Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '12

 
Kategori
Kitap
 

Bana gelen kitaplar. 1 : Sezen Önol. Tütün Türküsü

Bana gelen kitaplar. 1 : Sezen Önol. Tütün Türküsü
 

Gönen’li Araştırmacı, yazar Sezen Önol’un; Tütün Türküsü (Debboy Önünde Diken) romanının Birinci Kısmı “Debboy Önünde Diken”, ikinci kısmı ise “Efeler” olmak üzere daha önce tek cilt halinde basılmış idi.

Bu kez roman iki ayrı kitap halinde, ilk cildi “TÜTÜN TÜRKÜSÜ” (Debboy Önünde Diken) adı altında yayınlanmış ve ikinci cildi ise EFELER adıyla hazırlanmış ve yayına hazır durumdadır.

Tütün üzerine oynanan oyunlar Osmanlı İmparatorluğa için çok önemli sorunlar oluşturmuştur. Bu nedenle acılara, gözyaşlarına, tutuklanmalara ve on binlerce (bir araştırmaya göre 60 bin) insanımızın ölümüne mal olan Fransız Reji Tütün İdaresi, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra millileştirilen ilk yabancı şirket olmuştur.

Sezen Önol doğma büyüme (Balıkesir- Gönen)li olmakla birlikte bugün Gelibolu’nun bir köyünde yaşamaktadır. Sezen Önol, bir Avukattır, Gönen’de İstanbul’da yıllarca mesleğinde başarıyla çalışırken, yöresel bazda araştırmalar yapmaktan, eserler vermekten geri durmamış ve hala yaşadığı köyünde nice eserlerini düzenlemekte, yayına hazır hale getirmektedir.

“Tütün Türküsü” (Debboy Önünde Diken) bir türkünün çerçevesinde dönen , 27.Mayıs.1883 tarihli bir Padişah fermanıyla ve “Duyunu Umumiye” çerçevesi içinde Osmanlı topraklarında faaliyet geçirilen “Reji”nin ve ona karşı olan insanların hikayesidir . “Reji”  fr. Société de la Régie Cointeressée des Tabacs de l'Empire Ottoman, os. Müşterek-ül Menfaa İnhisarı Duhanı Devlet-i Aliye-i Osmaniye);  kısaca "Reji" idaresi , “Tütün” başta olmak üzere belli başlı yetiştirilen ürünlere el koymuş, bunların toplanması, satımı ve vergilerin toplanması işini kendi adamlarıyla yapmaya başlamışlardı.

Reji idaresi, tütün köylüsüne karşı son derece insafsızdı, onların yetiştirdikleri tütünü son derece ucuz fiyattan alıp, yurt dışına sevk ediyorlar; kazandıkları müthiş paraları, kârları ise Osmanlı devletinden sakladıkları gibi; çevre halkına, tütüncülere  ellerindeki “Kolluk” gücüyle  korku salıyorlar ve nice insanların yaralanmasına, ölmesine sebebiyet veriyorlardı. Türk adalet ve jandarma sistemi, bunların elindeki “Padişah Yetkisi” dolayısıyla bunlara hiçbir şey yapamıyordu.

Zaman içinde ve yapılan zulumler karşısında halk ve tütün ekicileri  direnmeyi öğrendiler. Yer yer Reji idaresine  de, Rejinin elinde oyuncak olan “kolluk güçleri”ne de kafa tutmasını, onları atlatmasını  öğrendiler.

İşte bu kitap “Tütün Türküsü” (Debboy Önünde Diken) Gönen dolaylarında bir ailenin “Mustağalar” çevresinde toplanan halkın ve tütüncülerin zalim Reji idaresine karşı direnişini ve sonunda onu alt edişinin efsanesini yazıyor.

Sezen Önol kitabında, yörede bilinen bir efsane anlatıyor. Bu kez bir Çukurova efsanesi değil; oraların efsanelerini Yaşar Kemal anlatmıştı; Gönen’in ve çevresindeki Tütüncülükle geçinen köylerin efsanesini de Sayın Sezen Önol anlatmaktadır.

Yaşar Kemal’in İnce Memed’i nasıl bir efsaneyse, Mustafağlar’ın Mustafa da öyle bir efsane yaratıyor. Ama belli ki Önol’un kitabı çok daha fazla gerçeklere ve çevre olaylarına dayanıyor. Anlatılan hikayenin her adımında çevredeki  yerleşimlere, ailelere dair isimleri buluyorsunuz. Adım adım, tarihi ve olguları izleyebiliyorsunuz.

