Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '12

 
Kategori
İnançlar
 

Bana sorulanlar –2

Bana sorulanlar –2
 

Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir! Eğer iman eder ve korunursanız, hem ecirlerinizi verir ve hem de sizden bütün mallarınızı (bu yolda sarf etmenizi) istemez! [Muhammed Suresi–36/ Ahmed Hulusi-Kur’an-ı Kerim Çözümü

Bu ayeti nasıl yorumlarsınız?

Bu ayet çok açık ve net. Buna göre, yaşam artık bir oyuna odaklanmış bulunuyor. Sadece bir oyun, ama zahirin ve batının egemen olduğu bir oyun.

Korunanlara ise müjde var.

***

Eğer yetimler (kadınlar) konusunda haklarını vermede korkunuz yoksa, o zaman sizin için temiz olan (şirk ehli olmayan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer (aralarında) adaletle davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir tane ile veya ellerinizin mâliki ile (yetinin). (Nikâhsız {evlilik anlaşmasız} birlikte yaşamayın.) Zulmetmemeniz için bu en ehven olanıdır. [Nisa- 3/ Ahmed Hulusi- Kur’an-ı Kerim Çözümü]

Bu ayet hakkındaki yorumunuz nasıl olur?

Gücünüz haliniz vaktinizyerinde ise nikâh yapın, iç geçirip boşu boşuna düşüncelerinizle günaha girmeyin, denmek isteniyor. Ama bildiğiniz gibi ‘bu hoşa gitme’ durumu, tercih haklarında dört kadınla sınırlıdır. Duyarlılığa ve etkinliğe lütfen dikkat!

***

Allah’tan yardım mihnet oranında gelir, sabır da bela oranında (Hadis)

Gam, keder veya musibete uğramış kimseye Allah aynı oranda yardım eder, deniliyor. Belaya uğrayanların, karşılığında alacağı yardımı sabır olarak işaretliyor Hz. Muhammed (s.a.v).

Burada sabra neden olan şey yani bela, mihnetten daha ağır ve yoğundur. Anladığım kadarı ile bu noktaya dikkat çekmek isteniyor.

***

Güzel ifade çok konuşmakla olmaz. Allah ve Resulü’nün sevdiği hususları ayırt edebilmekle olur. Lisan aczi, acz sayılmaz; asıl acizlik Hak’kı tanımamaktır. (Hadis)
Bir konuyu naklederken kısa ve öz konuşmanın gereği vurgulanıyor bu uyarı ile. Önemli olanın, esas temayı net bir şekilde ifade edebilmek olduğunu, uzun ve insanı yorgun düşüren anlatımların bireye asla bir şey kazandıramayacağını yani değerlendirilemeyeceğini ve meseleyi anlaşılamaz hale getireceğini söylüyor Efendimiz. Güzel bir ifade, akıllıca bir konuşmayla mümkün olur. İnsanlar arası ilişkilerde bu hususa dikkat etmek lazım.
Lisan yetersizliğini de acz olarak görmüyor Hz. Muhammed (s.a.v).  Ancak bu kavramı Hak’kı bilmemekle ilişkilendiriyor. Yani lisanı yeterli olanın, Hak’kı tavsiye ederken yapacağı yanlışlığı acz olarak kabul ediyor. Buradan çıkan sonuç ise şöyle olmalı:  “Doğruyu bilme, başarılı olma nitelikleri ile bütünleşmektedir.”

***

Bir saat ilim öğrenmek, bir gece ibadet etmekten; bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan hayırlıdır. (Hadis)
İlmin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için yapılmış bir açıklama... Belirtilen oranlama mecazidir. Konuya yaklaşım getirebilmek için söylenmiştir. İlim, esas ibadet aracıdır. Bu noktayı teyit eden bir başka hadis ise şöyledir:

İlim taleb etmek; Allah katında namaz, oruç, hac ve Allah yolunda savaşmaktan efdaldir. ”

 ***

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adam görmüştü: "Bir şeytan bir şeytaneyi takip ediyor!" buyurdular.
Efendimiz bu sözleri ile bizlere ne anlatmak istedi ?
Hadisi Şerifte bir benzetme var. Bir erkeğin şeytani bir iş peşinde olan bir hanımın peşinden sürüklendiğini, onun halini tasvir ettiğini ve bu nedenle kuşkusuz, şeytani vasıf alacağını, ezcümle, işin bu noktaya sürükleneceğini ve mutlaka aleyhine olacağını ima etmek istemiş.

***

Nebi ve Resullere  sadaka ve zekât neden helal değildir? 
Bildiğimiz gibi, Sadaka ve Zekat ihtiyaç sahiplerine yapılan bir yardımdır...
Nebi ve Resuller, vahiy istikametinde hareket ederler. Bu nedenle hem maddi, hem manevi doygunluğu yaşarlar. Onlar Allah’ın Samediyet vasfını izhar eden mahallerdir. Samediyet vasfı ihtiyaçtan beri olma anlamına gelir. Fakir olabilirler; ama onlar için bir zafiyet değidir. Bu nedenle sadaka ya da kişilerin servetlerinin belirli bir bölümlerini, yani zekât almalarını gerektirmez. Yapılacak yardım, maksadı aşacağından helâl olmaz.

