Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '09

 
Kategori
Fotoğraf
 

Bana aşktan söz et, et ki ....Saber Anvari

Bana aşktan söz et, et ki ....Saber Anvari
 

Saber Anvari 1955- 2008


İran yollarında bir araba ilerliyor. İçinde iki kişi, iki genç adam. Bir süre sonra bir kazaya uğrayıp da içlerinden birinin dünyaya veda edeceğinden habersiz. Neler hisseder insanlar son anlarında. Bilmek olanaksız. Bunu bilme anında ise zaten geri dönüşsüz bir yolun başlangıcındadır kişi.

Sürücü koltuğundayken yaşamını kaybeden Saber Anvari, Türkiye'ye yaşayan bir İranlı Fotoğraf sanatçısıydı. Eşi Esin Anvari'nin Saber'in fotoğraflarından düzenlediği sergi Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde açıldı 14 Şubat Sevgililer Günü'nde. 28 Şubat'a kadar görülebilir.

Saber Anvari... Çölün hüzünlü gölgelerle uzanan sonsuz kumullarından, rüzgarın ıslıkla senfoniler çaldığı, yıldızlı göklerinin gizemli yalnızlığından etkilenmiş, duygulu bir sanatçı ile karşılaştım gezerken sergiyi. Belki de ruhunda esen sonsuz rüzgarları; oralarda çöllerde esenler kadar görkemli olduğu için çekiyordu çöl Saber Anvari'yi. Belki de doğup büyüdüğü gizemli İran'da yaşadığı tüm acıları ve mutlulukları duyuyordu, o sonsuzluk mekanının fısıltılarında.

Çektiği çöl fotoğraflarında hüznü damla damla okudum. Bir insan çölü ancak bu denli sevebilir, anlayabilir dedirtiyor Saber Anvari'nin fotoğrafları.

Sanatçı duyarlığı sadece çöl atmosferi ile sınırlı kalmamış, Saber'in fotoğraflarında o bildik İstanbul'un en güzel çehrelere bürünmüş yüzünü de soluyor insan. Karlar altında bir Harem'den, gizemli kuleye Kızkulesi'ne bakış, Ortaköy burnundaki cami, kayıklar, rıhtımlarda bağlı hüzünlü, kimsesiz, yalnız kayıklar, sisler içinde yükselen görkemli ama yalnız minareler, ve fotoğraflarında karşı konulamaz bir Kızkulesi aşkı. Anlayabiliyorum bu aşkı da. Benim Haydarpaşa Garı'na aşkımı anımsatması nedeniyle tanıdık geliyor.

Birkaç yıl önce Harem'de kurduğu üç ayağın yanında, sonsuz aşk ve sabırla bekleyen bir sanatçı gözlemiştim de nasıl konuşmayı çekmişti canım. Sonra da rahatsız etmemek adına vazgeçip, yavaşça geçip gitmiştim aklımı oralarda bırakarak. O kişi miydi acaba Saber Anvari, pembe ufka, Kızkulesi'ne ve tarihi yarımadaya coşku ve sevgi ile objektifinin ucundan bakan o adam mıydı?

Biliyor musunuz, geçmiş yıllardaki ay tutulmasını da fotoğraflamış Saber Anvari ve fotoğrafı NASA'nın sitesinde yayımlanmış. Filtre kullanmadan böylesi bir doğa olayını sabitlemek ve saatlerce uğraşmak Saber'in sanatçı kişiliğini besleyen doğa sevgisinin bir yansıması. O yansımayı gelinciklerin güneşi geçiren şeffaf taç yapraklarının kırılgan kızıllığında, bahar dallarıyla yüklü ağaçlardan esen kokularda duyumsuyoruz hüzünle.

