Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Bandırma Yazıları : Dursun Mirza’nın istikbali

Bandırma Yazıları : Dursun Mirza’nın istikbali
 

itusozluk.com


 Şimdilerde Dursun Mirza’nın istikbali demek biraz da Bandırma’nın istikbali demek. Yöneticiler ne kadar büyük düşünebilirse, kentlerin gelişmesi de aynı oranda oluyor.

Bakınız Eskişehir’e. Eskişehir Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen’le istediği yöneticiyi buldu. Ve kaç dönemdir onu seçiyor, onu takdir ediyor. Büyükerşen’in nesi var? Her şeyden önce vizyonu var… Bir kere ne yapacağını biliyor. Gücünü kentleşmede esas olan şeylerden alıyor. Diğer yandan Y.Büyükerşen’in bir hüneri de, sanatsal yanının çok güçlü olması. Zaten sanat her şeyi güzelleştirir. Eskişehir’in yavaş yavaş bir abide kent olmasının ve övülmesinin nedeni  gerekli yöneticiyi bulması ve onun peşinden ayrılmamasıdır.

Yılmaz Büyükerşen’in elinde devletin büyük kaynakları var mıydı? Yoktu… Bir muhalif Belediye Başkanı olarak bu durumu biliyordu ve bu duruma karşın elinden geleni yaptı.

Coştukları zaman, hani politkacılar derler ya, “Ben bu kente deniz getireceğim…” Erşen, kentine hiç yoktan Plaj bile getirdi…O pis Porsuk’u temizledi, yaşanacak yer haline getirdi. Kentin süsü yaptı. Şimdi Türkiye’nin her tarafından herkes Eskişehir’i gezmeye, görmeye geliyorlar… Nedenleri belli değil mi?

Şimdi, Bandırma’da başa gelecek yöneticinin belki de soracağı ilk soru bu olmalıdır: Bu kent 50 yıl, 100 yıl sonra nasıl olmalıdır; nasıl görünmelidir?  Birkaç yılı düşünerek Şehircilik yapılamaz. Dar düşünmek daima zarardır .

Onun için Ankara’daki ilk şehircilik deneyimleri içinde Atatürk’e maledilen bir anı durumu çok iyi belirler. Türkiye’ye bu iş için gelen yabancı mimar, Ankara’nın merkezinden geçecek caddenin kaç metre olacağına ilişkin bilgi almak için Atatürk’ü görür. Hazırlanan,  Caddeye bakan Atatürk caddenin genişliğini beğenmez; maketi değiştirirler, Caddenin genişliği 30 M.; 40 M. ; 50 Metre olur … Beğendiremezler. Mimar şaşar şaşar kalır. O zamanın Ankara sokakları ancak iki eşek geçecek kadardır. Atatürk: “100 Metre yapın, “der. Mimar inanamaz ve bir daha sorar; “!00 metre..” deyince ; planı ona göre yaparlar. Onun ne kadar haklı olduğunu bu gün anlayabiliyoruz. Çok uzağı görmek gerekir.

Peki, Bandırma nasıl bir şehir olacaktır? Bir sanayi şehri mi, bir ticaret kenti; yoksa ilerde bir turistik kent mi? Bunun analizinin iyi yapılması gerekir. Belki de her üçü de … Ama nasıl?

Bandırma’nın en büyük sorunu nedir? Bana göre bu, dar görüşlülüktür…

Hala Bandırma’yı belli bir alanın çevresindeki, çarşının etrafındaki evlerden oluşmuş saymak ve onun dışına çıkamamak; düşünememek bence vizyon eksikliğidir.

Her şeyden önce kentlerin büyüyeceğini, zaman içinde yayılacağını ve devleşeceğini düşünmek gerekir. Bundan dolayı her şeyi çarşının içine taşımak alışkanlığından vazgeçmeliyiz. Bandırma geliştikçe sağa sola kol atacak; nice mahallelere ve caddelere ve sokaklara sahip olacaktır. Bir zamanlar Cumartesi Pazar’ına doğru yayılan giden bağlara, bahçelere ne oldu? Hepsi de arsa oldu, arazi oldu kaybolup gittiler.

O dar görüşlülük içinde birisi de getirip Yeni Belediye binasını yine kentin en sıkışık caddelerinden birinin üzerine oturttu. O cadde zaten, “Ben bittim, tıkandım” diye bağırırken, bir de Belediye üzerine tüy dikti. Oysa, Adliye binası iyi bir uzak görüşlülükle, kentin gelişmeye uygun bir semtine kurulmuştur. Yeri makuldür. Trafikten etkilenmemektedir.

Bandırma, bir Sanayi kenti olabilir mi? Elbette olabilir… Nasıl bugün Kocaeli, İstanbul’un kocaman yükünü çekiyorsa; Bandırma’da henüz keşfedilmemiş bir bölge olarak aslında çok büyük Sanayi sitelerinin kurulmasına hedef teşkil edebilir. Ama Bandırma insanı kafasını Turizm’e takmıştır; Sanayi de pek umurunda değildir. Oysa akıllı Gönen’liler çok elverişli, çok güzel bir Sanayi sahası buldular; orasını derlediler topladılar ve şimdi orada fabrikalar, fabrikalar, fabrikalar kuruluyor… Bandırma’lı da gelip geçerken bunları seyrediyor. Onlar yol alıyor biz de seyrediyoruz. Gönen'in yakınında çok güzel bir Sanayi Bölgesi oluşuyor. Kutlamak gerekir. Bandırma’nın Sanayi Bölgesi yok mu var.. Var da…

Ticaret… Bandırma’nın ticaretinden ne olacak canım? Diyecekler çok olacaktır. Balıkçılık, mermer ticareti; tavukçuluk, gübre ve bor mamülleri… İşte birkaç kalem mal. Ama bunun yanında Bandırma çok önemli bir ihracat ve ithalat limanıdır. Sağdan soldan gelen mallar buradan bütün Dünya’ya aktarılır. Fakat bunun daha etkili olarak yürütülmesi için; Ankara’dan Bursa’ya gelecek hızlı trenin mutlaka Bandırma’ya kadar uzatılması gerekir. Bu hem yolcu hem de mal aktarımı için gereklidir. Aslında Bursa bir kapalı kutudur; ancak kendisini Bandırma Liman’ını kullanarak açabilir. Bursa’nın Bandırma’ya her bakımdan ihtiyacı vardır. Ama Bursa hala ne deniz yollarını, ne demiryollarını nede hava yollarını etkili bir şekilde kullanabilmektedir. Bursa’da her şey terstir. Aslında, Yalova’ya doğru yönelmesi gereken  Metro, Görükle’ye uzanmaktadır. Oysa büyük işçi akışı, Terminal yönündedir. Niçin buranın metrosu yok. Bunu kimse sormaz; cevap da veremez!

Neyse Bursa’yla uğraşmayı bırakalım, Bandırma’ya dönelim. Ama böyle yazıları da çok uzun yapmak istemiyorum. Çünkü söyleyecek o kadar çok şey var ki … Bakalım.

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..