Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

Barış, barış, barış, biji aşiti yaşasın... Selam...

Barış, barış, barış, biji aşiti yaşasın... Selam...
 

Seyrederken gözlerim yaşardı, bunca yıldır yaşadıklarımız neydi? Türk kürt, sağ sol, laik muhafazakar...

Leyla Zana ve Emine Erdoğan yanyana gülümseyerek, Perwer ve Tatlises 'i dinliyordu.. Bu görüntüler hala kimilerinin kanını donduruyordur.. Ben sevinç ve rahatlama duyanlardanım...

Sonra Başbakan da Barzani de Diyarbakır Belediyesini ziyaret etti rahatladınız mı?

Barzani tüm gücümüzle barış sürecini destekleyeceğiz dedi.. Yaşasın özgürlük barış dedi..  

Azerilerden sonra Kürtlerle de ortaklık barış süreci beraberinde ilerliyor.. Kuzey Irak enerji kaynakları dünya pazarlarına birlikte kazandırılacak.. Bu piyasalarda fiyatı arz talep belirlemeye başlayacak.. Bu ekonomik ve finansal başlangıç siyasal olarak ta ilerliyor..

Perwer vatanımıza geldik diyor güzel şeyler olacak diyor.. 37 yıl önce sürgüne çıkmıştı..  

Başbakan dinleyicilere barışa hakem olun diyor...

Barış'ın yolu daha bir açıldı bugünden sonra...

Aklı ve vicdanı barışık insanlar Diyarbakır da buluştu bugün...

Bu topraklarda yeni bir umut daha yeşeriyor..

Yeni Türkiye daha bir göründü..

Türkiye, K.Irak, Halep Kafkasya yeniden bütünleşiyor.

"Ey kardeşlik şehri Diyarbakır, sizi hasretle selamlıyorum. Diyarbakır’ın kardeşi Erbil’i buradan selamlıyorum..."

"...tıpkı Erbil gibi Diyarbakır hepimizindir."

Tarih artık başka türlü yazılacak...

Buralar artık bir  barış yurdu olsun...

Barış'ın yolu açık olsun....

 

""

Harranlı Müneccim

sonunda yağmur yağacak,
hem öyle bir yağmur ki
yapılmayan işlerin,
ödenmeyen borçların,
tutulmayan sözlerin
mazereti olacak .
ve kefareti, uğruna bir tazenin
kalkıp yollara düşmeyi
ve kaderle güreşmeyi bu yaşta
göze alamamanın...
öyle bir yağmur ki, aylarca
belki yıllarca yağacak;
senatoyu su basacak,
sarayı, kiliseyi ...
ve patriğin külahını
snodun çamurlu tortuları üstünde
yüzdürecek kadar
yükselecek sular;
yağlı takkelerini yüzdürecek kadar
çerçöple birlikte,
kavgayı kızıştıran ruhanilerin;
ve takma başı üstündeki
takma perçemini
biçare imparatorun.
elmas sertliğinde yağacak,
sabır inceliğinde...
ve yasaları eritecek yağmur,
töreleri - o yıkılmaz sanılan
kaleleri, kurumları falan...
yer gibi sağlam, gök gibi her yerde
diyerek şanını yücelttikleri
ama kanını emdikleri,
kökünü kemirdikleri
köhne devleti...
öyle bir yağmur ki...
allakbullak edecek piyasaları,
dinleri, sanatları, ülküleri;
maskaraların suratlarına sürdükleri
boyalı pudra gibi eritip akıtacak,
pudra şekeri gibi...
dilleri, üslupları, retorikleri.
ve siz ey, süslü seremonilerin,
sadakat gösterilerinin,
ödüllerin, nişanların altında
yamalı ciğerlerini,
tahta cambaz bacaklarını
gizlemeye çalışan
yeteneksiz saray şairleri!
o yağmur yağınca,
o büyük yağmur,
teranelerinize can katmak için
cıvıltılarına kulak kabarttığınız,
tahsisat-ı mestureden ödenekli
ilham perileriniz,
ilham fareleriniz
yuvalarından dışarı vuracak,
halkın yatağının, yastığının altından,
gardıroplarından fahişelerin,
akla gelen her kuburdan,
hatta ayak yollarından muhaliflerin;
hem de leşlerinin kuyrukları
sizin burunlarınıza
dolanmış olarak!
o yağmur yağınca,
o büyük yağmur,
kemerli, revnaklı hayalhanelerinde
arp çalan, neşide söyleyen,
iskambil falı açan
ve tatlı ürpermeleri içinde
ölümlü ihsasların
aşk oyunlarıyla oyalanan
zarif ruhlarını çürütecek rutubet
ve rakik vicdanlarını
suskun entelektüellerin.
ve yıkayacak o büyük yağmur,
silip temizleyecek
noktasına, virgülüne kadar,
halkın belleğine balçıkla sıvadıkları
bulanık satırlarını,
görece lekelerini şöhretimin;
o göçebe serazen güzeliyle yaşanan
küçük, masum macerayla ilgili...
bunları ben söylüyorum;
en uzak yıldızlara,
ziclere, atlaslara bakarak...
ben, El Harizmi'nin gözde tilmizi,
-öyle olduğu için de
Bağdat'ta tutunamayan,
Roma'da anlaşılmayan,
ve Bizans'ta, elli yaşında
tam yıldızı parlayacakken
adı ikon kırıcıya
ve kart hovardaya çıkartılan-
ben, yıldızbilimci, şair,
Harranlı Leon:
ben, matematikçi, mimar, ressam;
rum ateşinin mucidi;
hendesede hace-i hacegân;
yedi dilde konuşan,
üçünde yazan-bozan;
gizli ilimlerde,
bahusus maraz-ı kalpte
ve inkisar-ı aşk ve muhabbette uzman;
diline hâzık hekim,
eline mahir cerrah;
tarid-i cin ve sihir,
ilahiri ilahiri ilahir...
 

Cahit Koytak"""

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..