Sezen Önol’un dili son derece olgun; belli ki yazar bu diyarların adamı, buralarda yaşamış, hayatını sürdürmüş, tütün bahçelerinde tütün kırmış ve çevredeki bu türkülerle (Debboy Önünde Diken) büyümüş, onu söylemiş, ve bu türküden hareketle romanının örgüsünü kurmuş, yetkinleştirmiş  bir yazar.

İnce Memed’in özellikle başlangıç kısmında  nasıl insanın içine işleyen doğa betimlemeleri bulursak; Önal diliyle yapılmış betimlemeler Gönen çevresini, köylerini anlatmakta eşsiz fırsatlar getirmektedir. Kitap, bir bakıma İnce Memed’le kıyaslanabilir ama ondan çok daha özgün bir hava yaratmakta, bu kez Torosların değil, Kaz Dağlarına yakın bölgelerin, Gönen çevrelerinin atmosferi, doğası verilmektedir.

İnsanın insana karşı nasıl acımasız olabileceği; başta gerçek bir yetke kalmazsa, nasıl başıbozukluk içinde bu ülke insanlarının kendine önderlik edebilecek insanlar aradığını; ve bulduğunda onun peşinden nasıl gittiğini göstermektedir.

“Mustafağlar” ailesinden Kadir bir hiç uğruna 10 yıl hapis yatar; hapiste yatarken oraya düşen bir gazeteci onu uyandırır ve Reji’nin neden kurulduğu, Padişah’ın bu olaydan nasıl yararlandığı  açık açık anlatılır ve  Kadir uyanır . Artık bütün olayları birbirine bağlar durumdadır. Hapisten çıktıktan sonra Reji idaresinin karşısına geçip oturur ve gider gelir düşünür… Bu düşünme hali bile Reji’ yöneticilerinin son derece sinirine dokunur ve  “Mustafağlar’ın Kadir”i İzmir’den getirttikleri bir katile öldürtürler.  “Mustafağlar” yiğit bir ailedir, öyle bilinirler ve Kadir’in oğlu  “Mustafağa” oğlu Mustafa da yiğit görünüşlü ,  ama kendi halinde bir insandır.  Tütün ekmez,  tütüncülerin sinir olduğu kolcularla ahbap olur. Etliye ve sütlüye karışmaz halde dolanır. Onun bu haline çok kızan ve çevrede uyanık geçen arkadaşları her ne kadar onu uyandırmak isteseler de bir süre böyle gider. Sonra  hapishaneden çıkan gazeteci onu görmeye gelir; olayların aslını, nedenini niçinini bir güzel anlatınca; Mustafa da bir şeyler yapılması gerektiğini anlar. Ve kendince çevre de bir “teşkilat” kurar ve bu teşkilatın başına geçer. Yavaş yavaş bu  “Teşkilat”, “Reji” nin canını çok acıtmaya başlar ; kaçakçılık artar, kolcuların canı daha çok yanar; köylü artık memnundur; tütünü para eder. Bütün bu olaylar sırasında Mustafa ortada görünmez. Ama ne zaman ki, Gönen’de ki Reji Tütün Depolarını yakarlar; o sırada Mustafa vurulur. Onun  küçük oğlu Kadir de olayları uzaktan izlemektedir.

Olayların artık bir ucu, Yunan’ın İzmir’e çıkmasına ve Gönen’e gelmesine, diğer yandan milli çetelerin kurulmasına kadar gelir dayanır. Roman bu noktada sona erer ama her şey bundan sonra devam edecektir. İşte, işin bu kısmını da Romanın ikinci cildinde  (Efeler)  de bulabilirsiniz.

Sayın Sezen Önol’a böyle güzel, yetkin bir romanı ortaya koyduğu, Gönen çevresine ilişkin efsaneleri ince ince işlediği için minnet duygusu duymalıyız. Bazı insanlar öteki dünyaya çeker giderler arkasında bıraktıkları doğru dürüst hiçbir şey yoktur. Bazı insanlar ise işte böyle eserleriyle kendilerine ebedi  bir isim bırakırlar. “Tütün Türküsü” gurur duyulacak, herkesin okuması gereken bir eserdir. Hani derler ya “Bir kitap okudum, dünyam değişti..” Bu kitap insanları, uyandıracak, kendi tarihinin bir boyutunu  insan  katmanları içinde görebileceğimiz  bir eserdir. Uyanmak istemeyenler, ebedi uyuyabilirler. Fakat uyanmak isteyenleri böyle eserler uyandırır.

Bu kitap üzerine söylenecek şeyler çoktur. Aslında bunu yalnız benim değil, bütün aklı başında eleştirmenlerin yapması gerekir. Ama gören gözler nerede?
 …………………..
 Sezen Onal. Tütün Zamanı (Debboy Önünde Diken) . Kastaş Yayınları. 1912 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..