Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '06

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Bana ait değilsin....

Bana ait değilsin....
 

Geçmişte gördüğümüz geleneksel anne ve babalar, bir tesadüf sonucu dünyaya getirdiklerini yavrularını, gelecek garantisi ya da bir nevi hayat sigortası olarak yetiştirilermiş. Zorlu yaşam koşullarında, hiçbir sağlık kontrolü olmadan geçen hamilelikler sonucu eğer dünyaya gözlerini açan bebek canlıysa diğer ölen kardeşlerinden 1-0 önde başlarmış hayatına. Ama yine de nüfus kağıdı hemen alınmaz, birkaç yıl içinde ölürse aileye kayıt uğraşısı çıkmasın diye sağlıklı bir şekilde büyümeye çalışması beklenirmiş. Bu çocuklar arasında gençliğe ulaşanlar da eğer erkekse çalışıp anne-babaya yaşlılığında bakacak maddi geliri sağlarmış. Tabi bu arada anne-babanın uygun gördüğü bir kızla evlendirilir; böylece elden ayaktan düşen anne-babaya bakacak, evi çekip çevirecek, torunlarını sevme isteklerini yerine getirebilecek bir aracı görevini de yapardı...

Ne kadar uzak düşünceler, bana göre ne bencil bir bakış açısı bu...

Bir mala sahip olmuyoruz ki, bir çocuk dünyaya getirince... Onun sorumlulukları, onun iyi yetişmesi gibi görevlere sahip oluyoruz tabii. Bir de onu karşılıksız sevmenin ayrıcalığına. Ama o bir birey ve bizim aynamız değil, bizi yansıtmak zorunda olan.

Bu düşünceler içerinde hamilelikten itibaren evreler yaşanmaya başlanmalıdır bence. Anne karnındaki bebek, sadece anneye ait yaşamak için. Sadece onu taşıyan bedenin ona verebildikleri etkili oluyor o zamanlarda... Dışarıdan gelen çok büyük etkilerin dışında. Ama o ne ayrıcalıktır ki, bir anne bebeğinin tüm hareketlerini, tüm hıçkırıklarını ve tekmelerini çok özel bir şekilde hissediyor. Aradaki bağ son derece duygusal ve kişiye özel...

Doğumdan sonra annenin bu özel aidiyet duygusu yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Çünkü bebeğini artık sadece o taşımıyor, tüm çevresiyle paylaşıyor bu güzelliği. Bebek bir çok kişiye gülücük dağıtmaya başlayınca anneyi de bir telaş sarmaya başlıyor. Ama anne sesine verilen özel tepkiler, emzirme sırasındaki gözgöze bakışmalar, hiç bir aşkta yaşanmayacak hazlar değilmi?

Sonra okul çağı başlıyor. Artık bize özel olduğunu zannettiğimiz o küçük insan yavaş yavaş kendi dünyasını kurmaya başlıyor.

Aşama aşama gidilen bu yolda, karşımızdaki o küçük insan artık ayrı evde yaşamaya başlayan, kendi ailesini kurmuş bir birey..

İşte eğer o zaman mutluysa, bizim de mutlu olmamız gereken an bu. Bizim tek beklentimiz bu..olmalı değilmi?

Anneliği tarif eden en güzel söz:

"Anne düştüğünde çocuğunu kaldıran değil, ona kalkmayı öğreten kişidir"

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..