '10

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Balyoza uzaktan tebessüm etmek

    Balyoza uzaktan tebessüm etmek
     

    Bir tesadüfün düşündürdükleri


    Aslında ben tam da o tarafta değilim. Ama tarafsız kalacak kadar da boş vermedim hayata. Ne var ki ayaklarımın altındaki zemin ne demokratlarınki kadar pürüzsüz ne de cumhuriyetin kurucu ideolojisi kadar köklü. Bunları neden mi anlatıyorum? Çünkü bir sabah, pek çoğumuz için kötü anlamda popüler olan biriyle aynı ortamda bulunup aynı havayı soluma fırsatı buldum. Belki pişman olacağım bir karar verip, yanına gidip konuşmamayı seçtim, çünkü dilim ve kulaklarım beni yanıltır, gördüklerimin ruhunu anlamamı engelleyebilirdi. 

    Tonton bir yaşlı amca gördüm bugün iskelede. İptidai büfeden kimler ne alıyorsa, aynı şeyler vardı tepsisinde. Bendekilerden tek farkı, ayranı fazla fazla alıp, bardak bardak içmesiydi. Muhtemelen bir rahatsızlığı vardır, ayran iyi geliyordur dedim içimden. Kendisinin televizyonda günlerdir, haftalardır gördüğümüz, bir alınıp bir salınan emekli paşa olduğunu ise yüzünden değil de sesinden anladım bir süre sonra. İskeledeki tüm organizasyondan, etraftaki olup biten herşeyden sorumlu bir havayla hesabı büfeye ödedi. Sanırım insan biraz daha uzmanlaşsa, emekli bir sesin, eski bir generale mi yoksa albaya mı ait olduğunu bile ayırt edebilir. 

    3 kişilik masada oturup 4 kişilik para ödeyen paşanın civarında belli ki görünmeyen başkaları da vardı. Ekranlarda gördüğümde kendisine çok çektirdiklerini düşündüğüm ihtiyarın gerçek hayattaki görüntüsü daha diri, daha sağlam ve özgüvenliydi. İçeri doğru girmekle dışarı doğru çıkmanın farkıydı sanırım bu, muhtemelen eve doğru yapılan bir yolculuktu bu seferki. Anons yapılıp gemiye binildiğinde merak ettiğim dördüncü, gömlek altına saklanmış silahı, esmer tenini kapatan sivil kıyafetiyle salona geldi. Bu genç Anadolu delikanlısı kısa bir kararsızlıktan sonra ne diplerine ne de uzaklarına tam iki masa öteye, paşasını göz hapsine alcak şekilde oturdu. Bu genç ile bu paşanın yolları acaba yurdumda işler başka türlü gitseydi, bambaşka şekillerde kesişir miydi acaba? Az evvel iskelede çayını ısmarladığı ve muhtemelen çok sevdiği korumasının ailesinden birini futbol stadına topladığı kalabalıklara katar mıydı? Ya da çoluk çocuk gittikleri bir müzede dolaşırken, paşasının emrindeki askerlerin koyduğu bir bomba ile öteki tarafa yolculuk etmek zorunda kalır mıydı delikanlının ailesi? 

    Rastlaşılan tanıdık çiftle birlikte emekli masası kalabalık oldu şimdi. Erkekler gayet hararetli konuşmakta, kadınlarsa bir o kadar dikkat ve takdirle dinlemekteler kocalarını. Yaşlı teyzelerin tipleri, kılık kıyafetleri tam da kendimi ait hissettiğim, adına modern dediğim insanlara benziyor. Zaten asker hanımlarını her ne dense birbirlerine benzetirim. Acaba sırf bu yüzden mi emekli paşaya sempati duyuyorum, kafamdaki çağdaş aile şablonuna oturduğu için mi? Yoksa modern olma kaygımı gidermeye çalıştığı için mi? Peki duruşunu bu kadar takdir ettiğim paşam, beni de içeri atar mıydın acaba? Sen, gazetelerde yazılıp çizildiği kadar vatandaşı toparlasaydın, belki ilk başta hoşuma bile giderdi ama ufak ufak sesimiz çıkmaya başladığında sıra bize de gelir miydi acaba? Vicdanımız seni ne kadar desteklerdi acaba? Sonuna kadar değildir inşallah paşam. Çok şükür bunu tecrübe etme mecburiyetinde kalmadık ama herşey senin gönlünce gelişseydi yollarımız ne zaman ayrılırdı, hep merak edeceğim. 

    Birazdan gemi yanaşacak, arabana bineceksin, Esmer delikanlı evine kadar eşlik edecek. Bunca yıllık devlet hizmetinin karşılığındaki bu en kötü senaryo bile fena bir son sayılmaz. En iyisi ise şu anda helikopterlerle, jetlerle dolaşıp, ağzından çıkanların ana haber bültenlerine ilk sıradan girmesi olurdu. Belki de anayasanın şimdi kaldırılmaya çalışılan maddelerinden birine kendi adını da eklemiş olurdun. Şu an hayatımda bir ilki yaşamaktayım. Karşımda oturan biri aynı anda ekranda belirdi. Paşa tam gemiden inme hazırlığı yaparken gemideki televizyon ana haber bültenine geçti. Suçlamalar diz boyu, çeyreği doğru olsa durum benim için bile vahim. Keşke genç olsaydım da sana daha fazla kızabilseydim paşam. Senden öncekilerin yaptıklarını yaşamayıp sadece okuyup duyduğum içindir belki de bu saflığım. Belki de seninle yaşıt olup, isimleri madalyonun öteki tarafına kazınmış olan amcaların sözlerine kulak verip, olana bitene daha çok öfkelenmeliyim. Ama sırf gazete okuyarak insan ancak bu kadar hislenebiliyor. Ama öfke denilen şey biraz da insanın hayatta nerede durduğuyla ilintili. Otoritenin kavurucu sıcaklığından uzaklaştıkça, öfkenin yerini sağduyu, tepkinin yerini empati alıyor. 

    Yirmili yaşlarda polis çemberinin ortasında slogan atan, her an dayak yeme potansiyeline sahip, paşanın copunun nelere muktedir olduğunu bilen bir gençle, kırkına dayanmış, sistemin tepelerine gelememiş olsa bile, ortanın üzerinde bir standarta mevzilenmiş, bordrolu bir ruhun aynı şeylere öfkelenmeleri mümkün olmuyor. Yine de diyorum ki paşam, iyi ki emekli olmuşsun, yoksa aramız bozulmuştu şu günlerde... 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 309
    Kayıt tarihi
    : 29.12.10
     
     

    Mühendisim. Karım ve çocuklarım var. Yazmayı severim, özellikle bir gün okuya okuya dolacağımı ve do..