Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Balyozcuu, lağımcı, baltacı, musluukçu tamirciii!... (III) / Türkiye Defteri

Balyozcuu, lağımcı, baltacı, musluukçu tamirciii!... (III) / Türkiye Defteri
 

Tümgeneral Daniş Karabelen (1898-1983) / ''Üstün meziyetli, öz verili, bir cumhuriyet subayı...''


''Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir!...

Ben, milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım! Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir.

Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması, mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır.

Ben şahsen, bu saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evlâdı
kalmalıyım! Bu sebeple millî bağımsızlık, bence bir hayat meselesidir.

Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve siyaset münasebetlerini, büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım! ''

''Mustafa Kemal Atatürk''

Bu gün 28 Şubat!...

Türkiye Siyasi Tarihi'nde anlam yüklü ve ayrıca düşünsel kaynağı, tümüyle, postmodern felsefeye dayanmasa da, siyaseten, ''28 Şubat , Post Modern Darbesi'' olarak bir şekilde tanımlanma gereği duyulmuş, bir gün!...

Sabahları, bazen erkenden kalktığımda, eski bir alışkanlıkla, ancak , artık uzaktan kumandayla, radyoyu açarım...

Bu kez, sevgideğer Fikret Kızılok, ''Demirbaş'' ı söylüyordu:

''Süleyman hep başbakan, hep başbakan, hep Süleyyman!....''

Gülümsedim... Ve o yıllarda, ''Tapulu arazime gecekondu kondurtmam!...'' diyen Süleyman Bey'i anımsadım...

Bu ülkede son altmış yıldır, demokrasi aşkıyla, bu sistemden beslenenler marifetiyle birçok şeyler yapılmış, ekonomide de bir yerlere gelinmişti.. Kolaya kaçıp, tümüne, ''Amerikancı generaller'' denilen , ordu içindeki bir grup kurmay subayın bir şekilde gerçekleştirdiği ve gerçek anlamıyla, ''Post Modern, 27 Mayıs 1960 Darbesi'' sonrasında ortaya çıkan ''Yeni'', 1961 Anayasası'nın getirdiği hak ve özgürlükler, tümüyle daha yaşama geçme şansına kavuşamadan, on yıl gibi kısa bir zamanda ''halledilmiş'', çoğulcu toplum yapısı ve temel hakların geliştirilip güçlendirilmesiyle ortaya çıkacak olan çoğulcu demokrasi anlayışı, adil bir seçim sistemi, sosyal devlet anlayışı ve hukuk devleti ilkesi, kısa bir zaman sürecinde iğdiş edilmişti!..

Son yüzyılına, Alman Genel Kurmayı'nın teorik ve uygulamalı eğitimi ve askeri teçhizatıyla giren, Britanya, Fransa ve Rusya'dan da, tarihinin son ikiyüzyılında, kazık üstüne kazık yiyen Osmanlı Devleti'nin ve bir şekilde devamı olan cumhuriyetin, ordu ve subaylarının, Atatürk'ün ölümünden sonra ve özellikle 1947 yılından sonra ABD'yle yapılan ikili antlaşmalarla ve ardından da Türkiye'nin NATO' ya girmesiyle, zoraki müttefik oldukları ABD ve onun ordusundan etkilenmemesi, acaba mümkün müydü?...

Bu etkiyle, Sovyet blokunun yıkılması ve soğuk savaşın bitmesine kadar, stratejik ortak olarak, yakın zamanlara kadar bir şekilde gelindi... Bu gün bile Türk Ordusu, ağırlıklı olarak Amerikan silah ve teçhizatı ve onların ''Sahra Talimnamasi'' yle yönetilmektedir!...

Ve gene ilginçtir; askerin getirdiği bu 1960 Anayasası, gene askeri 1971-73 ara rejimiyle, bu kez resmen traşlanmış(!), örneğin: TRT'nin özerkliği kaldırılmış, başına, 12 mart muhtırasını TRT'de okutturan, Genel Kurmay Muhabere ve Elektronik Dairesi başkanı, Musa Öğün Paşa getirilmişti ( teknik ve idari becerisinin yanısıra, TRT, Türkiye'de, 1971 Akdeniz Oyunları'nda, ilk naklen spor yayınını bu paşanın yüksek görev aşkıyla gerçekleştirmişti!... Müthiş renkli kişiliği de olan bu paşa, bir sıkıyönetim komutanının ihbar ve şikayetiyle, "Uçun kuşlar uçun, İzmir'e doğru" şarkısını çalarak, anarşistlere, burada operasyon var, İzmir'e kaçın(!) mesajını veren , TRT'deki komünist kadroları büyük ölçüde temizlemişti!...)...

Ayrıca üniversitelerin özerkliği denetlenebilinir hale getirilmiş, memurların sendikal hakları ellerinden alınmış, yargısal denetim tahditli hale getirilmiş, Bakanlar Kurulu, ''kanun hükmünde kararname'' çıkartma yetkisi ve vergilendirmeyle ilgili yasal düzenleme hakkı verilmiş ve en önemlisi DGM'ler kurulmuştu!... Şimdi tekrar, tarihsel sürece dönelim.

