Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Bandırma. Ah benim gençliğim…

Bandırma. Ah benim gençliğim…
 

Bandırma benim memleketim. “Hemşerim nerelisin ?” diye sorsalar, 15 yıl kaldığım Malatya’yı, 16 yıl kaldığım Gaziantep’i, 10 yıl kaldığım Ankara’yı değil, gençliğimde üç ay kaldığım Bandırma’nın adını söylerim… Çünkü atalarımız derler ki , “Ananızın, atanızın mezarı nerede ise sizin ülkeniz, yeriniz orasıdır… Anam, atam burada gömülü, iki yıl önce de eski Etisporlu; Recep’li, Kasap Tamer’li o eski efsane takımda oynayan kardeşim Ersin’i de toprağa burada verdim… Eee , demek ki burası bizim ilimizmiş, burası bizim toprağımızmış…Bundan sonra sıra kimde bilemiyorum? 

Babam bir DDY’da bir memur idi, bu yüzden hayatımız boyunca Anadolu’nun bir çok kentinde ; Erzincan’da, Elazığ’da, Balıkesir’de, Malatya’da … gezdik tozduk… Babamdan sonra ben de öğretmen olunca, öğretmen de bir memurdur nihayet, gezmek bizim de kaderimize düştü, ben de Malatya’da , Elazığ’da…sonra yukarda saydığım yerlerde … en son da urumelinde, Edirne’de çalıştım ; oradan emekli oldum. Rahat bırakmadılar, bir de Kıbrıs’ta Hocalık yaptık… Şimdi memleketim Bandırma’da takasa çekilmiş durumdayım, kıyıdaki mavnalar gibi bekliyorum… Belki bir gün denize açılırız özlemiyle… Bundan böyle pek uzaklara gitmek umudu yok da … Nereye gideceğimiz belli.. 

Çok uzaklarda olduğumuz zamanlarda bile, yaz tatillerinde koşa koşa Bandırma’ya gelir, yukarda Eski Şube Reisi olan Kolağası Ali Rıza Bey’in yaptırdığı Koçkoçan çeşmesi karşısındaki anneanemin evinde iki-üç ay kalır ; memleket özlemini giderir, geri dönerdik…
O zaman Bandırma taş çatlasa 25-30 bin kişilik ufak bir kentti, ama güzel bir kentti (o kadar işkence etmelerine karşın yine güzel bir kenttir…) 

Koçkoçan evleri bilenler bilir, çok eski zamanlardan kalan bir çeşmenin çevresinde kare şeklinde yapılmış, kagir , iki-üç katlı evlerden ibaretti. Evler Cumhuriyetin ilk dönemlerinin mimari tarzını aksettirdiklerinden, bahçeli evler şeklinde, önde ve arkada balkonları olan, kendine göre süslemeleri bulunan; kapılarının üst yerinde bir yerlerde mutlaka ay yıldız arması bulunan güzel evlerdi … Sağ olsun, laz ustalar sonradan geldiler, o evlerin tümünü yıktılar, 5-6 katlı beton ve çirkin evleri bizlere emanet bırakıp gittiler… O eski evlerin sadece hayalleri kaldı… Eski Bandırma’nın da öyle… O güzel, canım evleri kimler yapmışlardı? Rum ustalar mı? Kimler... Ama güzeller güzeli o Bandırma kenti bitti, o zamanları, o evleri, çınar ağaçlarının süslediği o sokakları ancak benim gibi yaşları yetmişin üzerinde olan piri faniler hatırlarlar. 

Koçkoçan Çeşmesinin yanında dalları gökyüzüne tırmanan üç tane dev gibi çınar ağacı vardı. O dev gibi çınar ağacının dalları bütün o çeşmenin üzerini örttüğü gibi, alanı da kaplardı . Çocuklar, kız- erkek demeden çeşmenin yanındaki boş alanda çok çeşitli çocuk oyunları oynarlardı. Pencerelerde onları zaman zaman gözetleyen ablalar, anneler olurdu… Bağırış çağırış çocuk sesleri mahalleyi tutardı. Mahallenin biraz daha irice gençleri bir üst Caddedeki Poyraz Kahvede tavladır, pişpiriktir, papaz kaçtıdır… oyunlar oynarladı… 

O zamanları anlatan bir şiir de yazmıştım: “PAKİZE’NİN EDASI” 

“Ne oldu da anlamadım
Her halde bir şeyler oldu.
Ben bu sokaktan geçiyordum.
Kafama bir şey mi düştü ne...
Birden ayılıverdim.
Ah !Tanrım ben nasıl unuttum
Bir kuşu sabahtan kanatlarından tuttum
Sonra gökyüzüne azıttım,
Topal bir kediye süt verdim
Mahalle köpekleriyle helalleştim. 

