Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Balyozcuu, lağımcı, baltacı, musluukçu tamirciii!.../ Türkiye Defteri

Balyozcuu, lağımcı, baltacı, musluukçu tamirciii!.../ Türkiye Defteri
 

Adnan Menderes/ (1899-1961)İstiklal madalyası sahibi, Türk siyasetçi, hukukçu ve toprak ağası çiftçi


İlk çocukluğumun geçtiği 1960' ların Beşiktaş'ında, Adnan Menderes' in Yıldız Sarayı' yla bağlantılı, o muhteşem bahçeli paşa konakları ve evleri yıkarak açtırdığı Barbaros Bulvarı' nın, Abbasağa Parkı' na bakan sırası, neredeyse sahile kadar büyük bloklar halinde apartmanlarla döşenmişti!... Serencebey konakları da, o katliamdan kurtulamamış ve kalan o şahane son iki konak da, 1980'lerde kırıma uğrayıp, yok edilmişti!... Dikilitaş ve Balmumcu'da da, ilk blok apartmanlar sıra sıra yapılmaya başlanmıştı...Bunları gene o alanda, subay lojmanlarının yapımı takip etti...

Yani, 1950'lerden bu yana hızla yeni kapitalist üretim ilişkilerine giren ülkenin ilk metropolü olan İstanbul kenti de, çehresini değiştirmeye başlamıştı...

Yıkılan konaklardan geriye kalan ahşap, taş bahçe duvarları, ücretsiz Taksim Suyu'nun yerine yeni yeni bağlanan Terkos suyu şebekesinin kurşun borulu o eski tesisatlara yaptığı basınç ve çoğalan binalara karşı yetersiz kanalizasyon sisteminin Beşiktaş'ın mahallelerine yaptığı o günkü baskı, küçük göç dalgalarıyla taşradan gelen kırsal kökenli insanlarımıza, yeni ekmek kapıları da açmaya başlıyordu...

Ellerinde büyük bir balyoz ve kocaman bir mıhlı, baltalı, kazmalı, kürekli insanların mahalle aralarında bağırarak dolaştığı günler...

Bu balyozla, eski zaman duvarları yıkılır, kanalizasyon ve yer altı şebekleri için, asfalt ya da parke taşları o büyük mıh yardımıyla yerlerinden sökülür, eski konak ve evlerin ahşapları, bazen kışlık odunla birlikte, baltayla kırılır, su tesisatları da bu yeni yetme ustalar tarafından onarılmaya çalışılırdı... Bu yeni meslek erbabı ve onlardan gelen kuşaktan bir kesim, gelişip değişerek bu günkü esnafın ve ticaret burjuvazisinin bir kısmını oluşturdular... Bu meslek erbabının, saka, kalaycı, yoğurtçu, bozacıyla birlikte, ama onlardan farklı, özgün haykırışları, o saf ve temiz çocuk aklımdan hiç mi hiç , çıkmadı:

Balyozcuu, lağımcı, baltacı, musluukçu tamirciii!...

Atatürk'ün ölümü sonrasında da, cumhuriyet ve idaresi, birçok bakım ve onarım işlerinden mütemadiyen bir şekilde geçse de, ülkede; ne demokrasi, ne hukuk, ne adalet ve ne de insan ve yurttaş hakları, bir türlü yerli yerine oturamadan, devlet ve cumhuriyet bu günlere geliyordu!...

1960'ların Türkiye'sinde, Milli Birlik komitesinin başına darbe sonrası getirilen Org. Cemal Gürsel Paşa, kurmaylarıyla gerekli teatileri yapıp, o zamanlar ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğu bölgesinde yaşayan halkımızın Kürt kesiminin, biraz da CHP'nin ceberrutluğundan kurtulmak için, Demokrat Parti'ye meyletmiş önde gelen aşiret liderlerini, şeyhleri, seçkin kürt ailelerinden gelen kişileri ve Kürt aydınlarını , ''Kürdistan Hükümeti tesis edecekler''(!) diye, Sivas'daki Kabakyazı kampında konuşlandırırken, ülkede kapitalizm de, egemen olarak, yepyeni bir evreye giriyordu!...

