Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '08

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Bana hergün pazar

Bana hergün pazar
 

Ben telif hakkından korkunca, konu mankeni olmak pisi Nuri'ye düştü :)


“Patronu, rahatsızlığı yüzünden çalışmama kararı alınca, işsiz kaldım… Buyurun işten ayrılma öyküme…”

Altı yıldır çalıştığım iş yerimden, ağlaya ağlaya ayrıldım geçen ay… Bürodan eve taşıdığım eşyalar, kutular içinde kalakaldı (O kadar çok eşya taşıdım ki eve, büroda yerleşik hayata geçtiğimi, o vakit itibariyle anladım) bir ara eşyaları kutulardan çıkarmayı denedim, elime kalemlik geldi. İnsan bir kalemliğe bu kadar zırlasa… diye düşünüp, vazgeçtim…

İlk işten ayrılışım değil bu... İlk çalıştığım yerden kovulmuştum mesela. Bir mağazada, satış elamanı olarak başlamıştım, aynı gün kovulacağımı bilmeden elbette… Bulunduğum yerin bayan patronu, zavallı bir müşterinin arkasından “O…. Hepsini tek tek denedi, hiçbir b… almadan çıktı gitti” diyene kadar her şey yolundaydı. O anda, ben yine çenemi tutamadım ve arkasından konuşulan sanki benmişim gibi gözlerimi kısıp :) patron hanıma “ Yaşınızdan da utanmıyorsunuz, siz herkesin arkasından böyle mi konuşuyorsunuz?” diye sordum… Aldığım cevap şaşırtıcıydı, üstelik soruma uygun bir yanıt değildi “Defol git bir daha da buraya gelme” Ben ne soruyorum, o bana ne söylüyor, ne kadar ayıp… Arkamdan neler saydı onu bilemiyorum ama tahmin ediyorum…

Bilirsiniz, işsiz kalmanın belli aşamaları vardır. Herkeste aynı olmayabilir ama genellikle benzerlik taşır.

1.aşama ‘şok’ aşamasıdır. Elinizden oyuncağınız alınmış gibi hissedersiniz… Pazar günleri gibidir bu aşama, yoğun çalışma temposundan birden bire çıkınca bir sersemlik yaşarsınız… Hem dinlenmek istersiniz, hem de sıkılırsınız…

2.aşama ‘kabullenme’ aşamasıdır. ‘napalım oldu artık, hem yapılacak bir sürü iş var’ aşamasıdır. Bu aşamada ki kişi, kendine şunları söyler: uzun süredir göremediğim arkadaşlarımı görürüm, evde dip köşe temizlik yaparım, çekmeceleri toparlarım, vakitsizlikten izleyemediğim filmleri izlerim, kitaplıkta birikenleri -kitapları, dergileri- okurum, parklarda oturup insanları seyrederim, önümüzdeki günler için planlar yaparım… Hepsi yapılır ve sıra gelir, sonraki sancılı aşamaya…

3. aşama. ‘Tehlike’ aşamasıdır. Çanlar, bu aşamada çalmaya başlar işte, çünkü arkadaşlarla görüşülmüştür, dip köşe ev kazınarak temizlik yapılmıştır, filimler izlenmiş, kitaplar okunmuştur, insanlar seyredilmiş ve planlar hazırlanmıştır… ve evet insanın üstüne o ağırlık çökmüştür… ‘Canımda hiçbir şey istemiyor’ aşamasıdır bu… Canınız hiçbir şey yapmak istemez… Neden? Nedeni yok… Çalışmamanın dayanılmaz ağırlığıdır ruhu esir alan… Siz artık çalışmayan ve canı hiçbir şey istemeyen birisinizdir…

4.aşama. ‘Herkesin hayatında değişebilir aşama…’ diyorum ben buna. Bende yan etkileri çok fecidir; alınganlık, paranoyak düşünceler, kendine güvenini yitirme, iş bulmaktan umudu kesme, uyku düzeninin alt üst olması, cimrileşme... ben bu aşamadayken, yanımda bulunan dünyanın en mutlu kişisi bile, hayattan umudunu kesebilir, siyah gözlüklerini takabilir (tüüü utanmaz bir de marifet gibi yazıyor bak bak…) -

Ben dördüncü aşamaya varmadan şehri terk eyledim, zaten beni her gören “Bence sen yeni işe başlamadan bir tatil yap” diyordu. Nedeni gözlerimdeki tuhaf bakış olabilir, yada ağlamakla gülmek arasında ki cızırdayan sesim… Tam olarak bilemiyorum.

Belki de saçımı beğenmediler, o da olabilir. Ne alakası var demeyin, uçlarından kestireceğim diye gittiğim kuaförden permalı çıkınca, aha da bizim kız depresyona girdi diye düşünmüş olabilirler, yada kıvırcık saçlarımla, zaten ay gibi olan yüzüm, onların zihinlerinde deli imajı ile bire bir örtüşmüş olabilir… (Saçlara jöle sürmeden hiç kimsenin karşısına çıkmamalı, anlaşıldı:))

Varsın arkamdan “Seni sevmelerin en güzeli, uzaktan sevmek” diye mesajlar atsınlar… :) Evde, kadın programlarını, evlendirme programlarını izlemektense; denizi, otu böceği, çiçekleri seyrederim daha faydalı :)

Sonuç: Deliye her gün bayram, bana her gün Pazar… :(

Not: Benim için üzülmeyin, geçen blogların birinde bahsettiğim, kem gözlü arkadaşıma rağmen tazminatımı aldım ;)

 
Toplam blog
: 19
: 756
Kayıt tarihi
: 03.03.07
 
 

Neşeyle hüzün arasında volta atan, 1979 yılının 4 Eylül çocuğu, arkadaşlarımın arkadaşı, annemin ..