Ben ne yaptım. 

Geçerken uğrayacaktım
Kapın aralık mı diye, bakacaktım.
Çünkü sen her zaman
Sütçünün gelme saatinden önce
Koçkoçan çeşmesinin karşısındaki pencereden
Sarkardın.
Saçlarını uzatır, bir güzel
Çeşmede yıkardın,
Aşağıdaki kahveci çırağıyla işmar eder,
Babanın kafa tasını attırırdın. 

Bir gün seni ağabeyin kesecek
İnan bana kesecek
Ya başını bağla çekil
Ya da intihar arifesindesin. 

Bu böyle gitmez benden söylemesi
Gölgelerden geçme, laf dinle
Arife kızla aşık atma
Kıçını kır evde otur
Bak Saniye nasıl koca buldu
Hem de kayıkçı...
Kayıkçıysa kayıkçı ne olmuş
Sanki el aleme dert olmuş. 

Biraz çevrenden ders al
Öyle Mart kedilerine aldırma
Çatılara çıkma, pencereden sarkma
Düşersin.
Hep anan sana öyle demez mi?
Biraz öğütlerini dinle... 

Ama, nasihat dinlemekle
Bak evde kaldın, yaş otuz üç.
Bundan sonra zor.
Sen en iyisi, akşamüstleri
Köşebaşından sana işmar eden
Erkan’a takıl. Bakma, yakışıklıdır
Yarın bir gün iş de bulur.
Canını sıkma... Olacak olur.
Sen yeter ki, kişneme
Beni dinle...
İki de bir de. Olur mu?
Pakize.” 

Pakize hikayesi böyle serencama dönüştü. Bu seriyi sonra üç şiirle bitirebildim. Şiir nedir ki, biraz hayal, biraz gerçek… Karıştırıp içine iki üç uyak koyup, uygun uyarlı bir dille verdin mi, karşıdakinin gönül tellerini oynatabiliyorsan … İşte şiir ! Çoğu kez de işe yarar… hele o yaşlarda, kızların ellerine sıkıştırılmış bir şiir, en uzun nameye bedeldi… Kızlar her zaman bin kilo altına değil ama, bir kıytırık şiire aşık olmuşlardır ! (Dememe bakmayın siz, hayatın gerçekleri başka…!) 

Gençlikte, 17-18 yaşlarında, hadi diyelim, 22-23 yaşları, akan kan, nasıl deli deli akar damarlarda, hiç kimseyi dinlemez… Ne anne ne baba… Kız olsun erkek olsun o sesi duydu mu, dağa çıkmaya hazırdır… Artık , “Bizim oğlan aşıktır…” şarkısı söylenir evin köşesinde... 

Sonra ne olur.. O salak oğlan, komşu kızına aşık oldu mu, ya uzaktan uzağa, Pastoral Senfoni gibi sefiller sefili bir aşkı yaşarlar (İşte aşksa, o aşktır, vallahi yanar, yandırır…) Ya da oğlan kızı babasından ister, iki salak samanlıkta yaşamaya başlarlar, bu da sefilliğin daha da büyük boyutu olur… Allah akıl versin! 

Ama Bandırma, yılmaz aşkların kentidir... Öyle bir atmosfer vardır ki, gençler 16-17 yaşlarına girince her türlü çılgınlığa hazırdırlar… Onları her yerde görebilirsiniz… Tutmayın gitsin…Deniz boylarında, o güzelim gazinolarda, onlara her yerde rastlayabilirsiniz… Evet, tanıdınız mı , onlardan biri de sizsiniz.. Evet, siz : Pakize’yle, Erkan… 

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..