Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bambaşka havalar

İşte seçimlere 1 hafta kaldı… Yeni bir dönem… Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı ve bambaşka bir Türkiye olacağımız kesin. Nasılsa bu bambaşka Türkiye’nin yazılacak, çizilecek, konuşulacak çok konusu olacak..! E, elbette zamanda çok olacak… 

Bir de değişen bir mevsim var şimdi… 

Ak Koyun Kara Koyun” nasılsa 1 hafta sonra ortaya çıkacak… Başka konulara bakmalı ki biraz, beynimize yeni dönem için enerji akıtmış olalım… 

Bambaşka havalara girelim yani..! 

Doğru düzgün bir İlkbahar yaşanmadan Yaz geldi yine… Dışarılara çıkma zamanı yani… 

Dışarılara çıkma zamanı deyince; hafta sonları piknik alanlarına koşmaktan, açık havada bir şeyler yemekten içmekten bahsetmiyorum sadece… 

Tüm kış boyunca kapalı mekanlarda sıkılan kapanan ruhların gözünü açmak için elbette güneşe çıkılmalı, aydınlıklar bedenlerin her yanına yapıştırılmalı… 

Ancak özellikle okul çocuklarının ihtiyaçlarının, bütün bunlardan farklı yerlerde olduğunu da unutmamalı… Derslerin içine gark olan, okul dershane arasında koşuşturmaktan ambale olan o gencecik ruhların, piknik ve güneş ışınlarından başka şeylere de ihtiyaç duydukları unutulmamalı… 

Onların taze ve henüz “ham” olan ruhlarında “iz” bırakacak, bıraktığı bu iz’ler sayesinde de yaşamının ileri dönemlerine zengin aktarımlar sağlayacak aktivitelerde bulunulmalı. 

Örneğin Lunaparklara gidilmeli… 

O rengarenk ortama girildiğinde yetişkinlerin bile içi kıpır kıpır olur… Ve o cümbüşün içinde yetişkinler de bir zamanlar çocuk olduklarını anımsarlar… Bazıları utansa da, hemen tümü o dev oyuncakların içinde-üstünde olmak isterler… Bazıları olur da..! 

Örneğin içinde bulunulan kentin, ilçenin, yörenin tarihi yapıları gezilmeli… 

Giderek yurdun birçok yöresindeki tarihi yapılar göz önüne çıkarılıyor. Önceden metruk halde olan tarihi eser niteliğindeki binalar, hatta köyler artık turistik özellikteki ziyaret yerleri haline dönüştürülüyor. 

İşimin özelliği nedeniyle ülkemde böyle birçok yeri gezdim, gördüm… Ankara’ya da zaman zaman gitmeme rağmen, son yıllarda Orta Anadolu’da bir yıldız gibi parlayan Beypazarı ilçesine gidemedim mesela. Çok da merak ediyorum. Ama bana esas ilginç gelen şu olmuştur… 

Ankaralı olan (hem de tam Angara’lılardan, şu meşhur polisiye dizilerin en fenomeni olan Behzat Ç’deki “laaa…” cılardan! Kızmaz bana umarım.) ve halen Ankara’da yaşayan Üniversite arkadaşıma Beypazarı’na gidip gitmediğini sorduğumda çok şaşırmıştım… “Hayır gitmedik…” demişti çünkü... 

Ankara’da; yıl’da 1 ay tatilin haricindeki kalan koca 11 ay’da; hafta sonları, Pazar günleri ne yapılırdı ki? Altınızda araba da var, insan ülkenin her yerinden tonlarca insanın ziyaret ettiği böyle bir ilçeyi, ailecek bir Pazar günü gezip de mest olmaz mı? 

Örneğin çocuklar (doğal olanı ve havuzlusu varsa tabii) hamamlara götürülmeli… 

Rahmetli ve çok sevdiğim dedemin küçücük bir çocukken elimden tutup, Bursa’nın o muhteşem kaplıca hamamlarına götürmesini nasıl unuturum… Hamam sefasının ardından da İskender kebapçısına gitmek ritüelimizin son halkası olurdu…(rahmetli Sait dedemi bunun için mi çok severdim acaba?) 

Daha sonraları babamla da çok gittik ve fırsat buldukça (özellikle kış aylarında) şimdi de gidiyorum. İstisnasız, her ama her gidişimde çocukluğumun o güzel anılarını tekrar yaşıyorum. 