***

Şükürve Hamd kavramı !.. Bu sözcükler nasıl kullanılmalı ?
Din mensupları, bu iki kelimeyi alelade kullanmayı pek de güzel beceriyorlar. Mesela, trafik kazasında bir ayağı kopmuş olan kişi, haline bakıp Ya Rabbi çok şükür! ” dediğinde öbür ayağının da kopmasına neden olacak duayı ettiğinin farkında bile değil !..
Keza, nimetlerle dolu iftar sofrasında misafirlerini ağırlamakta olan bir ev sahibi, kendini mahcup etmeyen Mutlak Varlık’a şükranlık duygusunu “ Çok şükür ya Rabbi! ” sözleriyle dile getirmek yerine,“ Sana, verdiğin nimetlerden ötürü hamd olsun ” derse, bilmeli ki; bu ekonomik şartlarda nadiren bulduğu o tabloyu belki bir daha göremeyecek, sofradaki nimetlerde artma olmayacak hatta azalma olacaktır...
Özetlersek; Şükr’ü arttırıcı bir faktör, Hamd’ı ise durdurucu bir unsur olarak düşünmeliyiz.

***

Tenzih ve Teşbih konuları hakkında bilgi verir misiniz?
Avami bir anlayışa göre, Tenzih; Allah’ı bir tanrı mesabesinde bulup ötelere atmak, Teşbih ise; Allah’ı ötelerden alıp yeryüzüne indirmek anlamına geliyor... Tenzih kavramı ile gerçekten anlatılmak istenen mana  benlik ile özdeşleşir. Bu bireysel anlamdaki bir benlik değil, mutlak manadaki bir Benliğin müşahedesidir. Yani; Mutlak Tenzih’te, ötelerden alıp buralara getirmek söz konusu bile değildir. Zira; Allah ötelere atılmaktan, bir başka ifadeyle tenzih edilmekten münezzehtir. Her yerde mevcut olan nasıl tenzih edilebilsin ki ?

Özetleyecek olursak bu kavram, Mutlak varlığı kendi özünde bulabilmeye dayanır. Yani gerçek yönüyle Tenzih’in karşılığı  “ Mutlak Benlik ” tir.
Mutlak manada ki Teşbih ise; Allah’ın Esma boyutunun, yani manaların - soyut boyutun müşahedesidir.
Bu bakımdan, avamın anladığı Tenzih ve Teşbih ile, mekârim-i ahlak sahibi olanın algıladığı Tenzih ve Teşbih anlayışı arasında çok büyük fark söz konusu.
Ancak böyle bir idrak düzeyine ulaşanlar; tanrısallıktan sıyrılmaya, isim üzerinde durmayarak işaret edilen manayı algılamaya başlayabilirler...

***

Şayet bir tanesini seçme hakkınız olsaydı hangi şıkkı tercih ederdiniz. ?
a) Nübüvvet kemalâtı
b) Risâlet Kemalâtı
Düşünen beyinler Risâlet Kemalâtı’nı seçer.

Bekabillah ile Uluhiyyet arasında ne fark bulunmaktadır.?
Bekabillah kişiye dönüktür. Uluhiyet geneli, hatta Ahadiyeti dahi kapsar. İkisi farklı nüanslara, paradigmalara sahiptir.

***

Derece, mertebe kazanma, belli noktalara erişme, hatta Allah ile arasındaki perdeleri kaldırma amacına dayalı çalışmalarda gizli şirk olduğu bildirildiğine göre, bu bakış açısına dayalı mücahede çalışmalarını nasıl yapabilmeliyiz?

İbadet adı altındaki eylemlerde mutlaka evrensel kriterler esas alınmalı; varlık, mertebe tutma, başarıya ulaşma, zevk alma gibi büyük tartışmalara yol açacak arzular terk edilmeli ve birey, yaptığı çalışmalarla bir yere varamayacağı bilincine ulaşmalıdır. Aksi takdirde, ibadetin sadece  belirli  bir  yanından (enerji) fayda temin edilir. Ve gizli şirk, ondan kati surette kalkmaz.

***

Çok sevdiğim birini kaybettim. Ahirette ona kavuşabilecek miyim?
‘Kişi sevdiği ile beraber olur’Hadisi gereğince umarım ki, onu kucaklarsınız.

***

Tağyir ve tebdil kelimeleri arasında ne gibi fark bulunmaktadır?
“Tağyir”değişme, “tebdil” değişen şeyin yerine başkasının gelmesi demektir. Farkı takdir ettiğiniz anda bunu anlamış bulunuyorsunuz.

***

Dini terminolojide kullanılan su’l kelimesi ne anlama geliyor?
Sual;“sormak, dilenmek”, aynı zamandadua” manasına gelirken, Su’l kelimesi ise; sadece sormak anlamını taşır. İçinde dilenme olmayan sorma. Nitekim, Hz. Musa’nın duasını içeren Taha Suresinin 25-36 arası ayetlerinde böyle bir keyfiyet bulunmaktadır…

25. (Musa) dedi ki: “Rabbim, sadrımı açıp genişlet (Hakkel yakiyn eyle)”.

26. “İşimi bana kolaylaştır”.

27. “Lisanımdan düğümü (bilincimin külli manaları algılayıp değerlendirmesini engelleyen zihin düğümlerini) çöz”.

28. “Ki sözümü (derinliğine) anlasınlar (içlerine tesir etsin)”.

29. “Benim için ehlimden bir vezir oluştur”.

30. “Kardeşim Harun’u”.

31. “Onunla (O olarak) gücümü şiddetlendir”.

32. “Ve Onu işimde ortak yap”.

33. “Ki seni çokça tesbih (tenzih) edelim”.

34. “Seni çok zikredelim (ilim)”.

35. “Muhakkak ki sen (biz olarak) Basıyr’sin!”.

36. “İstediğin sana verildi, ya Musa!” dedi.

 

 Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..