Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '15

 
Kategori
Siyaset
 

Bandırma yazıları : Bandırma yakınlarında batırılan Avustralya gemisi

Bandırma yazıları : Bandırma yakınlarında batırılan Avustralya gemisi
 

Avustralya (HMAS AE2) Seddülbahir Gemisi


 
Şimdi günümüzden tam 100 yıl önceye gidelim. Türkiye üzerinde o günlerde oynanan oyunların tam merkezine … 100 yıl önce, size bir tarihi hatırlatır mı? Elbette, I.Dünya Savaşı, Bizimkiler Almanya’yı akılsızca arkalarına almışlar, İngiltere, Fransa, Avustralya ve nice mütteffik ülkesini karşımıza almışız. Yani sanki bütün dünyaya kafa tutuyoruz…
 
Onların elleri de taş toplamıyor ya, 1915’de gelmişler Çanakkale Boğazı’na dayanmışlar. Bizim etimiz ne budumuz ne? Bir Talat Paşa’mız var, bütün bunları başımıza bela eden; bir de Mustafa Kemal’imiz.. memleketi bu halden nasıl kurtarırım diye uğraşıp, didinen.
 
Bütün Mütteffik güçleri Çanakkaleyi’ alacağız, oradan İstanbul’a gideceğiz, diye gelip dayanmışlar. Koca koca gemiler, binlerce asker.. karşılarında kim var..?
 
Mustafa Kemal ve Seyit Ali Çabuk… Mustafa Kemal’i biliyorsunuz da… Seyit Onbaşı’yı hatırlamadınız mı? Hani şu koca koca top mermilerini kaldırıp, topun ağzına süren1889 yılının Eylül ayında Balıkesir'in Havran İlçesi Çamlık (Seyit) köyünde doğan, Pehlivan Seyit Reis’i.. Oralarda kim tanımaz… Allah rahmet eylesin.. Seyit’in topçu bataryası, verdi ateşi, gavur gemilerine.. verdi ateşi.. Üçü beşi yıkılınca. Küffar rüzgar kesti. Durdu ve şaşırdı.. Öylece durdular… Hani ne derler… Yedi düvelin gemisi gelmiş, karşımızda durmuş. Elleri armut toplamıyor. Veriyorlar ateşi, veriyorlar ateşi … Türk bataryalarının, askerinin üzerine. Asker bir yandan bu gemi ateşiyle tarumar olurken, bir yandan da yedi düvelin askerlerini Anadolu içlerine sokmamak için canını dişine takıyor. Çünkü öyle demiş Komutan.
“Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. Ve ölüyorlar .. Ne kadar ?
 
Çanakkale Muhaberelerinde, Türkler 57.263’ü şehit, geriye kalanı yaralı, hastanede, esir ve kayıp olmak üzere 250.00 zayiat vermişlerdir. İngiliz ve Fransız kayıpları ise; ölü, yaralı, esir ve kayıp olmak üzere 252.000 dır.
 
Gelelim bizim hikayemize: 
 
Çanakkale’yi geçmek için düşman gemileri zorlarken, bunlar topçu ateşi ve mayınlarla durdurulmuştu. Fakat bunlardan bir İngiliz yapımı Avustralya deniz altısı nasıl yol bulduysa , Marmaraya girmiş ve önüne gelen gemiye torpil atmaya başlamıştır. 
 
Bu gemi saptandıktan sonra derhal peşine düşülmüş ve icabına bakılmıştır. Bu geminin adı (HMAS-AE2)’dir. Burada anlatacağımız onun hikayesidir. Film gibi.
 
Gece yüzeye çıkan denizaltı, bataryaları şarj ettikten sonra dalışla seyre geçti ve 26 Nisan 1915 günü saat 04:00 dolaylarında aynı bölgede yeniden Turgut Reis'e karşı saldırı manevralarına girişti. Ancak bu kez zırhlının ateşiyle karşılaşınca daldı ve saat 09:00 gibi Marmara sularına girdi.
Sonraki gün, 27 Nisan gün doğumunda Doğanhasan Sığlığı'nda, Yapıldak Feneri yakınlarında Kütahya torpido botu eşliğinde Barbaros Hayreddin zırhlısını tespit etti, torpido saldırısına geçti, ancak yine isabet kaydedemedi. Dalışa geçerek yine kaçmayı başardı. Aynı gün Yarhisar destroyerine de saldırdı, ancak bu saldırı da başarısız oldu.
 