"30 Haziran 1955 yılında Tahran'da doğan sanatçı Saber Anvari 2003 yılına kadar çok sevdiği İran'da yaşadı, farklıydı diğer insanlardan. Her yönü ile bir sanatçıydı. Kendisini ifade etmek içinse fotoğrafı seçmişti. Daha küçük bir çocukken harçlığını vererek ödünç aldığı ablasının fotoğraf makinesiyle başlayan fotoğraf aşkı onu hiç bırakmadı. İnsanlar arasında bulamadığı huzuru doğada buldu. Çölleri çok sevdi ama en çok oğlunu sevdi. Ona yeni bir hayat kurabilmek için herşeyini geride bırakıp Türkiye'de sıfırdan başlamayı göze aldı. Ama olmadı. Bütün çabalarına rağmen oğlunu kurtaramadı. "Tek aşkımdı" dediği İhsan'ı 21 yaşında İstanbul'da elleri ile toprağa verdi."

Camlı masalarda okuduğumuz hüzünlü bir biyografi bölümü idi yukardaki alıntı.

Bir yanda yaşam dolu mavi gökyüzlü ilkyazdan fışkıran kırılgan çiçeklerin, sanki dokununca renkleri soluverecekmişçesine nazik gelinciklerin görüntüleri, öte yanda çölün kıvrıntılı kumullarının içinde akmakta olan zamanın sonsuzluğu. Çöl kumullarındaki o koyu, hüzünlü gölgeleri fotoğraflaması, mavi gök altında yaşadığı onca hüznün ve acının, evet bu genç yaşına karşın çektiği onca acının, oğul acısının sanat yoluyla yansıtılması mıydı, acının kumulların içindeki koyu gölgelerle kaynaşan yüzünün simgesel olarak yaşatılması mıydı? Çiçekler onca kırılganlığı ile neye kime karşı geliyordu sanatında? İstanbul'un gülen yüzleri bir umudun kalpte kalan kırıntılarından yansıyanlar mıydı?

"Hayat çok garip. Bir şeyin sonu bir başka şeyin başlangıcı olabiliyor. İhsan ölmeden bir ay önce başlayan arkadaşlığımız, onun ölümüyle farklı bir yola girmiş, ve 3 Eylül 2003 de yani ölümünden 5 ay sonra da evlilikle sonuçlanmıştı. O günler sanki hiç zaman geçmemiş gibi aklımda." diye sesleniyor eşi Esin Anvari başka bir yazısında.

Genç gitmiş, gencecik en verimli çağında, sanatının keyfini tam da sürmeye hazırlandığı bir zamanda, tıpkı üzüldüğümüz yüreğimizin burkulduğu ama hakkında bir yazı bile yazamayıp elimizin kolumuzun bağlı kaldığı pek çok sanatçı gibi.

Keşke görüşme fırsatımız olabilse diye düşünürken eşiyle, Esin Anvari ile tanışıyoruz.

Kendisini "Esin Anvari, gördüğünüz bütün bu fotoğrafların sahibinin eşiyim" diye tanıtan genç kadının son derece düzgün cümleleri ve kulağımızı okşayan sesi söyleşimize bir rahatlık, doğal bir gelişim katkısı sunuyor. İleleyen dakikalarda Esin Anvari'nin Show Radyo'da Haber spikeri olduğunu öğreniyoruz.

Esin Anvari'nin gözlerinde bu sergiyi açabilmenin mutluluğu ile Saber'in kaybının bıraktığı hüznün karışımı, ışıltının hüzne, hüznün anılara, anıların fotoğraflara, fotoğrafların Saber'i unutturmayacak ve hep yaşatacak olan yaratıcılığa dönüşüverdiği düşünceli ama kendinden emin , dingin, hüznü saklı bakışlar. Şimdi de kendisine kulak veriyoruz.

Nereden başlayalım deyince
" Saber 4 ay önce 22 Eylül 2008'de vefat etti." diyor artık saklayamadığı bir hüzünle.

