Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '11

 
Kategori
Futbol
 

Bank Asya Ligi varmış…

Bank Asya Ligi varmış…
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


“Mış” takısını okuyanların yaşayacakları duygu karmaşasını iyi, kötü taayül edebiliyorum.  Korkmayın, Bank Asya Ligi hala var. Lige bir şey olmadı. Futboldan pek anlamadığım için ligden yeni haberdar olmama sebep olayın, yarattığı şok bu ifadeyi kullanmama sebep oldu. 

Fenerbahçe taraftarıyım. Sadece taraftar. Oynadığı maçlarda heyecan hissederim, genellikle hangi takımla oynadığından maç günü haberdar olurum. Kazanırsa birkaç sevinç cümlesi, kaybederse üzüntüye isnat edilen serzenişlerle sınırlı kalır taraftarlığım. Takımıma gönülden bağlıyım. Fenerium ürünlerini takımıma destek için alırım, çocuklarımın da aynı takımı tutmasından keyif duyarım.

Şükrü Saraçoğlu Stadyumu bir taraftar olarak gururumu okşar. İçeri alınan başkanımız için üzüntü duyup, takımın yaşadığı zor günlerde taraftar olarak sıkıntılı zamanların gölgelerinden nasiplendim. Anneler ve kızlarının takımıma verdiği destekle onlarla olduğu kadar takımımla da gurur duydum. Taraftarlık adına hissiyatlı, asla fanatik olamayacak denli spora, sporcuya, yöneticiye hatta tüm taraftarlara saygılıyım. 

Taraftarlıktan anladıklarımı neden yazıyorum? Anlayamadığım kısmına gelebilmek için bunları söylemem gerekiyor ki, az sonra yazacaklarım yahut yukarıda kurduğum “MIŞ” takısıyla biten başlığı okuyanların vereceği “YUH” cevabıyla sıvazlanmak istemiyorum.

Rutin gazete okumaları, bildik haberler ve bilmedik haberler… Köşe yazarları, döşe yazarları… Köşeyi dönenler, rahmete erenler… Anaaa…  Bir video, üstelik bilgi sahibi olmadığım bir konu “Futbol”  Yok, topla oynandığını ve iki takım arasında, kalelere topu atmak suretiyle kazananın belirlendiği bir spor türü olduğundan haberdarım da, gerisi yok. “Bank Asya Ligi” yazısı ilgimi çekiyor. Çünkü, kendi takımımın da Aziz Başkan’ın içeri alınması ve tutulması sürecinde basın açıklamalarında kullandığı sözcük bu. “Bizi Bank Asya Ligi’ne alın mı, almayın mı? Böyle şeyler hatırlıyor hafızam.” Tıkladım videoya; spor programından alınmış bölümün seyri için oynat düğmesini tıkladım. Bir beyefendi, dikkatle karşısındaki ekrana bakıyor, yanına bir görüntü ekleniyor. Bu da başka bir bey. Ama eklenen ikinci bey garip bir sıkıntı halini yansıtıyor. Videonun altındaki açıklamayı okuyorum “Bank Asya Birinci Ligi'nde mücadele eden ve 3 haftadır üst üste yenilgiler alan Sakaryaspor'un Teknik Direktörü Şaban Yıldırım, Sakarya'da yerel bir TV kanalında sporla ilgili değerlendirme yaparken, programa telefonla katılan Sakaryaspor yöneticisi Cihan Yıldırım tarafından 'Sizi görevden aldık' sözlerinin şokunu yaşadı.” yazıyor. Şimdi merak ediyorum doğrusu. Televizyon programında olmasına ihtimal vermediğim bir durum bu. Daha doğrusu bir spor programı için fazla magazinsel geliyor bana. Magazin programı olsa, “ŞOK, ŞOK, ŞOK.  Filancanın nasıl kovulduğunu canlı, canlı seyredin.” falan yazar. Oysa bu bir spor programı. 

Sessiz sinema gibi anlatıyorum. Zira ekran sesi kapalı izliyorum görüntüyü. Kesmedi, açtım ekranın sesini. O da ne? Sıkıntılı haller içine düşen beyefendi, Sakaryaspor’un Teknik Direktörü Şaban Yıldırım’mış. Takımı son haftalarda yenilgiler almış maçlarda ve yönetim adına Cihan Yıldırım adında bir beyefendi tarafından program sırasında görevden alındığı bildiriliyor. Futboldan pek anlamam doğru... Ekranda yaşanan olayın insani boyutu karşısında nasıl duygular beslenmeli? Takım başarısız olabilir. Yenilgiler alabilir. Futbol sadece takımın ve teknik direktörün değil komple bir camianın sorumluluğundadır. Hatta, sosyal sorumlulukları vardır, kulüplerin.  Sakaryaspor’un sosyal sorumluluklarında duyarlı olup olmadığını bilemem ama Şaban Yıldırım’a canlı yayında telefondan bildirdikleri karar süper sorumluluk örneğiydi. Şaban Yıldırım’ın bir eşi ve çocukları vardır. Bekli yoktur. Bir annesi ve babası olduğu kesin. Kardeşleri ve akrabaları da vardır.  Adamı, çıktığı televizyon programında, üstelik garip maddeleri sıralayarak ve yönetim kurulu kararının bu yönde olduğu için mecbur kalınmış bir açıklama olduğunu ifade ederek sevdikleriyle göz gözeyken nasıl küçük düşürme hakkını kendinizde buldunuz? 

Hayretler içinde izledim videoyu. Programı sunan beyefendi, bunu programda söylemenin ne denli insanlıktan uzak bir davranış olduğunu söyledi zaten. Fakat, Şaban Yıldırım çok zor durumda kaldı ve üzüldü.  Yani, adam sizin teknik adamınız. Attığı adımdan, yattığı yataktan haberdarsınız. O programa gideceğini zaten size söylemiştir. Şaban Yıldırım’ı uyarsanız “Yönetim Kurulu toplanacak, karar senin aleyhine olabilir. Gitme istersen deseniz.” Ne bileyim? Programın bitimini bekleseniz ne kaybederdiniz?  Şaban Yıldırım ile büyük bir husumetiniz zahar. Olmasa, insana reva bir durum değil yaşattığınız. Şaban Yıldırım, başarılıdır, başarısız. Kötü bir teknik adamdır, iyi bir teknik adamdır. Bunları tartmıyorum. Takımı iyi yerlere taşıyamamıştır, belki ileriki dönemde taşıyacaktır. Bunu da bilemem. Taraftarın aşırısına fanatik, yöneticinin insanlığı aşanına ne denir? Bildiğim; insan sıfatını taşıyan bizler, insan gibi davranmayı öğrenmeden, insan olamayız… Sağlıkla ve mutlu kalın

05/10/2011

Gülay Mustafaoğlu 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..