Amaç sadece yıkanmak değildi ki… Paydaş olmalı. 

Örneğin Camilere (sanatsal ve tarihi nitelikte olanlara tabii) götürülmeli çocuklara mistik ve ruhani hissedişler için… 

Türkiye’nin birçok yerinde muhteşem Camiler var… Her biri sanat eseri adeta… İçine girince karmakarışık olunur. Ama asla negatif olunmaz. 

Edirne’deki Selimiye Camisinin içine girmenizle beraber ihtişamı, heybeti sizi büyüler, içine alır sanki… Bursa’daki Ulucami ise; içinde dev şadırvanı ile tek örnektir. Suyun sesinin cami içindeki yankısı muhteşemdir. Duvarları, “Hat” sanatının en kıymetlileri ile bezenmiştir… Ya Yeşil Camii’nin ve karşısındaki Yeşil Türbe’nin duvarlarındaki o muhteşem İznik Çinileri… Yeşil renginin böylesine oynaştığını hiçbir ormanda ve hiçbir denizde göremezsiniz. 

İstanbul’daki onlarca irili ufaklı camiler ise; Türk-İslam sanatının zirvedeki örnekleriyle doludur. Gezmekle bitmez ve de “dini” öğretiyle de alakası yoktur bu gezilerin… 

Ruhun gözlerini açmak ve farklı bakış açıları yakalamaktır… Çocuklarınız anlamaz mı bu güzelliklerden acaba? 

Örnekler çoğaltılabilir ancak bunların büyük çoğunluğunun maddi olanaklarla veya olanaksızlıklarla ilgisi yoktur… 

Çocuklarımız artık (ne yazık ki!) çok şanssızlar… AVM Kültürü (sinema, yeme-içme, alış-veriş, boş boş gezinme…) o kadar yerleşik bir kültüre dönüştü ki, önüne geçilemez ve vazgeçilemezimizdir artık… 

Artık “sokak” yok…(sek-sek, ip atlama, yakar top, birdirbir, cilli (cam bilye), toprağa çivi saplama, taşlardan kale yapıp futbol oynama vs.) Yani çocuklarımızın hafızalarında artık bunların yeri ol(a)mayacak… 

Parası bol olanların son dönemlerdeki “tatil” güzergahları hep “tatil köylerinden” geçiyor örneğin… Oysa bu tatillerde “paket” alırsınız, siz de paketin bir unsuru olup paketlenirsiniz..! 

Havuz başındaki “geyik” atraksiyonlar, katılımcı (!) yarışmalar, akşamları yine katılımcı 3.sınıf animasyon gösterileri ve gün boyu (tıka basa) yeme-içme aktiviteleri..! 

Bunların hangi birinin hafızalarımızda çok özel yerleri olabilir ki? Sizin var mı? Oysa farklı coğrafi özelliklerde, farklı zaman dilimlerinde; “hadi gidiverelim…” şeklinde yapılan 2-3 günlük tatillerde ne çok hoşluklar ve güzel anılar vardır. 

Bizim içinde böyle… 2-3 günlük Bozcaada, Cunda, Amasra, Edirne, Kapadokya, Bodrum-Mazı, Safranbolu, İnegöl-Oylat vs. vs. 

Küçücükken gittiğimiz bu “doğaçlama” tatilleri ve gidilen yerleri hiç unutmuyoruz, unutmuyorlar ve özlenip tekrar ediliyorlar… 

Büyüyüp yaşamın içine daldıklarında ve zaman zaman çocukluk yıllarına geri döndüklerine, bunlara dair beyinlerinin kıvrımlarında neye rastlayacaklar? 

Hiç elbette… Oysa beynin dehlizlerinde modern yaşamın dayattıklarının yanında başka şeyler de mutlaka olmalı… 

Ki bunlar yaşamın ilerideki evrelerinde aranılanlardır. Farklılıklar, beraber yapılanlar, ama mutlaka izi olanlar… 

 

Mustafa IŞIKSOY 

 

 
Toplam blog
: 14
: 1494
Kayıt tarihi
: 22.05.10
 
 

STK' larda, toplumsal konularda çaba içinde olmayı bir yurttaş sorumluluğu olarak görürüm. "Söyle..