Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bambaşka bir şehir: Hong Kong

Bambaşka bir şehir: Hong Kong
 

Gece ışıklara boğulan dev gökdelenlerin arasında kendinize "Ben neredeyim? Diye bolca soracaksınız.


Uzakdoğu'ya ayak basmadan evvel en çok merak ettiğim şehirlerden bir tanesi olan Hong Kong'u hem geçtiğimiz günler de hemde 2010'da birer kez ziyaret etme fırsatım oldu. Bu bambaşka şehirde yaşadıklarımı ve gözlemlerimi yolu düşen düşmeyen herkesle paylaşmak istiyorum. Bakarsınız bir dahaki sefere ben sizin Hong Kong maceralarınızı dinlerim. Kim bilir?  

Hong Kong ya da Çincesiyle "Güzel Kokan Liman" 1839-42 senelerinde İngilizlerin kolonisi durumuna düşmüş, 1897 senesinde ise sınırları biraz daha genişletilerek tamamen İngiliz yönetimine bırakılmıştır. 100 yıl boyunca İngilizlerin hakimiyetinde kalmış olan bu liman şehri 100 yıl içerisinde batı etkisi altında kalmış bir Çin kentine dönüşmüştür. 1997 senesinde Çin'e geri verilen Hong Kong aslında geleneksel Çin'den çok batı şehirlerini andırmaktadır. Hong Kong tarihini okursanız yabancıların burayı nasıl elde etmek istediklerini çok daha yakından görebilirsiniz. 1800'lerde başlayan Avrupalı ilgisi zaman içerisinde Hong Kong ve Çin'de büyük bir sömürünün yaşanmasına neen olmasıyla okunmaya değer bir tarihe sahiptir. Daha o günlerden başlayarak sürekli daha fazla ilgi çeken Hong Kong, zaman içerisinde küçük bir balıkçı kasabasından Uzakdoğu'nun ve dünyanın en büyük liman kentlerinden birine dönüşmüştür. Bugün Hong Kong dünyanın en güçlü ekonomileriden birine sahiptir ve Çin tarafından "Hong Kong Özel İdare Bölgesi" olarak tanımlandırılıştır.  

Günümüzde Hong Kong'a yolu düşenleri ilk karşılayacak olan modern bir havalimanıdır. Hong Kong uluslararası havalimanı son derece güzel dizayn edilmiş ve şehir merkezine çok sayıda alternatif ulaşım olanağını sizlere sunabilen ender havalimanlarından bir tanesidir. Hong Kong'a ilk ayak bastığınız andan itibaren sizi şaşırtacak olan da bu güzel ulaşım ağının Hong Kong'u nasıl da sarıp sarmalamış olduğudur. Havalimanından şehre ister hızlı tren, ister taksi, ister otobüs ya da kendi arabanızla çok kısa sürede ulaşabilirsiniz. Kafanız karışmadan kısa sürede alandan ayrılabilir ve kendinizi bir an önce Hong Kong'un caddelerine atabilirsiniz.  

Ben arkadaşımda kaldığım için yazımda otel fiyatlarından çok fazla bahsedemeyeceğim ama eğer otelde kalmak istiyorsanız bunun hiç bir şekilde sorun olacağını sanmıyorum. Şehirde sayısız otel imkanı sizleri beklemektedir. Fiyatların çok iyi olduğunu pek söyleyemeyeceğim ama yinede şehrin biraz daha arka kısımlarına doğru uygun fiyatlara otel odaları bulabilirsiniz. Ama diyorsanız para bende o zaman Hong Kong'un şehir merkezindeki sayısız lüks otel güzel fiyatları ile sizleri beklemektedir.  

