Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bamb-AŞK

Bamb-AŞK
 

“Sus- tu-rul-dum

Koşarken sırtımdan vuruldum

Bağlanmış ellerim

Dağlanmış her yerim

 

Duvarlar örülmüş üstüne

Öldürmüşler seni doğmadan önce

 

Sus- tu-rul-dum”

Böyle sözleri, Pop müziğinden bekleyemezsiniz, oysa bir rock grubu, gururla sunar size!

Bu sözler hali hazırdaki Türkiye’mdeki benleri anlatıyor.

 

Ve Redd devam ediyor:

“Biraz gevşetebilsem göğüs kafesimi

Dokunup durdurabilsem

Attığın yeri

Boşalttığın yere

Ne koyduysam dolmuyor

Dakka başı bir oh

İçimden hiç eksik olmuyor

 

Her neyse işte

Özledim seni

O kadar!”

İnsan, bu şarkıları dinlerken, bu sözleri okurken ve bu hayatı şarkılarmış gibi yaşarken, bir tuhaf oluyor. Evet, şarkılar hayat kadar ağırken, yaşamı bu kadar hafifçeymişçesine yaşamak, gerçekten zor zanaat!

Bir annenin süt kokan memesi kadar masum değildir bir kadının erkeğe duydukları! Ve oysa hem erkek, hem kadın, masumca olmadıkları gibi, belki hiç olmadıkları gibi, sihirli, büyülü ve bazen kirli aşk oyunları oynarlar; birbirlerinin diline dolanırlar! Ve hatta bazen, birbirlerinin terlerini sıkıp, zeminlerini kaygınlaştırıp, kendilerinin üzerlerinden kayarak, yaşama anlık vedalarla ve coşkuyla, yaşamamak üzere, aynı anda ve aynı yerde, başka hülyalara koşarlar. Ve bazıları, daha da edepsiz, ipsiz ve gözleri kapalı, petrol kuyularının içine girer ve patlarlar ve eğer kadınsa, yanarlar içlerindeki ateş bitinceye kadar. Birileri buna aşk der, birleri; sevgi, diğeri ise ilgi der; iltimas, ya da ben derim; şehvet!

“Io so che cosa dolore”, yani Türkçesi; “Ben gerçekten acı nedir bilirim”

Hayat bir müsabakadır; bir erkekle, bir kadın arasına sıkışmış! Ve dolayısıyla, kazananı yoktur!

“Vincero e perdero!”; “Kazanıp kaybedersin”!

Şimdi de Pinhani devam ediyor:

“Ne olur sende fazla üzülme

Hep kendine yenilme

Konuşmadığımız her ne varsa

Seninle

Bir damla gözlerimde!

 

Belki yanlış yoldayız

Kaybolduk-Kaybolduk

İzleyince

Kendimizden yorulduk

 

Her hatada telafi

Gerekli

Değil mi

Bizi durduran gurur mu

Kibir mi”

Ne olur fazla, üzülme, hep kendi kendine yenilme!

Benim gençliğim, aşklarım, bu şarkılar arsında gidip geldi. Bazen bu sözleri ben yazdım, bazen de onlar!

“Bir damla gözlerinde!”

Hayalimdeki aşkı ararken, bazen cennet vadisinde pınarlardan su içtim, bazen de- Eflatun’un Şarap şarkısındaki gibi-

“Gökyüzünü kaybetmiş

Bir kuş gibi

Üzgün, Yorgun

Kırgınım hayata

Yine atsalar yere düşmez

Tenhalarım var,

Kalbimde

Aynadaki

Hatta sudaki aksim bile kayıp”

Ne kadar çok hayat yaşadım ben aşka dair, niye bu kelimeler yüreğimde tükenmiyor, ya da kalbimdeki aşkın acısı niye hiç kaybolmuyor ve yüreğimin içindekilerle sonsuz duygular, sevgisiz ve susuz ve aç kalıyor?

Mevlana’yı anlamaz mıyım? Şems’i de öyle, keza çok iyi anlarım! Hani aşk şarabını beraber içmişlerdi! Gerçi onların dininde günahkârdılar bu şarabı içerken!

“Duru su gibi,

Bazen volkan gibi”

Bazen deli rüzgâr gibi!”

“Acelen ne

Bekle Firuze”

Tabii ki ve tartışmasız, Sezen Aksu versiyonu!

Ve en son olarak Gece Yolcuları “Gökler Ağlıyor” diyor.

“Sensiz geçen ilk gecemde

Gökler ağlıyor”

“Senin boşluğun büyük

Yapayalnız bu dünyada

Nasıl, nasıl, nasıl… Nasıl katlanırım!”

İşte öyle! İşte öyle katlanılır!

Çünkü o insan hiç yoktur ki, o kadar duygulu, aşk dolu, masalsı, tensel gerçek, gerçekten yoktur!

Var olan, o aşk ve sevgi dolu memelerinden dünyaya fışkıran anne sütüdür! Ve o da yoksa her şey yalandır!

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..