"Saber çok özel bir insandı. Eşim olduğu için söylemiyorum, belki eşlerin büyük çoğunluğu böyle söyleyebilir. İçinin güzelliği fotoğraflarına da yansımıştır. O yası yaşayıp bir kenara çekilmek istemedim, istedim ki herkes tanısın. Çok değerli bir insandı. Yalnızca bir fotoğraf sanatçısı olması değil, insan olarak da çok iyi birisiydi. bir yabancıydı aslında. Bundan 6 yıl önce İran'dan Türkiye'ye gelmişti. Burada yeni bir hayat kurmak için çalışıyordu ve çok çalışıyordu gerçekten. Ama Türkiye şartları, yalnızca Türkiye değil dünyanın hangi yerinde olursa olsun aynı şeyler geçerli olacaktı. Bir yabancının başka bir ülkede hayat kurması çok zor. Çok uğraştı fakat belki de tam o sonuçlarını ürünlerini almaya başlayacakken, bir trafik kazasında vefat etti. Aramızdan ayrıldı. Ben de istedim ki onun ölümü ile herşey kaybolmasın. Onu gündeme getirebileyim istedim. Benim dışımda başka insanlar da vardı, arkadaş çevresi vardı, onu tanıyan insanlar vardı. Hepimiz çok sevdik onu. Bir tek kişinin çıkabileceğini zannetmiyorum işte Saber şöyle birşey yaptı, yok şöyle oldu desin. Hiç zannetmiyorum. Ama işte dediğim gibi kitabı yoktu Saber'in. Kitabının olmasını çok istiyordu. Ben de bu sergiyi açtıktan sonra asıl amacım da bu sergideki fotoğraflar ve bu sergideki fotoğrafları gelip de izleyecek insanların sergi defterine yazacakları yazılar. Bugün Saber'in Web sitesi açıldı. O web sitesine insanların yazı göndermelerini istiyorum ve özellikle de aşk üzerine yazmalarını istiyorum. Şuradaki yazı yı gördünüzse eğer bu serginin de aslında aşk üzerine oturtmamın sebebi de odur."

"Bana aşktan söz et, et ki yok musun var mısın anlayayım."

<ımg id="lightboxImage" height="374" src="http://www.saberanvari.com/sergi_resimleri/1_buyuk.jpg" width="447">

"Bundan bir yıl önce , çoğu karıkocanın yaşadığı sıkıntıları aslında biz de yaşadık. Ben tabii ayakları daha fazla yere basan bir kişi olarak onu uyarmaya çalıştım. Saberciğim bu kadar masraf yapmayalım tamam şirket açtın ama bak bankalara çok borçlandık bunu yapmayalım diye bağırmış olabilirim. O asla bağırmazdı. Çok sakin bir insandı. Ben ona bunları söylerken o da aldı eline çerçeveyi ve bu yazıyı yazdı bana."

"Bana aşktan söz et, et ki var mısın, yok musun anlayayım." diyor Saber Anvari sevgili eşi Esin Anvari'ye.

Üstünde kendi resmi olan bir fotoğraf varmış kadifenin. Saber Anvari buradaki resmi kendi eliyle, falçata ile kesip çıkarıyor ve altından çıkan kartonun üstüne yazıyor bu yazıyı. Sonra da o günün tarihinbi 29.9 2007 tarihini de atıyor ve bundan tam bir yıl sonra da vefat ediyor, 22 Eylül 2008' de.

22 Eylül 2008'dedir ayrılık.

"Ben de onun için bu sergiyi hazırladım, hem ona aşktan söz edeyim hem de bir belgesel hazırladım. Sonra da benim dışımdaki insanlar da aşktan söz etsinler istedim. Yaşadıkları şeyler farklı olabilir ama aşk var. O yazılanlardan da Saber'in fotoğrafları bir tarafta , aşk üzerinde yazılmış yazılar da diğer tarafta olmak üzere bir yıllık bir program koydum. Önümüzdeki senede inşallah onun adına bir kitap çıkartmak istiyorum."

Umarım başarırsınız diyorum yürekten dileyerek. Saber Anvari için açılan sitenin adresi:

www.saberanvari.com

"Saber'in dört sanatçı arkadaşı tarafından yapılmış çalışmalar var sergide. Ebru Sanatçısı Hikmet Barutçugil'in bir çalışması var. Saber'in çalışmasını Hikmet Barutçugil, ebru ile birleştirmiş. Çok ilginç bir çalışma idi. Saber'in orijinal fotoğrafında da renkler böyle imiş ama bu ebru ile karıştırılarak yapıldığında ebru ile fotoğrafı birleştirmiş Hikmet Bey." diye anlatıyor Esin Hanım. Kahverengi ve sarının hüzünle kucaklaştığı bir vadiydi çalışma.