Cumhuriyetin onuncu yılına girilirken, Almanya da yükselişe geçen Nasyonal Sosyalizm' de, ileriyi görüp, okumasını bilen siyasi liderlere, yeni bir paylaşım savaşının ip uçlarını veriyordu...

1933 yılında, iç isyanların da etkisiyle, olası bir savaş halinde, milli seferberlikle ilgili tüm planların hazırlanması ve gerektiğinde valiliklerce yapılması gereken işlerin koordine edilip, denetlenmesi için, ''Yüksek Müdafaa Meclisi'' kuruldu!... Başkanı, cumhur reisi Mustafa Kemal Atatürk, ona bağlı başbakan ve ona da bağlı, genel kurmay başkanı ve bakanlar kurulu üyelerinden müteşekkildi... Bu meclisin genel sekreteri, milli savunma bakanı marifetiyle saptanır ve o da seçkin memurlardan oluşturduğu bir büroda, bu görevi, aldıkları kararları meclise sunup tasdik ettirerek, uygulamaya çalışırdı..

Bu meclis 1949 yılına kadar varlığını sürdürdü... 1949 yılından sonra da ismi, ''Milli Savunma Yüksek Kurulu'' olarak değiştirildi.. Ve bu görevine ek olarak, '' İç ve dış güvenlik konularına karşı hazırlık yapma(!)’' yetkisi de eklendi.

27 Eylül 1952'de, ''Soğuk Savaş'' ın iyice ısındığı ve ''Kore Savaşı'' nın sürdüğü yıllarda, ABD'nin isteği ve Milli Savunma Yüksek Kurulu’nun tavsiye kararıyla çıkartılan bir kanunla, ''Milli Avcı Birlikleri Kurulması’na ilişkin kanun'' yürürlüğe girdi!.. Bu kanunla, olası bir Sovyet işgaline karşı, gayri nizami harp, yani gerilla savaşı yapabilecek örgütlenmeyi sağlamak ve düşman işgali sırasında bölgesel savunma birlikleri kurmak göreviyle birlikte, yenilenmiş bir misyon da, ortaya çıkıyordu!...

1952 eylülünde, Milli Savunma Yüksek Kurulu' nun kararı doğrultusunda Milli Savunma Bakanlığı'nın kararnamesiyle hiç dikkat çekmeden , ''Seferberlik Tetkik Kurulu'' adıyla kurulan, sonra adı ilerde bu şekle dönüştürülen Özel Harp Dairesi' nin varlığını, ayrıca yaptığı işleri, kullandığı yöntemlerin çoğunu, bazı kilit noktadaki yetkililer dışında, uzunca bir zaman kimse bilemedi!... Kuruluş aşamasında, Milli Savunma Yüksek Kurulu'nun üyeleri arasında, başta zamanın cumhurbaşkanı ve başbakanı olmak üzere, genel kurmay başkanı ve bakanlar vardı!... Ve onların, doğal olarak bu karardaki imzaları...

Türkiye, Kore’ye asker göndermek suretiyle NATO’ya dahil olmuştu...

Ve Natonun, I.Büyük Savaş sürecinde İttihak ve Terakki tarafından yapılandırılan, Teşkilat-ı Mahsusa deneyinden büyük ölçüde esinlenmiş ve de etkilenmiş olarak, Soğuk Savaş sürecinde Avrupa'da kurdurduğu ve muhtemel Sovyet işgaline karşı direnecek subay-sivil karışımı ''Gizli orduları'' vardı!...

Ve bu yapılar, Sovyetler biriliği'nin yıkılışından sonraki yıllarda , 21 Kasım 1990'da imzalanan, AGİK Antlaşmasının da gölgesinde ve yanısıra İtalya'da ki örgütlenme olan Gladio'nun deşifre edilmesiyle, Nato ve Avrupa ülkelerinde çözülmeye başladı...

İtalya'da şüphe uyandıran, bazı terör olayları ve cinayetlerin arkasında, CIA tarafından organize edildiği ortaya çıkan, gizli Gladio'nun olduğunun, İtalyan savcı Felice Casson tarafından ortaya çıkarılmasından sonra, Nato ve bazı Avrupa ülkelerinde tasfiyeler de hızla gerçekleşmeye başladı!... Doğal ki, Türkiye haricinde!...

Kore'de Türk tugayının komutan yardımcılığını yapan, Tümgeneral Daniş Karabelen, ''Seferberlik Tetkik Kurulu'' nu, yani bu daireyi kurmakla görevlendirilmişti!..Daniş Karabelen'in, ilk teğmenlik yıllarından başlayan, ilk özel harp eğitimini aldığı, o yılların Teşkilat-ı Mahsusa' sından gelen bir bilgi birikimi ve deneyi vardı...