Hong Kong şehrine bir başka büyük şehirden geliyorsanız sizi şoke edecek olan en büyük gerçek aslında Hong Kong'un o kadar da büyük olmaması gerçeği olacaktır. Bir kaç küçük adacık ve ana karaya bağlı olan toprak parçasının üzerine kurulmuş Hong Kong şehri 8 milyona yakın nüfusuyla dünyanın en yoğun nüfus kalabalığına sahip yerlerinin başında yer almaktadır. Bu yüzden de her yerde onlarca kat binalar ve neredeyse hiç balkonu olmayan binlerce apartman dairesinin sizi şaşkına çevirmesi gayet normaldir. Hong Kong'da 15-20 metre karelik daireler bile bir milyon dolardan başlayan fiyatlarla satılmaktadırlar. Hong Kong'da yaşayanlar herkes bu şehirde ev almanın zorluklarından bahsetmektedir. Şehrin her yerinde göreceğiniz o dev binalara ve insan yoğunluğuna rağmen Hong Kong'un inanılmaz güzel alt yapısı sayesinde ulaşım inanılmaz rahattır. Adalar arasında alt geçitler, üst geçitler, sayısız kavşak ve ahtapot gibi düzenlenmiş yollar ile Hong Kong dünyaya adeta ulaşım dersi vermektedir. Hong Kong metrosunun düzeni ve neredeyse her noktaya ulaşıyor olması sayesinde trafik sorununuz büyük ölçüde hallolacaktır.  

Sokaklarda gezerken gözünüzün gökdelenlerde olacağını tahmin ettiğim için şehirde mümkün oldukça yürümenizi tavsiye ediyorum. Çok uzak mesafelere yürümeniz gerekmedikçe ve iklim sizi rahatsız etmedikçe yürümeniz en doğru tercih olacaktır. Bu sayede Hong Kong'un Çin kültürünü daha yakından tanıyabilir ve yeni noktalarını keşfedebilirsiniz. Bir tarafta batının kurduğu bir alt yapıya sahip olan sokaklarda gezerken diğer taraftan yüzlerce yıldır Çinli olan kültür ile tanışmanız Hong Kong'un en inanılmaz özelliklerinden bir tanesidir. Sokaklarda işleyen İngiliz tarzı iki katlı tramvaylara binerek şehri daha da hızlı gezebilirsiniz. Çin yazıları her ne kadar gözünüzü korkutsa da zamanla bu duruma alışacaksınız.  

Hong Kong'da çok sayıda yabancı görecek olsanız bile nüfusun çoğunluğu Çinlilerden oluşmaktadır. Burada konuşulan dil ise Çincenin bir başka lehçesi olan Kantoncadır ve standard Çince konuşan birisinin anlaması imkansızdır. 100 yıl İngilizlerin hakimiyetinde kalmış olan Hong Kong'da İngilizce konuşan insan sayısı diğer Çin şehirlerine göre oldukça fazladır ve dil konusunda sorun yaşayacağım diye korkmanıza gerek yoktur. Hong Kong'lular şehrin dev bir ticaret merkezine dönüşmesinin ardından hayatlarını çok hızlı yaşamaktadırlar. Sokaklarda sizden iki kat daha hızlı yürüyen insanları gördükçe Hong Kong'un ne kadar yoğun bir şehir olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Ben hızlı yürüyen biri olarak bile bu insanlara yetişemedim ve birçok kez yoğunluğun arasında kayıpmış hissine kapıldım. Herkes sanki koşar gibi bir yerlere gidiyor ve ister istemez etrafınızda sizin var olmadığınız bir dünya yaşanıyor hissine kapılıyorsunuz.  

Çoğu Çin şehrinde olduğu gibi burada da sokaklarda sayısız lokanta ve seyyar satıcı göreceksiniz. Çoğu turistik şehirde olduğu gibi burada da fiyatlar üzerinde oynamanın olacağı için siz siz olun pazarlık yapmayı unutmayın. Çin'in hemen dibinde olan Hong Kong'da her türlü ürünün birebir taklidini de bolca bulabilirsiniz. Çoğu yerde Hintliler karşınıza çıkacaklar ve size birşeyler satmaya çalışacaklardır. Hong Kong gezilerimde öğrendiğim kadarıyla bu Hintliler epey bir teşkilat olmuşlar ve her türlü işi yapıyorlar. Siz siz olun Hong Kong gibi bir şehirde güvenmediğiniz kişilerle alışveriş yapmayın.  