"Bir de grafik sanatçısı bir arkadaşının yaptığı bir çalışma ki orada da dört tane fotoğrafın birleştirilmesi var. Ortaköy camisi, kayıklar, ve gökyüzü ile birlikte Sabir'in fotoğrafının da yer aldığı bu çalışma da Reza Hemmatirad’dan. " diyor.

Turan Sevgili
Bey de ünlü bir hat sanatçısı ve Turan Sevgili diye imzaladığı bir yazı yazmış, Fuzuli'den bir dörtlük, Leyla ile Mecnun'dan bir alıntı.. Bunu da okumanızı isterim:

Ayrılıkla yandı canım. yare kavuşmak isterim.
Ayrılık dertlisiyim sevgilinin dermanını isterim
İnleyen bir bülbülüm feryadım boşuna değil
Çaresiz kalmışım kafes içinde, gül bahçesi isterim.

Fuzuli.

"Sabir' in çöl fotoğrafının üzerinde Azim Berdi Göki adlı bir hat sanatçısının çalışması var." diyor Esin hanım. Orada da Hafız'ın bir şiirinden:

"Dünyada en güzel ses, aşkın sesi."

diyen bir beyit yer alıyormuş. İran'da trafik kazası geçirdiği için, orada kaldırılırken caminin içinde şiir okunmuş.
Bir camide şiir okunması burada, bu topraklarda olası mı diye düşündüm bir an. Çocukluğumuzun o güzel içli Türkçe Mevlütlerini hatırladım hüzünle.

Sergide Anvari’nin dostları Turan Sevgili, Hikmet Barutçugil, Azim Berdi Göki ve Reza Hemmatirad’ın dört fotoğraf üzerine kendi sanatlarını birleştirerek yaptıkları özgün çalışmaları da özellikle görmelisiniz.

Isfahan kentindeki Selçuklu ve Safevi eserlerinin fotoğraflarından oluşan "Isfahan -Selçukluların Başkenti" adlı fotoğraf sergisi Ayasofya Müzesi Sergi Salonunda açılmış geçen yıl Haziran ayında. Yanılmıyorsam ülkemizdeki üçüncü sergisiymiş. 30 yıllık fotoğraf sanatçısı Anvari, serginin, İsfahan 'ın Selçuklu dönemi mimarisi konusunda kendi arşivinde bulunan 6-7 bin fotoğraf arasından seçilmiş 38 fotoğraftan oluştuğunu söylemiş.

Bundan sonra da İran'da Türkiye'yi tanıtacak fotoğraf sergileri açmayı planlamaktaymış. Hep geride kalır yapılacak onca iş, onca plan...

Esin Hanım ile bir fotoğraf sergisinde tanışmışlar, tam da o acılı günlerinde. Bir de laleler var. Beyaz laleler. Hüzünle bakıyorum bu güzelim çiftin düğün fotoğrafına.

Esin Anvari'yi de bu güzel anlamlı, vefalı girişimi için kutluyorum.

Sözcüklerle betimlemek de yetersiz kalıyor fotoğrafları ve fotoğrafları çeken sanatçı kişiyi. Işıklar içinde yatsın Saber Anvari ve sanatı hep ışıldasın evlerimizde, duvarlarımızdaki çerçevelerde, yüreğimizde olduğu kadar.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne gidip sergiyi görmenizi isterdim. Fotoğraf da alabilirsiniz. Hani şu Beyazıt'ta Sahaflardan geçip meydana çıkarken, sağdaki kocaman sarımsı renkteki görkemli binada, Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde.

www.saberanvari.com

Sitesine uğramayı da unutmayın eğer aşka dair söyleyecekleriniz varsa. Saber Anvari'nin fotoğraflarına bakın, çöl fotoğraflarına, al gelinciklere, yalnız kayıklara ve İstanbul'u görün gözlerinden...


14-28 Şubat 2009
Yer : Beyazıt Devlet Kütüphanesi Turan Emeksiz sok.No:6 Beyazıt / Eminönü
Tel : ( 0 212 ) 522 31 67

www.saberanvari.com


 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..