Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '16

 
Kategori
Deneme
 

Bana karışma…

Bana karışma…
 

 
Güneşim soluyor ayazlarda
İçim ürperiyor
Ne yüzüm gülüyor yolunda
Ne yapsam olmuyor
Bir gemi kalkıyor içimden
Mechule gidiyor
Yüzüyor bilinmez uzaklara
Canımı yakıyor
 
Uğrunda ölüm bile bana kolay
Karşısında dururum
Varsın böyle geçsede
Bütün ömür kendimi avuturum
 
Kalakaldım kışın ortasında yine
Yine aldandım sonunu bile bile
Cennetden kovuldum isyan ede ede
Hiç utanmıyorum
 
Serkan Kaya
 
Dinlemezdim ben böyle şarkılar deme, dinlersin. Ağlamazdım ben böyle aka karaya deme, ağlarsın. Bir gülen yüzün yeşilliğinde için köpürür, gözünden yaşları salıverir ruhunu azad edersin. Kırmam deme sakın, kırarsın bütün zincirlerini, duvarlarını yıkarsın. Gitme dersin gider de geri bile gelemezsin. Yapmam deme, yaptığına şaşarsın. Kendi içinde kocaman bir devrim yaratır, kendini yargılar, temizliğini asar, kendine son verirsin. Bir kere çarptın mı yıkmadan geçmez, yıkılırsın. Değerse kıvılcımı tutuşur yanar, kül olursun. Olmam deme ol diyenin kudretine olur, olgunlaşırsın.
 
İçim ürperiyor, ruhunun titremelerinden. Soğuğunla üşütüyorsun. Alevime karşılık buz gibi sözlerin ile saldırıyorsun bana. Meçhulde hiç olmayı göze alan birinden yaşamamasını diliyorsun. Nefesimle mutluyum ben. Bir saklı sandığın içinden çıkartılıp ara sıra havalandıran antika, el emeği, göz nuru örtüler gibiyim. Unutulmuş, modası geçmiş, pırıltısı sönmüş kadife kutuda bir mücevher gibi parlamayı bekliyorum. Tam kutunun kapağını aralıyorum, güneşe bakmak için biraz, üzerime kilit vuruyorsun. Beni al parlat boynuna as, ağırlığımı taşı demiyorum ki ben. Beni üzerine giy, salın da demiyorum. “Beni yaşa” dan başka cümlem yok. Seni yaşat bana.
 
Ellerimin dileği, parmaklarının arasında varlığını anlamlandırmak. Tenim sen koksun, senden bir koku yaysın etrafa. Mis gibi havada aşk çiçekleri. Ne kadar zor olabilir ki? Zıngır zıngır titriyorken bedenim, ruhumda görülmemiş depremler oluyor. Ruhumu bedenimin içinde tutamadığım gibi zihnim de firari iyiden iyiye.
 
Gömmek istiyorum içimdeki bu ruhu. Yeni bir ben çıkartmalıyım dehlizlerden. Hiç bir şeyin umursanmadığı bir dünya yaratmalıyım kendime. Başka bir çare yok bu sıkışık yaşamdan kurtulmak için. Haykıran ruhuma, alev alan bedenime inat soğutmaya çalışırken kendimi, kora küle karışıyor, insanların aşk için yaratılmadığı gökyüzüne savruluyorum.
 
Bedenin tutuşmasında sıkışmış kalmış bu aşk. Tutkuya esir olduklarını sananların kirleri bulaşmış aşkın üzerine ve artık hiç bir şekilde arınmıyor. Yapamıyorum. Kirlenmek zorundayım. Seninle hiç olmak için kirlenmek zorundayım bende. Taşınmalıyım kendimden. Körmüşüm, gördüğümü inkar etmişim. Bildiğini inkar eden cahilmişim meğer.
 
Şimdi ne yapmalıyım? Aşka zehir gibi mi davranmalıyım? İlaç gibi yutmalı mıyım? Yuttuklarımı çıkartmalı mıyım? Asitli bir su içmek gibi bazen. Geçtiği yerleri yakıp yok ediyor adeta. Zamanın gerisinde en temiz hali ile yaşanabildiği unutulmuş, bu günlerde an da kalmak yalanına kurban edilmiş aşk.
 
Tutuştu yüreğimin ucu bir kere, o alev yayılacak. Kor içimi yakıp kavuracak. Ben böyle kızgın korken o da zihninin esaretiyle soğutacak ufak ufak. Kül olasıya kadar emrine amadeyim. Bir an mı, bir yıl mı, yalnızca bir gün mü önemsemeden sürükleneceğim peşinden. Varsa yoksa sen. Herkes kendine ait hisleriyle yaşasın varsın. Ben sana aşk derim, sen bana ne dersen de. Sevgili bile olamazken sevdiğin olmak ne güzel bir rüya olurdu uyanmak istemeyeceğim. Sabahsız günler olsun da uyanmayalım bu rüyadan diyesim, nihayetime kadar hiç olasım var.
 
Bana karışma, işine bak…
 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..