Ancak 28 Nisan'daki seyirler sırasında bir hedef saptanamadı. Bunun üzerine Gelibolu Limanı'na yöneldi. Bu seyir sırasında rastladığı Muavenet-i Milliye'nin refakat ettiği dört gemilik bir gruba karşı giriştiği torpido saldırısından da başarısızlıkla ayrıldı. Ertesi gün bir topridobot ve üç nakliye gemisi ile karşılaşmada da benzer durum gerçekleşti. Ancak bu arada Osmanlı makamları fazlasıyla uyarılmıştı ve Sultanhisar torpido botu, devriye görevinden alınarak denizaltıyı bulmak ve imha etmekle görevlendirilmişti.[6] Karaburun önlerinde saptanan denizaltı üzerine, 30 Nisan günü saat 08:20'de ilerleyen torpido bot, denizaltına karşı top ateşi açtı. İki torpido taarruzu manevra edilerek geçildi. Bu sırada denizaltı kaçma ve taarruz manevralarında kontrolden çıktı. Torpido botun iki torpidosu da hedefi bulmadı. Mahmuzlayarak denizaltı batırılmaya çalışıldı; ancak aldığı isabetlerden su altında tutunamayan denizaltı teslim olmak zorunda kaldı.[6] İngiliz subaylar ve kabaca yarısı İngiliz, yarısı Avustralyalı olmak üzere otuz iki kişilik mürettebat Sultanhisar'a alındı ve denizaltı batırıldı. 
 
1995 yılından beri AE2' batığını bulmaya çalışan Rahmi M. Koç Müzesi yöneticisi Selçuk Kolay, 1998 haziranında batığın Marmara Denizi'nde,Karabiga'da, Karaburun'un 4 mil kuzeyinde ve 72 metre (236 ft) derinlikte olduğunu saptadı. Sonraki ise ay bu noktaya bir dalış gerçekleştirdi. Ekim 1998'de Türkiye'ye gelen Avustralyalı dalgıç ekibinin gerçekleştirdiği dalışta, batığın AE2'ye ait olduğu doğrulandı. 
 
9 Eylül 2007'de Avustralyalı ve Türk yetkilileri, batığın çıkarılması ve restore edilmesi konusunda ortaklaşa bir çalışma yapmaya başladı. Yapılan çalışmalarla, 1998'den beri yapılan dalışlarda batığın büyük zararlar gördüğü belirlendi. Olay tarihi belgelere dayanıyor da; siz bir öykü gibi okuyun, dinleyin..
 
(HMS AE2 Olayı)
 
Çanakkale Savaşı’nda görev almak için emredilen Avustralya (AE2) Denizaltısı , 28 Ocak 1915 günü Mısır'ın Port Said şehrine ulaştı. Bir müddet sonra Çanakkale Savaşı'ndaki denizaltı harekâtlarına katılmakla görevlendirildi.
 
E2, Şubat 1915 başlarında harekât bölgesine ulaşmış; ancak dibe oturup ağır hasar gördüğünden Malta'da tamir edilmiş ve 22 Nisan 1915 tarihinde aktif göreve dönebilmişti. İlk saldırı girişimini 24 Nisan günü yaptı; ancak ön kısımdaki kanat çiftinin hasar görmesi sebebiyle sadece 6 deniz mili (11 km; 6,9 mi) ilerleyebildikten sonra geri çekildi. İkinci saldırı girişimini 25 Nisan'da saat 02:30 sularında yaptı. Saldırının amacı kara çıkarmaları başladığında Marmara Denizi'ne inmek, Osmanlı savaş ve nakliye gemilerine saldırmaktı. Binbaşı Henry Hugh Gordon Stoker komutası altında, 04:30 civarında Osmanlı topçusu tarafından saptanıp ateş altına alındıysa da hızla dalarak ilerlemeye devam etti. Gemi, tespit edilmekten kaçındığı için dibe otura kalka, birkaç kez mayın zincirlerine sürtünerek seyrini sürdürerek boğazı geçti. Boğazdaki Kilya açıklarında, saat 07:30'da periskop derinliğine çıktığında demir üstündeki Turgut Reis zırhlısını gördü. Tüm torpidolarını fırlatsa da isabet kaydedemedi. Bu arada Aydın Reis gambotu tarafından tespit edilince dalışa geçmiş ve Marmara yönünde seyretti. Daha sonra dibe dayanarak günün geçmesini bekledi.
 
Bu sözü geçen AE2 - Seddülbayırımız (denizaltımız)  serseri mayın gibi Marmara’da dolaşmakta kendi dişine göre av aramaktadır.
 
