Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '14

 
Kategori
Kitap
 

Bandırma Yazıları : Bir öykücü, Mahir Ünsal Eriş…

Bandırma Yazıları : Bir öykücü, Mahir Ünsal Eriş…
 

uludagsozluk.com


  Aslında bir “Harika Öykücü” demeliydim. Çünkü bana göre böyle insanlar öyle kolay kolay yetişmiyor. Yazar kısmı; iyi yazar kısmı, ben inanırım ki, insanoğlunun en seçkin cinsleridir. Biraz nazlıdırlar. Biraz kendilerine özgü davranışları vardır. Belki onlar biraz farklıdırlar. Fakat o farklılıkları, bize değişik bir insanoğlunu getiriyor ve o insanoğlu anlattığı öyküleriyle hem kendisinin hem de insanoğlunun dünyadaki öyküsünü  anlatıyor.

“Ben de, “Yazar”ım… diyen çoktur da bu işi hakkıyla beceren enderdir. Bu dünyaya bir Sait Faik, bir Haldun Taner kaç yüz yılda bir gelebilir… Evet, her yüyılda sürü sepet yazar ortaya çıkıyor, ama onlardan acaba kaç tanesi kalıcı… Herkes kendi çevresine baksın, kendi kentine, ilçesine baksın… kaç tane doğru dürüst yazarınız var? O, ender sanatçılarınıza yazarlarınıza karşı görevlerimizi, takdirimizi nasıl gösteriyoruz.

Bandırma, Gönen, Erdek çevresini ele alalım. Buralarda yetişen, tarihe, edebiyat tarihine geçen kaç tane sanatçı var? Söyleyin bakalım ?

Parmakla gösterilecek kadar az değil mi? İsterseniz ben size iki üç isim sayayım, siz de bana sayarsınız :

Gönen’den Ömer Seyfettin, Sezen Özol (Tütün Türküsü ;Çanakkale Askerine Rütbe Gerekmez; Kurtuluş Savaşçıları) ; Özgür Özol (Ilgana)

Bandırma’dan :  Salah Birsel ; Selçuk Aybek ; ve nihayet Mahir Ünsal Eriş (Aslında doğum yeri Çanakkale, olsun…)

Mahir Ünsal Eriş’ten Edirne’de yaşayan bir MB arkadaşımız , Ali Gülcü, vasıtasıyla haberdar oldum. “Mahir’i tanıyor musun..?” diye sordu. Kitaplarını okuduğunu ve çok etkilendiğini , Bandırma’da yaşadığın söyledi. Arkadaşımın zevkine güvendiğim için , o sırada Erdek’de bulunduğumdan, hemen oradaki kitapçıları araştırdım ve iki kitap çıkarttığını öğrendim . Birinci kitabı : “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde” ; ikinci kitabı ise : “Olduğu Kadar Güzeldik”. Kitapları, hemen orada, Erdek Gazinolarında okumaya başladım ve her ikisini de iki gün içinde bitirdim.

Ve kitaplar beni sarsmıştı. Karşımda Panait İstrati, Sait Faik yolunda yürüyen, şimdilik belki de onların verimiyle, doğurganlığıyla karşılaştırılmayacak ama büyük bir yazar olma yolunda kararlı bir insanla karşılaştım. Bir büyük öykücüyle.

Mahir Ünsal Eriş buraların insanı Bandırma’lı, Erdek’li ve nihayet Kapıdağ’lı bir yazar… Bütün öyküleri bu çevrelerde geçiyor. Bu bakımdan insana, her an yazarla veya yazarın öykülerinde geçen tiplerle karşılaşabilecekmiş gibi geliyor.

Çevre, Bandırma Erdek Gazinoları.. Oteller, Kapıdağı… Ve genellikle buraların gariban, hayatını zor bela kazanan, bazen de hırsızlık yapmaktan çekinmeyen mujik insanları… Tabii öyküler de daha çok o insan tabakalarından çıkıyor. En büyük dramalar.

Mahir’in öykülerini okurken, aklımdan kaç tane film oldu çıktı… İyi bir senaryo yazarı aslında onun öykülerinden sürü sepet film yada dizi yapabilir. Bundan sonra da çok daha başka eserler vereceği belli. Çünkü, belli ki, Mahir kendisini, sanata, edebiyata adamış bir yazar. Böyle bir adanmış yazarın, unutulmasına imkan yoktur. Mahir Ünsal Eriş daha şimdiden Bandırma Edebiyat tarihine ve Türkiye Edebiyatına ismini kazımıştır. Siz isterseniz onu tanımaya çalışın ve çalışmayın ama Mahir Ünsal  Eriş artık var. Bundan sonra insanlar onun kitaplarını bulup okumaya mecburlar.

“Mahir Ünsal Eriş (d. 1980) , Trakya Üniversitesi Grafik Bölümü ve Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Halen aynı üniversitede doktora öğrencisidir. Genç yaşlardan beri çevirmenlik yapan Eriş, çeşitli dillerden çok sayıda kitap, makale ve öyküyü dilimize kazandırmıştır. Öykülerini topladığı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde adlı kitabı ise 2012 yılında İletişim Yayınları'ndan çıktı. Öykülerinde naifliği ve yalın diliyle dikkat çeken Eriş halen öykü yazma uğraşını çeşitli edebiyat dergilerinde sürdürmektedir.”

Mahir Ünsal Eriş kitabında kendisini şöyle tanıtıyor:

“Abim Atatürk’ü çok severdi, bense Allah’ı. Babam, annemi ve Galatasaray’ı severdi, annem de Ringo’yu. Babam yorgun bir adamdı. Gündüz vardiyasındayken her gün, çalıştığı taşocağında sanki onca kayayı sırtına vurup ordan oraya sürüklemiş gibi, kalan son canıyla eve gelir, çoğunlukla da tek kanallı televizyonun bitmek bilmeyen ana haber bülteni sona ermeden uyuyakalırdı, akvaryumun karşısındaki ikili koltukta.”

Yaz bitince kalabalığın günbegün seyreldiği, ahalinin biz bize kalıp bıkkınlıkla merabalaşıp mahsunlaştığı, her gürültünün ikindi vakti ağır usul söndüğü bir sahil şehrini düşünün... Boş masaları döven yağmurları, kirlenmiş kıyıları, eprimiş güneş şemsiyelerini... Buna, seksenli yılların sakaletini, iğreti kaygılarını, katıksız korku olan çaresizliğini ekleyin.”

Mahir Ünsal Eriş, bir sahilde oturmuş, can sıkıntısından esneyen, kendi çocukluğuna bakıyor; renkli, yuvarlacık, pütür pütür bir çocukluk anlatıyor bize. “Komen! komen!” diye ateş eden oğlan bebelerini, mobiletleri, leblebi tozunu, Kaynanalar Parkı’nı, Kız Meslek’in kızlarını, Klinsmann’ı, Evrenos’u, Allah’ın yanına aldığı iyileri, kale zindanındaki prensesleri resmediyor.

Bakalım, Mahir’le bir gün bu gazinoların birinde karşılaşacağız, ama ne zaman bilemiyorum.

Onu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Biliyorum ki, yaptıkları yapacaklarının öncüsüdür. Yeni kitapları, çalışmalarını merakla bekliyoruz

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..