Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Bana mı öfkelendin yağmur kuşu

Daldan dala konarak ötüyordu durmadan. Kah elma ağacının dalında, kah erik ağacının dalında ötüyordu. Birkaç kez başımın üstünden teğet geçerek uçtu. Çim biçiyordum, motoru durdurdum. Rahatsız mı etti gürültüsü dedim. Bu kez duvarın demirlerine kondu. 

Kozak yaylasında bulutlar bile yok, nerede yağmur diye söylendim. Yanıtı "Çık” diyerek elma ağacının dalına kondu. Göz göze geldik. Her sabah cıvıltılarına uyandığım serçeler nerede diye seslendim. Havalar mı soğuk. Sen neden ötüp duruyorsun diye söylendim, umursamadı bile. 

Çim biçmeyi bırakmış, konuşuyordum onunla. Mis gibi çim kokusu, Ege Denizini yalayarak gelen esintilerle birlikte ciğerlerime doluyordu. Korkuyordum çim makinesini çalıştırmaktan sohbetimiz yarım kalacak diye. Biçtiğim çimleri torbaya doldururken, gül koklar gibi kokladım. Başımı kaldırdığımda çoktan uçmuştu yağmur kuşu. 

Sessizlikten makinenin gürültüsü yankı yapıyordu. Uzaklarda inşatta çalışan işçilerin kürek sesi, yanı başındaymış gibi duyuluyordu. Gürültülü bir müzik sesine başımı kaldırdım. Caddeden geçen bir otodan geliyordu. Boğuk bir ses, ne denildiği anlaşılmıyordu bile. Biraz yakınlaşınca "Geliyor geliyor Kılıçdaroğlu " tümcesini duydum. Burası İzmir’in Dikili İlçesi, üstelik deniz kıyısı da. 

Siyasetin cılkı çıktığından, akşam haberlerini dinlemek yerine, bahçede çimler üzerinde oturmayı yeğliyordum. Diktiğim sebze fidelerini okşuyordum. Haftası olmadan çiçek açmıştı biber fidelerinden bazıları. 

Komşuya seslendim yeni kaset var mı diye? "Benim teybin CD-ROM’lu” dedi. Gülmeye başladım. Haber dinliyorsun ya."Evet" . Yeni kaset olayı var mı diye soruyorum. "Altmış yaşımı geçtim böyle siyaset görmedim" dedi. Söylene söylene yürüdü. 

“İnsanlar içinde yetiştiği toplumun ürünüdür. Yıllardır süre gelen kültürel yozlaşmanın ortaya çıkardığı durumu neden yadırgıyoruz. Kullandıkları sözcükleri, tümceleri kulakları bile duymuyor. Sosyal kaos yaratma becerilerine diyecek yoktur. Tarihi bilgileri çarpıtma konusunda kalfalık dönemini çoktan aşmışlar. “ Tümceler zihnimde dans ederken, Yağmur kuşu elmanın dalına kondu. 

Nereler gittin diye söylendim. Serinlik üşütmeye başladı. Bu gece yağmur var mı dedim. Kayısının dalına uçtu. İçeri girdim. Odanın penceresinden ısılık çaldım. Deli gibi o daldan o dala konuyordu. Aldattım seni diye bağırdım. Uçtu gitti. 

Minicik yağmur kuşunun doğadaki yaşam kavgasını düşüne düşüne salona girdim. Saate baktım, yirmiye geliyordu. Şimdi de Osman başlayacak ”Öyle Bir Geçer Zaman Ki ” diyerek oturdum koltuğa. 

Sabahleyin ekmek kırıntılarını çimlerin üzerine döktüm. Bekledim yağmur kuşunun gelmesini. Gelmedi. 

Öğlen saatlerinde Egenin kuzey kıyısı mevsimin en sıcak gününü yaşıyordu. Asmanın dalına serçeler konmaya başladılar. Bir haftadır birlikte yaşadığımız yağmur kuşlarını sordum. Uçtular güneşin yakıcı ışınlarına bakarak. Doğanın yasaları ortada diye düşünürken Kütahya da ki siyanür havuzlarını anımsadım. İnsanoğlunun ihtirasının, kendisine nasıl zarar verebileceğini düşündüm. Oysa, bilim insanı “Başkalarını düşünen sosyal varlık” olarak tanımlar. 

16.05.2011 

M.Ferit KOTAN 

 

 

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..