Ama bazen av arayan avcının kendisi av olur.. Nasıl mı? Dinleyin işin Devamını…
 
Bu serseri avcı, döne dolaşa Erdek’in karşı sahilinde Kara Biga Bandırma arasında bir yerlere gelir… Ondan sonra da işi biter… Dinleyin…
 
“…Gece yüzeye çıkan denizaltı, bataryaları şarj ettikten sonra dalışla seyre geçti ve 26 Nisan 1915 günü saat 04:00 dolaylarında aynı bölgede yeniden Turgut Reis'e karşı saldırı manevralarına girişti. Ancak bu kez zırhlının ateşiyle karşılaşınca daldı ve saat 09:00 gibi Marmara sularına girdi.
 
Sonraki gün, 27 Nisan gün doğumunda Doğanhasan Sığlığı'nda, Yapıldak Feneri yakınlarında Kütahya torpido botu eşliğinde Barbaros Hayreddin zırhlısını tespit etti, torpido saldırısına geçti, ancak yine isabet kaydedemedi. Dalışa geçerek yine kaçmayı başardı. Aynı gün Yarhisar destroyerine de saldırdı, ancak bu saldırı da başarısız oldu. 
 
Ancak 28 Nisan'daki seyirler sırasında bir hedef saptanamadı. Bunun üzerine Gelibolu Limanı'na yöneldi. Bu seyir sırasında rastladığı Muavenet-i Milliye'nin refakat ettiği dört gemilik bir gruba karşı giriştiği torpido saldırısından da başarısızlıkla ayrıldı. Ertesi gün bir topridobot ve üç nakliye gemisi ile karşılaşmada da benzer durum gerçekleşti. Ancak bu arada Osmanlı makamları fazlasıyla uyarılmıştı ve Sultanhisar torpido botu, devriye görevinden alınarak denizaltıyı bulmak ve imha etmekle görevlendirilmişti. Karaburun önlerinde saptanan denizaltı üzerine, 30 Nisan günü saat 08:20'de ilerleyen torpido bot, denizaltına karşı top ateşi açtı. İki torpido taarruzu manevra edilerek geçildi. Bu sırada denizaltı kaçma ve taarruz manevralarında kontrolden çıktı. Torpido botun iki torpidosu da hedefi bulmadı. Mahmuzlayarak denizaltı batırılmaya çalışıldı; ancak aldığı isabetlerden su altında tutunamayan denizaltı teslim olmak zorunda kaldı. İngiliz subaylar ve kabaca yarısı İngiliz, yarısı Avustralyalı olmak üzere otuz iki kişilik mürettebat Sultanhisar'a alındı ve denizaltı batırıldı.” 
 
1995 yılından beri AE2' batığını bulmaya çalışan Rahmi M. Koç Müzesi yöneticisi Selçuk Kolay, 1998 haziranında batığın Marmara Denizi'nde, Karabiga'da, Karaburun'un 4 mil kuzeyinde ve 72 metre (236 ft) derinlikte olduğunu saptadı. Sonraki ay ise  bu noktaya bir dalış gerçekleştirdi. Ekim 1998'de Türkiye'ye gelen Avustralyalı dalgıç ekibinin gerçekleştirdiği dalışta, batığın AE2'ye ait olduğu doğrulandı…”
 
9 Eylül 2007'de Avustralyalı ve Türk yetkilileri, batığın çıkarılması ve restore edilmesi konusunda ortaklaşa bir çalışma yapmaya başladı. Yapılan çalışmalarla, 1998'den beri yapılan dalışlarda batığın büyük zararlar gördüğü belirlendi…”
 
Ne derler atalarımız… Arayan belasını da, Mevlasını  da bulur…Sen ne halt etmeye ta Avustralyalardan çıkıp gelirsin ve belanı ararsın. Arayan bulur…
 
Yine bizim, gemicilerimiz insaflı, tutup hepsini öldürmemişler. Esir etmişler…
 
Neyse Avustralya neresi, Bandırma, Karabiga, Erdek neresi ?? Ve, sen ne halt etmeye buraya gelirsin, her şeyi eline yüzüne bulaştırırsın. Sonra teslim olursun. Bir rezillik ki hiç sözü edilmesin. İngiliz ve Avustralya Deniz Kuvvetleri için bir yüz karası. Neyse … Artık Avustralya ile dostuz… Sorun yok. Ama şeyleri hatırlamakta, hatırlatmakta da yarar var.
 
Russell Crowe, Çanakkale Savaşı’nın konu edildiği ‘The Water Diviner’ filminde istediği kadar, Avustralya –Türkiye dostluğundan filan sözetsin.. İyi niyetli sözler söylesin…
 
İşte gerçek hikaye… Avustralya'nın nasıl rezil olduğunun hikayesi.. Neyse biz unuttuk, onlar da unutsun. Bu bir (Son Umut) tur…
 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..