Hong Kong oldukça güvenli bir şehir, gece sokaklarda rahat rahat yürüyebilir hiç bir olumsuz manzaraya karışmadan eğlenmenize bakabilirsiniz. Dev binaların aralarına sıkışmış olan barlar sizlere çok sayıda eğlence alternatifi sunmaktadırlar. Bu barlarda şarkı söyleyen çok sayıda yerli ve yabancı şarkıcı sizlere Hong Kong'da güzel vakit geçirtmektedirler. Barlarda içecek fiyatları 10-15 ABD doları civarındadır. Hong Kong'da kullanılan para Hong Kong dolarıdır ve aynı Türkiye'de olduğu gibi her yerde karşınıza döviz büroları çıkmaktadır. İstediğiniz bara istediğiniz şekilde girebilir ve rahatça eğlenebilirsiniz. Çin şehrinde kendinizi batıdaymış gibi hissedeceğiniz yerler de yine bu sokak barları olacaklardır.  

Çin yemeklerine meraklıysanız Çin'in farklı bölgelerinin çok sayıda değişik yemeğini tadabilirsiniz. Bunun yanında Hong Kong'da mutlaka deniz ürünleri yemenizi tavsiye ediyorum. Sokaklarda caddeyle bitişik kurulmuş olan deniz lokantalarında 3-5 çeşitten oluşan İki kişilik bir yemeği 60-100 TL'ye afiyetle yiyebilirsiniz. Bunun yanı sıra çok sayıda batı lokantasını da deneyebilirsiniz. Çoğu arkadaşımın köpek etiyle ilgili sorduğu sorulara cevabım: Hong Kong'da köpek eti satmak ve yemek yasak. Bu yüzden ben ne gördüm ne de yedim. İçiniz rahat olsun ve güzel güzel gezin.  

Hong Kong'un misafirlerini en çok etkileyen yanı elbette ki dev gökdelenleridir. Aynı zamanda Kawloon diye adlandırılan bölgeye geçerek bu gökdelenlerden her akşam saat 8'de yapılan ışık oyunlarını da mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum. Güzel bir manzara eşliğinde çok sayıda turistle beraber rengarenk ışıkların dansını izledikçe Hong Kong'da harcanan enerjinin gücüne çok daha yakından tanıklık edeceksiniz. Aynı zamanda ışık gösterilerini izlediğiniz yer olan sokakta çok sayıda ünlü Çinlinin el izlerini de görebilirsiniz. Hollywood'daki Amerikalı aktörlerin el izleri nasıl büyük ilgi görüyorsa Hong Kong'da da Çinlilerin el izleri çok sayıda ziyaretçiyi çekmektedir. Asya'nın en büyük sinema merkezlerinden olan Hong Kong'dan çok sayıda dünyaca ünlü oyuncu çıktığını söylememize bile gerek yoktur. Bunların başında kuşkusuz hepimizin tanıdığı efsane Bruce Lee gelmektedir, Bruce Lee'nin meşhur Kung Fu haraketiyle şekillendirilmiş heykeli sizlerin fotoğralamasını beklemektedir. Aynı zamanda Jackie Chan, Zhou Run Fa, Steven Zhou, Tony Leung gibi isimlerin el izlerinin arasından geçerken etrafta satılan abur cuburları da deneyebilirsiniz. Ulaşım çok rahat olduğu için bu bölgeye rahatlıkla gelebiirsiniz.  