Amerika Birleşik Devletleri Harp Dairesi'nden, Kore'deki başarılarından dolayı da, 1953 ekiminde, üstün başarı belgesi, ''The Legion of Merit'' i almış, ABD'de Latin Amerikalı subaylarla birlikte gerilla, kontgerilla, 'gayr-ı nizami harp', konularında eğitim almış, subayların da başındaydı!... Yani deneyimli, kabiliyet ve de marifet sahibi bir generaldi!... Özel yaşamında da, Türkiye Sırıkla Atlama şampiyonuydu!...Her gittiği askeri bölgede, futbol takımları kurdurtabilecek kadar iyi bir organizatör ve oynayabilecek kadar da, profesyonel futbolcuydu!... İlk komando ve paraşüt birliklerinin de kurucusuydu!... STK kurulduktan sonra, Daniş Karabelen, Kore savaşı'nda beraber oldukları Binbaşı ismail Tansu' yu da yanına lojistikten sorumlu, yardımcı olarak aldı...

II. Büyük Savaş sonrasında, hızla gelişen bu siyasal ve askeri süreçleri anlamak ve nedenlerini de hissedebilmek için, Stalin yönetimindeki Sovyet Rusya'nın, Molotov yönetimindeki dışişlerinin, o yıllarda ''Boğazlar'' ve Doğu Anadolu' daki, hak taleplerinin cumhuriyetin asker-sivil bürokrasisi üzerinde yarattığı siyasal travmayı da, çok iyi alımlamak gerekir!...

Bu yüzden, Genelkurmay başkanlığının bünyesinde kurulan. Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, yani gizlenmiş adıyla, Özel Harp Dairesi' nin ve günümüzde de yeni bir değişimle, ABD Resmi Askeri Talimnamesine uyumlu adıyla, Özel Kuvvetler Komutanlığı' nın, asker-sivil kadroları seçilirken bu kadroların zamanlarına göre, anti- kominist , yurtsever ve bilhassa milliyetçi olmalarına özen gösterildi!.. Bu kadrolar, olası bir Sovyet işgalinde, genelde araziye sakladıkları, envanter kaydı olmayan(!) silah ve mühimmatla donanıp, işgal edilen bölgedeki düşmana aman vermeyecek ve ''onların iflahını kesecek'' bir gerilla mücadelesi verecekti!...

Subayların ve yanısıra astsubayların öncülüğünde, ancak bölgesel olarak, esnaf dahil, sivil yaşamdan seçilen kadrolar, örgütün vurucu gücünü oluşturacaktı!... Ayrıca, orduya, yedek subaylığa gelen, uygun görülen milliyetçi yurttaşlardan, hücre yöntemiyle örgütün sivil kadroları da, çiftçi, polis ve doktor dahil, her türlü meslek grubundan oluşturulmaya çalışılacaktı!...

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) zaferi ile sonuçlanan, Kasım 2002 seçimlerine gelinceye kadar , Özel Harp Dairesi'nin başına getirilen kurmay subaylar sırasıyla şunlardı:

• Daniş Karabelen: 1952-1960)
• Faruk Ateşdağlı: 1960-1961• Şaban Başsoy: 1961-1963 • Sezai Okan 1963-1965• Recai Engin: 1965-1966• Cihat Akyol: 1966-1971• Kemal Yamak: 1971-1974• Sabri Yirmibeşoğlu: 1974-1976• Atilla Erdoğan: 1976-1980• Aydın İlter: 1980-1983• Cumhur Evcil: 1983-1986• Hasan Kundakçı: 1986-1988• Fevzi Türkeri: 1988-1989• Atilla Kurtaran: 1989-1990• Kemal Yılmaz: 1990- 1994• Fevzi Türkeri: 1994-1996• Engin Alan: 1996-2000• Nevzat Bekaroğlu: 2000-2002• Sadık Ercan: 2002- 2003• Servet Yörük: 2003- ...

Evet; ''Seferberlik Tetkik Kurulu '' olarak, bu adla kurulan ve sonradan adı genel bir alışkanlığımıza da bağlı olarak, '' Özel Harp Dairesi'' olarak değişim ve gelişime uğrayan bu örgüt, yurdumuzun düşman tarafından işgal edildiğinde, düşmana karşı bir ''gerilla savaşı verecek ve onu kahredecek'' kutsal bir misyona sahipti!...

Ve bu örgütün içinde yer alan asker-sivil kadrolar da, şüphesiz milliyetçi duygularla donanmış, birer yurtsever olarak, kutsal bir görevin sorumluluğu içindeydiler!...

Ve kuruluş düşüncesi olarak, kentlerden, köylere; içinde onbinlerce, yurtsever, milliyetçi insanı barındıran ve resmi talimatnamesinde(!), ''istihbarat, sabotaj ve cinayet birimleri'' olan ve kural olarak yasal bir statüye sahip olmayan(!), bir yeraltı yapılanmasıydı bu!...

...

28 ŞUBAT 2010... / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..