Bu arada, bazı Alevi kökenli önemli yurttaş ve CHP'li bir milletvekilin yanısıra, çok çok daha önemlisi, Fethullah Gülen’i Risale-i Nur’la tanıştıran Erzurumlu Mehmet Kırkıncı Hoca da kampın misafirleri arasındaydı!.. ( Kırkıncı Hoca, 1980’de zorunlu din derslerinin anayasaya konulmasına vesile olan kişi olarak da, cemaat arasında konuşulur!...) Bu insanlar dokuz aya yakın bir zaman, bölücülük suçlamasıyla bu kampta tutuldular!... Ve bir ara, bazı derin düşünceli subayların sayesinde, toplu kıyımla bile karşı karşıya gelmişseler de, kamp komutanı ve Gürsel Paşa, bu olayı önlemişti!...

O Cemal Gürsel Paşa ki; 1915-1917 yıllarında topçu subayı olarak Çanakkale Savaşları'na katılmış, gene İngiliz ve Fransız emperyalistlerine karşı Filistin ve Suriye cephesinde görev yapmış, Türk Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi'ndeki bütün savaşlarına katılmış, Erzurum kökenli, bir cumhuriyet generaliydi... Ve bu ülkenin dördüncü reis-i cumhur' uydu!...

Anımsadığım kadarıyla, 1960 darbesinden sonraki bir yıl içinde, Milli Birlik Komitesi' nce, 235 general ve yaklaşık 5.000 subay emekli edilmişti!...

Ve radyoevinden ''İhtilal'' haberini veren, kalın sesli albay; ''NATO' ya ve CENTO'ya bağlılığını bildirerek'', konuşmasını sürdürmüştü!...

Ve her nedense bu anımsamalar, benim Silivri'deki ve günceldeki tutuklamalara doğru, bir hayal yolculuğu yapmama da neden oldu...

Ve gene anımsadığımca, II. Büyük Savaş sonrasında, Stalin' in Türkiye'ye baskısı artmış, Molotof 1945 kasımında bitecek olan Türk-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması' nın içeriğini değiştirme talebinde bulunmuş, Boğazlar ve Kars-Ardahan'la ilgili taleplerin yanısıra, Gürcüler gayrı resmi olarak Giresun'a kadar olan toprakların kendilerine bırakılmalarını talep etmeye başlamış, Lozan'dan bu yana Amerika'ya sıcak bakan ve Sovyet tehditiyle ibreyi tamamen Amerika'ya çeviren, ekonomik olarak batının desteğini almayı hayal eden Milli Şef İsmet İnönü, 1947 mayısında Amerika'ya bir dostluk mesajı göndererek iş birliğini başlatmıştı!...

CHP Aydın Milletvekili Adnan Menderes(!), 1945 yılında Saraçoğlu Hükümetinin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısını reddederek, bulunduğu komisyondan istifa etmiş ve partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte 25 Eylül 1945'te CHP'den ihraç edilmiş, bu ihraçların ardından, Celal Bayar da parti ve milletvekilliğinden istifa etmiş, planlandığı gibi, 7 Aralık 1945' yılında da Demokrat Parti kurulmuştu!...

1948 yılında, yani DP henüz iktidara gelmeden önce, 16 kişilik bir askeri heyet, Amerikan Kara Hava Harp Akademisi'ne gönderilmiş. Georgia eyaletindeki askeri yerleşkelerde, Latin Amerikalı subaylarla birlikte (!), gerilla, kontgerilla, 'gayr-ı nizami harp', konularında gerekli eğitimi alıp ülkeye dönmüşlerdi!...Nitelik olarak farklı ülkelerden olsalar bile, sonuçta aldıkları tek tip eğitimi, ''bizim çocuklar'' olarak 1960'lı yıllardan sonra farklı şekillerde de olsa dünya genelinde hassas noktalarda her şekilde görev alarak uygulamışlardı!...

27 Mayıs darbesinden yaklaşık yedi ay önce Amerika'ya CENTO toplantısına giden Menderes orada aradığını bulamamış, ekonomik taleplerine de gerekli yanıtı alamamıştı... 1959 aralığında Türkiye'ye gelen başkan Dwight D. Eisenhower' da umduğunu bulamamıştı!...Menderes ekonomik sıkıntıları aşmak için, siyasetin yüzünü, biraz Sovyetler Birliği'ne çevirince, bu Amerika'nın hiç hoşuna gitmemişti!...

(devam edecek...)

24. şubat. 2010 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..