Yemekleri yediniz, Bruce Lee'nin heykeli, ünlü Çinli yıldızların el izlerini fotoğrafladınız, gökdelenlere baka baka boynunuzu ağrıttınız. Peki Hong Kong bitti mi? Elbette ki hayır ! Hong Kong'a her gelen turistin yaptığı gibi sizde THE PEAK diye adlandırılan tepeye çıkmadan Hong Kong'u gezdim diyemessiniz. Buraya ulaşım oldukça kolaydır ama size tavsiyem tram ismi verilen tramvay ile zirveye ulaşmanızdır. Oldukça dik bir yamaç boyunca yolcularını taşıyan bu araç sizi yukarı götürdükçe karşınıza bambaşka bir Hong Kong manzarası çıkacaktır. Zirveye olan yolculuk yaklaşık 30 dakika sürmektedir ve zirvede son derece güzel kafeler sizi ağırlamayı beklemektedirler. Ulaşmış olduğunuz bu yer, arkanızda Hong Kong ile en güzel fotoğraf çektireceğiniz yerlerin başında gelmektedir. Bu yüzden tüm gücünüzle poz vererek bu zirvenin tadını çıkarmanızı tavsiye ediyorum. Ayaklarınızın altında bulunan Hong Kong'u gördükçe şehrin gücünü ve modernliğini çok daha yakından anlayacaksınız ama ne yazık ki bir biri ardına yapılan dev binaların yeşili yok etmesine tanıklık edeceksiniz. Çevrenizde çok sayıda turist ile beraber güzel bir atmosferin ardından hemen THE PEAK'in yanında bulunan dünyaca ünlü bal mumu müzesi olan Madam Tussaud müzesini gezebilirsiniz. Burada çok sayıda ünlünün birebir bal mumu heykelleri ile keyifli dakikalar yaşayabilirsiniz. Ne yazık ki burada hiç bir Türkün heykelinin olmaması beni olduğu gibi sizi de mutsuz edecek.  

The Peak gezimizin ardından eğer çocuklarınızla gelmişseniz onları DİSNEYLAND'a götürebilirsiniz. Ben gitmedim ama duyduğum kadarıyla oldukça ufak bir yermiş ve gidenler pek memnun kalmıyorlardı. Sonuçta ABD ve Fransa'daki ile kıyaslanamayacak kadar küçük olan Hong Kong Disneyland yine de farklı bir alternatif olarak tercih edilebilir. Biraz daha farklı bir macera istiyorsanız OCEAN PARK isimli eğlence parkını gezebilirsiniz. Burada çok sayıda su oyunu ile zaman geçirebilir, Orkaların ve yunusların şovları ile eğlenebilirsiniz. Bu mekanlara ilgim yok ben biraz tarih biraz kültür gezisi yapmak istiyorum derseniz, Hong Kong'un biraz dışında bulunan dev Buda heykelini ziyaret edebilirsiniz. Bu bölgeye ulaşım için kilometrelerce akan teleferik en eğlenceli alternatif olacaktır. Hong Kong'un bakir kalmış yeşil alanlarının ve denizin üzerinden geçen zevkli dakikalarınızı fotoğraflayarak arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.  

Dünyanın en büyük limanlarından biri olan Hong Kong'da bir kaç gün bile geçirseniz şehri kısa sürede öğrenebilirsiniz. Aklınıza gelebilecek olan her türlü mağazayı ve dünyanın en büyük markalarını bulabileceğiniz Hong Kong şehri, geçirdiğiniz her gün sizi batı ile Çin arasında farklı duraklara götürecek. Kimi zaman şehrin hızına yetişemeyip bir kenarda manzaraya dalacaksınız kimi zaman ise hiç kimsenin olmadığı tenha sokak aralarına dalarak huzuru bulacaksınız. Sokaklarda dolaşan birbirinden farklı ırklara mensup insanların suratındaki Hong Kong telaşını gördükçe bu şehrin ne kadar yoğun olduğunu bir kez daha anlayacaksınız.Hong Kong her ne kadar sıkışık da olsa, meşgul de olsa ayrılırken içinizde hafif bir burukluk olacak. Şehrin ışıklarını ve gökdelenlerin yarattığı etkiyi hatıralarınıza koyup evinizin yolunu tutarken ister istemez bu şehre yeniden gelmeyi hayal edeceksiniz.  

 

Rıfat Karlova  

www.rifatkarlova.com  

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..