Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '16

 
Kategori
Deneme
 

Bana ait bir şey

Bana ait bir şey
 

Eskişehir


Kitap alırken kapak tasarımına hiç bakmamaya çalışırım, pazarlama diye bir gerçek var maalesef. Kapaktan ziyade içindekiler önemlidir diye içinden herhangi bir sayfa açar ve okurum, kararımı o sayfa verdirir.
 
Ali Lidar’ın bir kitabına rastladım geçenlerde. İçinden tek bir kelime bile okumadan kasaya yöneldim. Kapağında siyah beyaz eski bir araba, arabanın plakası 26 ŞRT 26. Benden bir şey, bana ait bir şey. İçindekiler bana aitti emindim.
 
Çok oldu Eskişehir’den ayrılalı. Çok insan bıraktım arkamda. Anneme, deli mısın be kadın bu yaşta kızını oraya yolluyorsun, diyen hocalarımı. Arabada sessiz sessiz gözyaşı döken babamı, günde elli kere konuşmamıza rağmen her an özlediğim annemi, dost bildiklerimi, dosttan ötelerini. Evimi, alışkanlıklarımı, sevdiklerimi hepsini arkamda bırakmak zorunda kaldım yeni hayatıma alışabilmek için. İlkokuldayken nerelisin diye sorduklarında gururla annem ve babamın memleketi İzmir’i söylerdim. Yalan değildi, kütüğüm orada ama ben İzmir’in i’sini bile bilmeden büyüdüm. Şimdi şimdi anlıyorum hayatımın kısa bir süresini de orada geçirmiş olsam da benim evim Eskişehir. Bana ait her şey orada. Karış karış bildiğim tüm sokaklar, samimiyetine güvendiğim tüm insanlar orada.
 
Otobüs 5 saat sürerdi, hiç bitmesin yol isterdim evimden ayrılınca. Emre Aydın dinlerdim o zamanlar
 
" Çağıran birşeyler var hep
Beni uzak şehirlerde..
Bana ait birşeyler var
O sert gülüşlerde..!
 
Sen yine olduğun gibi kal..Benim için sakın değişme!
Giderim bugün hayalin hareket vakti gelince..
Sen yine olduğun gibi kal..Misafirim bu şehirde
Bir el sallarsın yeter hareket vakti gelince.. "
 
derdi. Misafir olduğum şehri, hep Eskişehir sandım. Bana ait şeyler İstanbul'daydı sanki. Şimdi şimdi anlıyorum, yanılmışım.
 
Hep aklımın bir ucunda kaldı doğup büyüdüğüm şehir. Trafikte gözlerim 26’lı plaka aradı hep, gördüğümde içindekini hep yakın hissettim kendime. Biri Eskişehir hakkında bir şey söylediğinde pür dikkat dinledim, daha çok anlatsın istedim.
 
Buz gibi havasına rağmen minik adımlarla yürüdüğüm şehirden ayrılınca adımlarım hızlandı. Hep bir telaş, yetişecek yerler... Kafası yere eğik soğuk insanlara bıraktı yerini bilindik, samimi simalar. Ben gittikten sonra çok değişti Eskişehir, vızır vızır arabaların geçtiği Doktor Caddesi trafiğe kapatıldı. Tren geçiyor diye yürüyerek gitmeme izin olmayan yere onlarca kafe açıldı, herkesin uğrak yeri oldu. Çocukluğumun Cumhuriyet Ekspresi yerini hızlı trene bıraktı. Kokusundan önünden geçilmeyen Porsuk Çayı, gondollara, teknelere ev sahipliği yapıyor, şimdi. Birbirinden güzel parklar, barlar ve Odunpazarı her geçen gün daha çok turisti ağırlıyor. Evime her gittiğimde babam, bak burası yeni açıldı, diyor.
 
Alışkanlık işte, nerede olursam olayım, ben yine yollarda 26’lı plaka arıyorum. Tüm arabaların içindeki insanlara bakıyorum, yavaş yavaş yürüyorum, soğuk ciğerlerime işleyene kadar tüm sokaklara giriyorum. Özlüyorum, doğup büyüdüğüm şehri. Şimdilerde, yeni biriyle tanıştığımda adım soyadımdan sonra ilk söylediğim Eskişehirli olduğum. tek isteğim, bir gülümseme görmek karşımdakinden, minik bir hikaye dinlemek onun ağzından doğduğum şehre dair.
 
http://cupcakejuju.com/
 
Toplam blog
: 6
: 126
Kayıt tarihi
: 23.07.16
 
 

Jülide 1994 yılında doktor anne ve babanın dünya tatlısı oğullarından 9 yıl  sonra açmış gözlerin..